Makaleler

Kuklanın raydan çıkışı ve iğreti Amerikan şovu

11 Eylül 2001’de, New York’ta, Amerika’da finans ve ticaretin kalbi olarak addedilen İkiz Kulelere yönelik iki yolcu uçağıyla kamikaze bir saldırı gerçekleştirildiğinde, 21. yüzyılın en azından ilk on yılının, ABD tarafından nasıl şekillendirilmek istendiğinin emareleri de ortaya çıkmaya başlamıştı. Zira saldırıdan sadece üç gün sonra ABD kongresi “terörle mücadele” için kırk milyar dolarlık bir bütçenin ayrılması kararını almıştı.

Saldırının örgütleyicisi olarak gösterilen El Kaide örgütü ve örgütün lideri Usame Bin Ladin’in, bir anda ABD’nin bir numaralı düşmanı ilan edilmesi geç olmamıştı. Bin Ladin’in, El Kaide tarzına uygun olarak, yani faili olarak gösterildikleri hiçbir eylemi açıkça sahiplenmeyen bir tutumla söz konusu saldırıyı kendilerinin örgütlemediğini ama yapanları tebrik ettiği açıklaması, ABD’nin dünya ölçeğindeki planlarına tesir etmeyecekti.

1979 yılında CIA’in, Afganistan’da Rus Sosyal Emperyalizmine karşı kullandığı El Kaide nezdindeki radikal İslam kozu, bu defa aksi bir şekilde ABD’yi hedeflemiş bulunmaktaydı. Daha doğrusu, simetrik bir farkla, ABD hedefine radikal İslamı almıştı. 11 Eylül saldırısı, enerji kaynak ve hatlarının kontrolünü sağlamak, İran, Rusya ve Çin’e karşı tampon bir bölge oluşturmak hesabıyla Afganistan işgalini güncel bir gerçeklik haline getirmişti. El Kaide ve ona destek verdiği iddiasıyla Taliban’a karşı savaşmak için işgale girişen ABD, bütün dünya ülkelerine açıktan tehdit savurmaktan geri durmamıştı o gün: “Ya bizimlesiniz ya değilsiniz, ya dostsunuz ya da düşman.”

Bugün Afganistan işgali, hâlâ güncel bir gerçeklik. ABD’nin saldırıları orayla sınırlı kalmadı, bu defa kitle imha silahlarını bulundurduğu gerekçesiyle Irak başka bir işgalin hedefine alınmıştı. Sadece bu iki saldırı, bir milyondan fazla insanın hayatına mal oldu.

Ve bugün, Bin Ladin sağ yakalanabileceği halde öldürülerek bir Amerikan şovuyla dünyaya sunuldu. Medyaya servis edilen fotoğraflar, dünyaya verilen mesajın, bir güç gösterisinin perçinleştiricisiydi adeta. Ekran başına kilitlenmiş egemenler, sıradan bir işi halledercesine pozlara bürünmüş, dünyayı dizayn ediyorlardı.

Dünyanın birçok yerinde aktif saldırılarını sürdüren, dünyanın ezilen halklarına bomba yağdıran ve belleğimizde daha taze olan Ebu Garip işkence görüntülerine rağmen “adalet” diyordu, değişim timsali olarak piyasaya sürülen Obama. Amerikan dış siyasetinin, partiler ölçeğinde bir farklılık arz etmeyen çizgisine rağmen Obama’yla bir soft power (yumuşak güç) anlayışının pratiğe geçtiğinden dem vuruluyor. Oysa emperyalist saldırı, tehdit ve gerçeklik olarak Obama döneminde eksilmiş değildir. Libya’ya yönelik saldırı bu soft power döneminin ürünüdür. Olay, ABD iç siyasetini de etkileyecektir muhakkak. ‘Terör’e karşı savaşta yeterince sert olmamakla eleştirilen Demokratlar, bir nevi güven tazelediler.

Nasıl 11 Eylül, arkasından birçok soru ve komplo teorisini üretmişse, Ladin’in öldürülmesi de yeni soru ve komplo teorilerine sebebiyet verecektir. Altı ay önce El Arabiya adlı televizyon kanalı, Bin Ladin’in öldürüldüğü evin görüntülerini vererek onun bu evde yaşadığını iddia etmişti. Altı ay sonra aynı evde, deşifre olmasına rağmen kalmaya devam etmiş olması, olayın aslında daha önce gerçekleşmiş olduğu iddialarını güçlendirmektedir.

Ve son olarak, CIA, bu operasyona Geronimo adını vermiş. En hafif tabirle egemenlerin çiğliğidir bu… Geronimo ki, istilacı beyazlara karşı savaşmış son Apaçi. Geronimo ki, kendisini yakalamak için ayrım gözetmeden halkının parça parça katledilmesine dayanamayarak teslim olan yiğit savaşçı. Geronimo, dünya halklarının göz bebeklerinde bir cesaret parıldamasıdır…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu