GüncelMakaleler

YORUM | Mücadele Biçimleri Üzerine

"Tarihte kitlelerin katılmadığı hiç bir mücadele başarıya ulaşmadığı gibi kazanılan mevzilerde onlarsız yaşatılıp korunamamıştır. Mademki üreten, eskiyi yıkıp yeniyi yapanda kitlelerdir o halde onları mücadeleye katacak yol ve yöntemler üzerinde yoğunlaşmalıyız"

Siyasal iktidar mücadelesinde yaşadığınız coğrafyanın ekonomik, sosyal ve siyasal ilişki ve toplumsal çelişkilerini doğru tespit etmeniz, istenilen hedefinize varmanız için hayatidir. Ancak bu hayati durumun gerçekleşmesi ve amaca varmanın diğer bir hayati olanı da başvuracağınız mücadele biçimi ve yöntemlerimizdir.

Çok çeşitli toplumsal sınıf, ulus ve inançtan insanların bir arada yaşadığı bizim gibi toplumlarda son derece karmaşık yığınla çelişki ve çatışkılar mevcuttur.

Bu  nesnel durum,  mücadele biçimleri meselesini de oldukça karmaşık bir yapıya büründürüyor. Nesnel olan bu gerçekliği görmezlikten gelen ve mücadele biçimleri noktasında  yaratıcı davranamayan, aynı zamanda belli biçimleri fetiş haline getiren coğrafyamızın radikal güçleri, istenilen amaca varılmasını sekteye uğratan yığınla hata ve zaafa sahiptirler.

Mücadele biçimleri bizim öznel niyetlerimize göre belirleyeceğimiz bir şey değildir. O üstünde yaşam sürdürdüğümüz coğrafya ve içinde yaşadığımız toplumsal sınıf ve katmanlar arasındaki ilişki ve çelişkilerinin durumlarına göre değişen bir niteliğe sahiptir. Hangi mücadele biçiminin esas hangisinin hangi tarihsel koşullarda birincil olacağını; öncelikli olan biçimin gelişen sınıf mücadelesindeki özgün hallerde ikincil duruma düşebileceğini belirleyen somut gerçekliğidir.

Ülkemiz egemen güçlerinin esas yönetme biçimi, yönetilenlerinde ona karşı verdikleri mücadelenin biçimini koşullamaktadır. Bir avuç azınlığa dayanan egemen güçlerin iktidarı zayıf ve güçsüz yapılarından kaynaklı yönetmenin esas biçimi olan zorla yönetmeyi öncelikli ve esas biçim olarak benimsemiş durumdadırlar. Sistemlerinin demokratik olmayan karakteri onlar açısından zorla yönetmeyi zorunlu hale getirmektedir.

96 yıllık iktidar pratiklerinin,  yüzde 90’ının Takrir-i Sukünlar, örfi idareler, sıkıyönetimler ve uzun yıllardır sürdürdükleri olağanüstü hallere dayanması söylediklerimizi doğrular niteliktedir.

Yukarıda saydığımız objektif nedenler ülkemiz mağdur ve mazlumlarının da hak ve özgürlük mücadelesinin esasını zora koşullamaktadır. Mücadele biçimlerinden herhangi birisinin esas haline  gelmesi diğer mücadele biçimlerinin tümüyle yadsındığı anlamına gelmez.

Ezilen sınıfların mücadelesinin ileriye taşımaya hizmet edecek tali mücadele biçimleri de objektif durumlardaki gelişme ya da değişimlere bağlı olarak ön plana geçebilir. Bunu belirleyen öznel niyetler değil, sürmekte olan sınıf mücadelesi ve bu mücadeleye katılan kitlelerin bilinç seviyesidir. Önemli olan gelişen durumları doğru tespit etmek, statik davranmamak reçeteci olmamaktır.

Yukarıda nedenlerini saydığımız gerçekliğin biz öncü güçler açısından bilinmesi mücadelede zoru ön plana almamız için yeterli değildir. Bu mücadele biçiminin bizler açısından istenilen sonucu verebilmesi, geniş işçi ve emekçi kitlelerinde asgari oranda da olsa bu bilinç düzeyine erişmesiyle mümkündür. Geniş işçi ve emekçi yığınlarının da bu bilince erişmesinin öyle ha deyince olabilecek bir şey olmadığını coğrafyamız sınıf mücadelelerinin 10 yıllara dayanan sosyal pratiğinde görmekteyiz.

Ülkemiz egemenlerinin karanlıklar dünyasında yüz yıllardır yalan, demagoji ve riyayla uyutulan kitlelerin kısa sürede özgürlükler dünyasının bilincine varması günümüz koşullarında çokta kolay değildir.

Bu zorluğun bilincinde olan bizler, kitleleri örgütleyip harekete geçirirken onların içinde bulundukları ekonomik, siyasal ve kültürel durumlarını dikkate alarak mücadele biçimlerimizi belirlemeliyiz. Feodal değerlerin, dinsel inanışların ve milliyetçi şovenliğin kültürüyle yoğrulmuş bir toplumda sınıf bilincinin kısa sürede oluşması olası değildir.

Aleyhimize olan egemenlerin kendilerini yeniden üreten teknolojik araç vb. olanakları toplumsal aydınlatma uğraşını dünden kat be kat daha zorlu hale getirmektedir. Günün ihtiyaçlarına cevap verecek teknolojik araç gereçlere sahip olamamak ezilenlerin en büyük dezavantajıdır.

Sıraladığımız bütün bu olumsuz etkenlerden dolayı büyük  yığınların dostu düşmandan ayırması, kendilerini  özgürlükler dünyasına götürecek yol ve yöntemleri kavrayacak bilince varması kısa sürelerde başarılacak bir şey değildir.

Bu bilinç sınıf mücadelesinin sıcak pratiği içinde kitlelerin kendi öz deneyimlerinden elde ettikleriyle oluşacaktır. Bu oluşum sürecinde barışçıl mücadele mücadelenin esasını oluşturur. Bilinçler aydınlanıp sınıf bilincinde sıçramalar oluştukça ve tali mücadele biçimiyle istenilen haklar elde edilip korunamayınca mücadelenin diğer biçimleri yani zor kendini dayatır.

Oldukça uzun süren bu bilinçlenme faaliyetini sabır ve sebatla sürdürenler ve mücadelenin hiç bir biçimini reddetmeyenler kitlelerle bütünleşip hasımlarını alt etme başarısını gösterebilirler.

Tarihte kitlelerin katılmadığı hiç bir mücadele başarıya ulaşmadığı gibi kazanılan mevzilerde onlarsız yaşatılıp korunamamıştır. Mademki üreten, eskiyi yıkıp yeniyi yapanda kitlelerdir o halde onları mücadeleye katacak yol ve yöntemler üzerinde yoğunlaşmalıyız.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu