GüncelManşet

İlk aşamada beyinsel yapılan devrim

Adım Deniz; bu benim istediğim ad, bir de ailemin ve toplumun bana verdiği ad var o da S….

Beynimi kullanmaya başladığım yani dört yaşından bu yana, Deniz olarak ben erkek olduğumu, ailem ve toplum ise kadın olarak biliyordu. İşte asıl devrim bundan sonra başlıyor… Biz beş kardeşiz bana göre üç erkek iki kız, aileme göreyse iki erkek üç kız, hiçbir zaman dinlenilmedim ve kardeşlerimle aynı yaşam koşullarına sahip değildim. Kardeşlerim zorla okula gönderildi. Ben ise ailemin gözünde çoban olmayı hak etmiştim, garip olan okumayı en çok isteyen bendim. Babamın karşısına çıkıp “Benim de okumaya hakkım var!” dediğim de henüz altı yaşındaydım, babam ise duvarda asılı olan asırlık silahı gösterdi. Bunun anlamı okul istersen ölürsündü, o kadar korktum ki beni gerçekten öldürür zannettim. İşte o zaman ölümün soğuk yüzüyle tanıştım, ve bu babamda olsa bana özgürlük tanımadığını gördüm. Sustum ağladım ama asla sineye çekmedim. Beyin fırtnası yapmaya ben altı yaşında başladım akranlarım oyundayken.

Bir gerçeğim vardı, ailemin bilmediği ve okuldan da daha önemli olan.Ne yapmalıydım aileme nasıl hem okumak istediğimi hem de nasıl erkek olduğumu kabul ettirebilirdim. Günlerimi aldı bunu düşünmek, zaten çobandım zaman problemim yoktu, nihayetinde kararımı vermiştim. İlk olarak kendime inanmakla başladım, elimde hiçbir şey yokken. Sıraya koydum yapacaklarımı ilk önce okuyacak sonra erkek olduğumu ispat edecektim. Kimseye bir şeyden bahsetmedim ilk aşamada gizli yapacaktım ve bir oyun olmalıydı bu. Hem çocuk olmalıyım hem de özgürlüğümü almalıydım ailem ve toplumdan. Eğitimimi kardeşlerim üzerinden aldım. Erkek olduğumu fark etseler yardımcı olmazlardı bana. Kardeşlerim ezberlemeye çalışırken ben öğreniyordum, abimin “Sen adını bile yazamazsın” deyip dalga geçtiğinde adımı yazmayı öğrendim. Ablamın, “Sende beyin mi var ki İstiklal marşını bile ezberleyemezsin” dediğinde, kendisinden önce ezberlemiştim, aynı şekilde kardeşimin de “Çarpım tablosunu öğrenemezsin” dediğinde yine onlar yanılmıştı ben yine öğrendim. Yılda bir kez 23 Nisan’a giderdim. Bunun içinde günler öncesinden izin almak için ne denirse onu yapardım. Öğretmenin yanına gidip beni okula almasını söyledim. Bana sorular sordu, hepsini bildim. Çok şaşırdı. Öğretmen bir yıl boyunca evimize geldi, gitti ama babam kesindi bir kere, kararından dönmeyecek ve okula göndermeyecekti beni. Hırsım gittikçe artıyordu artık iş başa düştü. Babam ne söylerse ben tersini yapacaktım. Sadece babam da değil mantığıma uymayan şeylerin tersini yapacaktım. Artık koskoca dünyada tek başıma olduğumu anladım. Maraş’ın kırsal bir köyünde on iki yaşıma kadar bir kere merkeze gitmiştim. Cehaletin içinde cebelleşiyordum inancımdan başka hiçbir şey yoktu elimde. 2003’te Adana ya taşındık. İki yıl boyunca Kırşehir ve Nevşehir’de arazi işi yapmak için gittik, 2005’te temelli olarak Adana’ya geldik. İki yıl boyunca canla başla çalıştım. Ödül olarak ise okula gitmek olacaktı. Ama babam yine kandırmıştı, alışmıştım artık, çünkü ben yalan söylemeyi babamdan öğrenmiştim. On altı yaşımda okula gitmek için evden kaçtım. Anladılar geç olsa da, okul benim her şeyim. On altı yaşındaydım ve altmış beş yaşındakilerle okudum, iki ay içinde yaşlılara okumayı ben öğretmeye başladım. Okulun müdürü beni fark etti ve sınavlara tabi tuttu. Sınavlardan sonra ben altıncı sınıfta başladım. İnanmanın neler kazandırdığını gördüm, daha çok inandım ve daha çok çalıştım. Ama ailem başarımı gördükçe yanımda olacağı yerde daha sert bir tutumla karşımda durdu. Bu arada erkek kardeşlerim altıncı sınıftan terkti. Babamın o çok güvendiği çocukları okumamayı tercih etmemişlerdi. Bundan sonra oyunumun alanını genişlettim artık. Ailemin bana verdiği ismi, içimdeki Deniz’i korumak için daha iyi kullanıyordum. Ve farklı olduğumu yavaş yavaş anlatmaya başladım. Özgürce hareket etmem bir müddet sonra tepkiye neden oldu. Ailem durumumu fark etti dini kullanarak dizginlemeye çalıştı, din hakkında bilgim yoktu. Beni biraz da olsa bu “din korkusu” durdurdu. Onların söylediğinin tam tersini yaptım her zaman. Bu kez de yaptım ama biraz geç kalarak ailemin dini kullanacağı aklıma gelmediği için. Çok zor günlerden geçtim, kadın kıyafetleri içine soktular beni. Ben üç ay evden çıkamadım, kabul edemiyordum bulunduğum durumu. Beynim farklı bedenim farklı, ailemin ve toplumun baskısına dayanamaz olmuştum artık. Ve bu arada liseye geçtim. Yanlış tercih yaptığım için Maraş’ta kaldım. Bir yıl boyunca tabiri caizse “beynimi yediler.” daha fazla beynimi yemelerine izin vermedim. İnancın gücünü yine gördüm, tam bu eğitim dönemimde burs kazandım. Liseyi burslu okudum. Her geçen gün daha da büyüdüm ve güçlendim. 11.sınıfta güreşe başladım ataerkil toplumda yaşadığımız için babamdan izin almak istedim. Aslında izin almak değildi yapmak istediğim, kendimi kanıtlamaktı. Tahmin ettiğim gibi babam yine izin vermedi. Bu babamın son kez bana karşı çıkışıydı. Bu kez ben kazandım ve babam varlığımı kabul etmek zorunda kaldı. Ve bu sefer karşımda değil de arkamda olacağını söyledi. Babamın bu tavrı benim için artık çok geçti. O da bunun farkındaydı. Ben, onun kendi kızını kullanmaya devam ediyordum, Deniz ise içimde büyüyor olgunlaşıyordu. Güreş sporunda 2. yılında Türkiye 3.’sü oldum ve dershanesiz ve temel eğitim almadan üniversiteli oldum. Yavaş yavaş Deniz’i dışarıya çıkarmaya başladım. Devrimci mücadelenin aslında bir parçası olduğumu, tanışmış olduğum insanlarla anladım. Hayatımda tanıdığım ve ilk olarak idol kabul ettiğim devrimci iki hocama sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Aslımı görüp Deniz olarak kabul etmeleri, beni inandıkları ideolojiye yöneltti ve araştırdıkça ilk devrimimi beynimde yaptığımı ve Partizan devrimciliğimi de kendimde gördüm. Yıllarca ailem ve toplum beni ezdi. Artık ezilenlerin hakkını aramak boynumun borcu oldu. Buna ant içtim ve bundan sonra devrim yolunun yolcusuyum artık…

Bir YDG Okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu