GüncelKadın

MAKALE | Kadınlar Kazandıklarından Vazgeçmiyor, Kazanacaklarına Yol Açıyor;

İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!: Siyasal konjonktürün şekillendiricisi sömürücü, heteroseksist ve erkek egemen sistem gibi gözükse de öznesi bu sistemin hedefinde bulunanlar, toplumsal muhalefetin dinamikleriydi"

21 Temmuz günü pek çok ilin meydanlarında binlerce kadın Pınar Gültekin için sokaklardaydı. Muğla’da Cemal Metin Avcı isimli erkek tarafından katledilen Pınar için sokağa çıkan kadınlar, Pınar için olduğu kadar katledilen her kadın için isyanını sokaklara akıtırken İzmir’deki eyleme yapılan polis saldırısı devletin erkek yüzünü tekrar ortaya koydu.

Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamına karşı sokağa çıkan kadınlara uygulanan polis şiddeti, devletin tüm araçlarıyla kadına karşı duruşunun bir simgesiydi. Bu simgeyi besleyen ana damara, yani erkek egemen sistemin kadın ve LGBTİ+’lara dönük sistematik saldırılarına son süreçte İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi tartışmaları ile tanık oluyoruz.

Bu tartışmalara karşı yanıt, Pınar ve katledilen tüm kadınlar için sokağa çıkan binlerce kadınca “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sözleriyle verilirken fesih tartışmalarının altında yatan sebepleri incelemek önemli yerde duruyor.

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olarak geçen ve İstanbul Sözleşmesi adıyla anılan sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzalanırken 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanan sözleşme, kadınların yıllardır erkek egemen sisteme karşı verdikleri mücadelenin önemli kazanımlarından biri kuşkusuz.

Bu kazanım, sözleşmenin imzacı ülkeler tarafından uygulanıp uygulanmamasından ziyade, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair mücadelenin görünürlüğünü sağlaması açısından önemli. İstanbul Sözleşmesi kadın ve LGBTİ+’ların patriarka ve heteroseksist sisteme karşı basıncının bir resmi aslında. Sistem bu basınca karşı kadın ve LGBTİ+’lar için nefes alma alanları açmak zorunda kaldı. Ancak kendi varlığını sürdürebilmek için ise bu kazanılmış hakka sürekli olarak saldırdı. Öte yandan kadın ve LGBTİ+’lar açısından bu nefes alanları mücadelede bir araç olarak önemli bir yere sahip.

Bu anlamda TC tarafından sözleşmenin imzalandığı ve yürürlüğe girdiği süreci incelemek dahi bahsettiğimiz gerçekliği açıklamak açısından yeterli olacaktır. Sözleşmenin imzalandığı ve yürürlüğe girdiği 2011-2014 yılları arasında AB’nin baskısı ile demokratikleşme söylemleri etrafında siyasal konjonktürünü şekillendiren AKP’nin politikaları, yükselen toplumsal muhalefeti liberal politikalar etrafında etkisiz kılma girişimlerine sahne oldu. İşçi ve emekçiler, Kürtler, kadınlar, Aleviler, LGBTİ+’lar; kısacası toplumsal muhalefetin beslendiği ezilen her kesime dönük etkisiz kılma çabalarını liberal politikaları ile şekillendiren AKP’nin 2015 sonrası izlediği hat ise tersi yöne dönerken bugün kazanımlara bir bir el koyma girişimleri de bunun bir parçası.

Bu ters dönüş kuşkusuz Türkiye ve dünyadaki siyasal-politik gelişmelerden bağımsız değil. 2011-2014 yılları arasında “Arap Baharı” başta olmak üzere pek çok isyanın patladığı dünyada toplumsal muhalefetin yükselişinin bir parçası yaşadığımız topraklarda Gezi İsyanı’ydı. Bu isyanın en önemli dinamiğini ise kadınlar oluşturuyordu.

Bahsettiğimiz süreçte kürtajın yasaklanmasına karşı binlerce kadının sokaklara çıkması, “Benin bedenim, benim kararım” demesi sürecin aynasıydı diyebiliriz. Bahsettiğimiz siyasal konjonktürün şekillendiricisi sömürücü, heteroseksist ve erkek egemen sistem gibi gözükse de öznesi bu sistemin hedefinde bulunanlar, toplumsal muhalefetin dinamikleriydi. Bu dinamiklerin en etkili parçası olan kadın ve LGBTİ+’ların basıncını, bahse konu sözleşme ile yumuşatmak zorunda kalan AKP, bugün de izlediği siyasal hattın bir parçası olarak sözleşmeden imzasını çekme tartışmaları yürütüyor.

 

Hedefte yine kadınlar ve LGBTİ+’lar var!

AKP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sözleşmeden geri çekilmek üzere türlü atıfların bulunduğu, AKP Genel Başkan vekili Numan Kurtulmuş tarafından “Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” sözleriyle bu atıfların desteklendiği ve Vatan Partisi başkanı Doğu Perinçek’in “İstanbul Sözleşmesine kim karşı çıkıyorsa doğru yapıyor” sözüyle meselenin sadece AKP’nin kadın ve LGBTİ+ düşmanlığından ibaret olmadığı gözler önüne seriliyor.

Pek çok çevre kadın ve LGBTİ+ düşmanlığını arşa çıkararak sözleşmeden geri çekilmenin savunusunu yaparken bu savununun en açık halini İslamcı kimliği ile bilinen Türkiye Düşünce Platformu’nun İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesi talebiyle Erdoğan’a sundukları rapor ortaya koyuyor. Din, örf, gelenek, töre gibi kavramları kendine dayanak alan raporda, bahse konu İstanbul Sözleşmesi’nin bu kavramlara karşı önemli bir tehdit oluşturduğu ifade edilirken aile kurumunun zedelenmesi tehlikesi ön plana çıkarılıyor.

Kadın ve LGBTİ+’ların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılmasına dair evrensel bir ele alışı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’ne dair Türkiye Düşünce Platformu tarafından kadını aile ile bütünleştiren söylemler, LGBTİ+’lara dönük nefretin en açık ifadelerle dile getirilişi bir kez daha kadın ve LGBTİ+ mücadelesinin kesişim noktalarını ortaya koymaktadır.

Heteroseksist ve erkek egemen sistemin iç içe geçmişliğine karşı kadın ve LGBTİ+ mücadelesinin ortaklaşalığını savunusuna dair bu rapor bile başlı başına yeterlidir!

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin “cinsiyetsizliğe varan bir ideoloji”yi desteklediğini büyük bir korkuyla raporlarına geçenler, kadını şiddet sarmalında yok etmeyi de es geçmemektedirler.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair bunca tartışmanın gündemde olduğu süreçte kaybedilen, katledilen ve şiddete uğrayan kadınların bu denli gündemde olması da sürpriz değildir. Kazanımlarımıza el koymaya çalışanlar, erkek eliyle de yaşamın her alanından bizi yok etmeye çalışıyorlar.

Ancak bunun o kadar da kolay olmadığını Pınar için sokaklara ve meydanlara akan binlerce kadın göstermiştir. Kazandıklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi, kazanacaklarımızın yolunu açacağımızı ve onların kaybedeceğini kadın dayanışması ve kadın mücadelesi ortaya koymaya devam etmektedir.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu