Gençlik

Köy Çalışmamızdan temmuzun sıcaklığıyla herkese Merhaba…

Köy Çalışması yayın komisyonu: Bilindiği gibi bu yıl beşincisini örgütlediğimiz Köy Çalışmamızdan YDG’li yoldaşlara ve tüm okurlarımıza özlem, sevgi ve sıcaklık dolu bir merhaba diyelim dedik… Çeşitli komisyonlar kurarak daha örgütlü bir şekilde ele almaya çalıştığımız köy çalışmalarımızda kurduğumuz yayın komisyonu olarak yaptığımız çalışmanın bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedik. Kolektif bir şekilde hazırladığımız bu çalışmada köyün ekonomik ve politik durumu, eğitim çalışmalarımız ve ürüne yaklaşım üzerine düşüncelerimiz bulunuyor.

Köy Üzerine

Beşincisini örgütlediğimiz köy çalışmamıza bu sene 31 Temmuz tarihinde başladık. Bu sene köy çalışmamızı Malatya’nın bir köyün de gerçekleştiriyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi Malatya’nın iklimi ve toprağı kayısı üretimine elverişli olduğu için halkının büyük bir kısmı kayısı yetiştiriyor. Bundan dolayı bize de kayısı bahçelerin de köy çalışmamızı gerçekleştiriyoruz.

Gittiğimiz köy İbrahim Kaypakkaya geleneğini bilen ve tanıyan bir halktı. Köyde tutsak Partizanların aileleri de yaşıyor. Köye giderken dolmuşta tutsaklardan birinin annesiyle tanıştım, Muharrem Yiğitsoyu anlattı. Oğlundan bahsetti. Yoldaşlarımızdan bahsederken tüylerim diken diken oldu. Hele Muharrem yoldaştan bahsederken. Belli ki baya halkın sevdiği bir yoldaşımızmış diye düşündüm. Köylüye her zaman yardıma geliyormuş. Tarlada falan işlerini yapıyor; köy gençliğiyle vakit geçiriyor, dergi gazete getiriyormuş. Gençliğin büyük bir kısmı da örgütlüymüş. Köye geldiğim de ananın elini öperek ayrıldım…

Akşamüzeri balkonda bir yoldaşla oturuyorduk. Köyde ki sessizlik çocukların köy için de attıkları sloganla bozuldu. Daha 9 ve 10 yaşlarında ki çocukların aniden köy için de “Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya, iş ekmek özgürlük” sloganlarını atması bana ayrı bir coşku verdi. Bazı köylülerin yanımıza gelip bize türkülerimizi marşlarımızı söylemesi de ayrı bir güzellikti.

Köy yaklaşık 100 haneden oluşuyor. Geçimlerini kayısı ve hayvancılıkla sağlıyorlar. Köylünün büyük bir kısmı ekonomik sıkıntı yaşıyor. Tüm varını yoğunu kayısı üretimine yatıran köylü kayısıdan da kazancı olmadığı için ağaçlarını kesmeyi düşünüyorlar. Yıllarca emek verdikleri bir dalının kırılmasına bile üzülen köylü bugün kayısı ağaçlarını kesmekten bahsediyor. Kayısı neden para etmiyor acaba? Köylünün onca emek verip sattığı en iyi kuru kayısının kilosu, köylünün elinden bu sene 3 TL fiyat biçmişler. Bu fiyat işçi parasını mı karşılayacak? Yoksa kayısı için kullanılan giderleri mi? Kendi çıkarları doğrultusun da kayısıya fiyat biçen tefeci-tüccarlara devletin hiçbir müdahalesi yok. Köylülerin güvenebileceği sırtını dayayabileceği hiç bir şey yok. Devletin de bir önlemi yok. Buradan kafama şu soru takılıyor. “ devletin neden bir müdahalesi yok bu tefecilere?” aslında devletin de bir çıkarı var ondan dokunmuyor tefecilere. Devleti iyi biliriz ezilenin boğazında ki lokmayı almak için tefecilerle, ağalarla, patronlarla, çetelerle her türlü iş birliğin de bulunur! Köylünün bir diğere geçim kaynağı da hayvancılık olduğunu söylemiştik. Köylü beslediği hayvanlardan elde ettiği ürünlerin kardan çok zarar olduğu için sadece kendi ihtiyacını karşılayacak kadar hayvan besliyor. Köyde havyaları besleyecek samanın olmaması da ayrı bir zorluk onlar için. Dışarıdan gelen saman kat kat arttırılarak köylüye satılıyor. Etin, sütün, peynirin v.b. süt ürünlerinin para etmemesi hayvancılığı neredeyse bitirmiş. Zaten beslese bile altında kalkmaz.

Emek Süreci

Köy çalışmalarındaki ürüne olan yaklaşımımızı ele alacak olursak kayısı lezzetiyle çerez gibi tüketilen meyve olmasının ötesinde üretim süreci bir o kadar meşakkatli geçmektedir. Kayısı sofralarımıza ulaşana kadar yoğun bir emek süreci içerisindedir. Ağaçtan toplanan kayısılar birçok işlemden geçmektedir. Kısaca bu yoğun emek sürecinden bahsedecek olursak; ağaçlara, hastalık bulaşmaması için ve meyvelere zarar verecek böceklerin ürememesi için ağaçlar yıl boyunca ilaçlanmak zorunda. Temmuz ve Ağustos ayında olgunlaşan kayısılar ağaçtan silkeleme yöntemiyle brandalara dökülüyor ve buradan da meyve suyuna gidecek olan kaysılarla kurutulacak olan kayısılar seçiliyor. Daha sonra kurutulacak olan kayısılar islim damına atılarak kükürt ile pişiriliyor. İslim damından çıkan kayısılar çekirdekleri çıkartılmak için güneş altına serilerek yeteri oranda kurutuluyor ve daha sonra pırtlatma yöntemiyle kayısıların çekirdekleri çıkartılıyor ve kayısılar tekrardan kurutuluyor… Tüm bu yoğun emek sürecinin yanında doğa koşulları da belirleyici bir yerde duruyor. Bazen kayısı ağaçları çiçek açma dönemindeyken don vurabiliyor ve bu o sene meyve alınamayacağı anlamına geliyor…

Üretim sürecinin uzağında kalan öğrenci gençlik, küçük burjuva sınıfının özelliklerini taşımaktadır. Emek sürecinin dışında kalan öğrenci gençlik düşünsel olarak sahip olduğu teorik bilgileri pratiğe dökememek ve üretici sınıf

ile arasında büyük bir mesafe oluşturmaktadır.

Yapılan köy çalışması ile üretim sürecine olan yabancılığımızı aşmaya yönelik adımlar attık. Kayısının üretim sürecine verilen emeğini onları ayıklamaya başladığımızda yani somut olarak kayısıları elimize aldığımızda bu süreci anlamlandırmış olduk. Tek tek seçilen kayısılar ardında elbette ki küçük burjuva davranışlar açığa çıkacaktır. Önemli olan bu davranışlarla yüzleşmek olacaktır. Üretim sürecinde yüzleşen, zaafların somut pratikler içerisinde aşmak bizim için bir zorunluluktur. Emekçi sınıflara dayatılan yaşam biçimini uzaktan bir izleyicisi olmanın ötesinde üretim sürecindeki özne olarak yer almak gereklidir. Üretim içerisinde yer almakla birlikte emek sürecinin birer parçası haline gelinmiştir. Sahip olunan teorik bilgiler kayısı bahçesinde pratikle birlikte kendini var edecektir.

Eğitim Çalışmalarımız Üzerine

Köy çalışmalarının en önemli kazanımlardan biri, eğitim çalışmasından her yönüyle edindiklerimizdir. Teori ve pratiğin tartışılarak, eleştirilerek önemli ilerlemelerin kat edildiği ve hatalarımızdan ders çıkarmak için yaratılan bir ortamdan bahsediyoruz. Köy çalışmasındaki pratiklerimiz, eğitim çalışmasındaki tartışmalarımızda örnek olarak karşımıza çıkabiliyor. Aynı şekilde teorilerin, pratikleşmiş halini ortaya serebiliyor. Eğitim çalışmasında konuların paylaşılarak her arkadaşın sunum yapacak şekilde hazırlanması, arkadaşların inisiyatif alma noktasında ilerletici bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Elbette ki eğitim çalışmaları bir arkadaşımızın üzerinden gerçekleşmiyor. Herkesin söz alarak katıldığı eğitim çalışmaları arkadaşlarımız için daha verimli sonuçlar yaratıyor. Sunumu yapan arkadaşlarımızın ve diğer arkadaşlarımızın yaptıkları anlatımlarla, sorularla uzun uzadıya konuşulan konular verimliliği arttırıyor. Konuyu tartıştırma, genişletme, kavrama-kavratma, köy çalışmasıyla örneklendirme, kafa karışıklığını giderme üzerinden gelişen eğitim çalışmaları daha yararlı bir hal alıyor. YDG’lilerin yani bizlerin bariz bir şekilde yaşadığı sıkıntılardan biri olan utangaçlık, çekingenlik sorununu da hatırlatmak gerekir. Bu sorunun bir nevi aşılabileceği bir konuma sahip olan eğitim çalışması kendi önemini bir kat daha arttırıyor. Unutulmaması gereken şu ki hatalarımızın giderilmesi için utangaçlığa, çekingenliğe yer vermemeliyiz. Bu hataların üzerine giderek yüzleşmemiz ve bu hatalar içinde kavrulmamız gerekir. Atacağımız her adımı sağlamlaştırmak için daha çok tartışarak, soru sorarak, okuyarak, üreterek ve bunların ışığında pratik sürece dâhil olarak inisiyatifleşme-inisiyatifleştirmeliyiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu