GüncelKadın

Şehit Nubar Ozanyan Tugayı Kadın Savaşçıları: “Örgütlenelim!”-2-

Nubar Ozanyan Tugayı savaşçılarıyla yapılan söyleşimizin ikinci bölümünü Kürtçe’den çevirerek yayımlıyoruz.

Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Tugayı savaşçılarıyla yapılan çeviri söyleşinin ikinci bölümünde savaşçılardan Lusin Sarkisyan ilk olarak Süryani askeri gücüne katıldığından bahsederek “Ermeni ulusuna ait olduğum hissiyatı, çok geç gelişti” dedi.

Rojava devrimiyle birlikte halklar birlikte, özgürce ve eşit yaşamın temellerini atıyor. Halklar arasına giren bu mesafe, bu düşmanlıklar, devrimle birlikte kırılmaya başladı, bugün ortak düşman fikri her zamankinden daha güçlü” şeklinde konuşan ve Tugaya katılımının ilk süreçlerinde babası tarafından zorla evlendirilmek istenen Lusin, kadın çalışmalarına dair de bilgi verdi.

Söyleşimizin ikinci bölümünü Kürtçe’den çevirerek yayımlıyoruz.

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– Adım Lusin Sarkisyan, Şehit Nubar Ozanyan Tugayı savaşçısıyım. Büyük anne ve babalarım, soykırım sürecinde Bakur’dan Rojava’ya sürgün gelmişler.

Siz de soykırım hikayeleriyle büyüyen çocuklardansınız o zaman?

Normalde ben küçük yaştan itibaren Süryanilerin içinde büyüdüm. Büyüyünce de Süryani askeri gücüne katıldım. Aslında her ne kadar büyük anne ve babalarımızın anlattığı hikayelerle büyüsem de kendimi daha çok Süryani olarak görüyordum. Ermeni ulusuna ait olduğum hissiyatı, çok geç gelişti. Tugaya katılmadan kısa süre önce başlamasıyla birlikte Tugayımıza katıldım. Esasta Ermeni bilincimin gelişmesi ve soykırım hakikatini Ş. Nubar Ozanyan Tugayı’nda öğrenmeye ve anlamaya başladım desem yanlış olmaz.

Soykırım süresince büyük anne ve babalarım Bakur’dan gelmişler. Rojava’ya geldiklerinde Hristiyanlıklarını koruyabilmişler. Nenem ve dedemler, Soykırımda yaşananları anlattıkları zaman çok zorlanırlardı. “Ne kadar zaman geçse de bu yaşananlar unutulmaz, unutulmamalı” diyorlardı. İnsanların kiliselere toplanıp nasıl yakıldığını, kadınların nasıl köleleştirildiklerini anlatıyorlardı. Bir hikaye var, her duydukça tüylerim diken diken olur. Soykırımcı çeteler, hamile bir kadın ile ilgili iddiaya girmişler, karnındaki bebek, kız mı erkek mi diye. Sonra kadının karnını deşip, bebeğin cinsiyetine bakmışlar.

Evet belki o soykırımda erkekler bir kere öldü, kadınlar her gün öldürüldü. Sürgün yollarından açlıktan, susuzluktan ölen insanlar olmuş. Yollarda ayaklarının ağrıdığını söyleyenlere ayaklarına nal çakmışlar.

Büyüklerimiz, Kürtlerin de bu soykırıma katıldığını söylüyorlar. Dini istismar eden, İttihat Terakki zihniyeti, Ermenilerin gavur olduğunu, öldürülecek Ermenilerin malına mülküne el koymanın dine uygun olduğunu söylüyorlar. DAİŞ de müslüman halkların dini duygularını kullanarak yükseldi. Zaten aynı zihniyetin, aynı pratiğin sürdürücüsüdürler. Kürtler de tarih boyunca soykırıma uğramışlar, bugün de hala devam etmektedir bu soykırım. Halklar arasına nifak koyarak, parçalayarak yönetiyorlar. Ancak Rojava devrimiyle birlikte halklar birlikte, özgürce ve eşit yaşamın temellerini atıyor. Halklar arasına giren bu mesafe, bu düşmanlıklar, devrimle birlikte kırılmaya başladı, bugün ortak düşman fikri her zamankinden daha güçlü.

Soykırımın sadece fiziki olarak öldürmek değil!

Az önce “Tugaya katıldıktan sonra soykırım hakikatini daha iyi anladım” dediniz. Biraz açar mısınız?

Ben Tugaya geldiğimde bazı arkadaşları gördüm, ilk zamanlar anlam veremedim. “Bunlar nasıl Ermeni olur?” diye düşünüyordum. Ben de birçokları gibi Ermeniler ancak Hristiyan olur diye düşünüyordum, dillerini bilmiyorlardı, müslümanlardı. Ancak eğitimlerle birlikte soykırımın gerçek yüzüne anlam verdim. Soykırımın sadece fiziki olarak öldürmek olmadığını dillerinin, inançlarının, kültürlerinin yani kısacası kimliklerinin de yok edilmeye çalışıldığını ve unutturulduğu esas soykırımın da bu olduğunu anlamaya başladım. Her faşist devletin tek tipleştirme siyaseti gibi Suriye rejimi de herşeyi, herkesi Araplaştırmaya çalışıyor. Faşist Hitler, “kimse şimdi Ermeni Soykırı’mdan bahsediyor mu?” diyerek bu soykırımı örnek alarak Yahudilere dönük soykırım gerçekleştirmiştir. Şehit Nubar Ozanyan Tugayı, Soykırımın kaybetmek istediği çocukların yeniden kendini bulmasını sağladı. Bu açıdan Tugayımız soykırıma karşı verilmiş, bir cevap ve direniştir.

– Tugaya katılmaya nasıl karar verdiniz?

– Babam hastalanmıştı, bir dönem çalışamadı. O zaman “eğer oğlum olsaydı, bize bakardı” dedi. Ben çok kötü oldum. Ben de bir kadın olarak ailemin, kendimin sorumluluğunu alabilirdim. O zaman Süryanilerin askeri gücüne katılmaya karar verdim. Babam ve akrabalarım çok karşı çıktı, “kadından asker olmaz” diyorlardı. Ama onlara karşı gelerek askeri alanda yerimi aldım. İlk zamanlar çok zorluk çektim, bu zorlukları babamın sözlerini hatırlayarak aştım. Erkeğe mecbur kalmak istemedim, kendi ayaklarımın üzerinde bir kadın olarak durabileceğimi ispat emek istedim.

Bizim ailede akrabalar içerisinde, erkek çocuk çok kıymetli. Babam hep diyordu, “bir erkek çocuğun tırnağını yüz kız çocuğuna değişmem” diye. Ne yapsak da erkek ile erkek kardeşlerimle eşitlenemedim. Bundan kaynaklı katıldım, bir kadın olarak neler yapabileceğimi görsünler, bir irade olarak kabul etsinler istedim.

2018’ de tanıdım bir kadro arkadaş sayesinde tanıdım Tugayı. Bir Ermeni olarak kendi öz örgütlülüğümde yer almama dair konuşmuştu benimle. Ermeni Tugayıyla beraber yeni yeni öz kimliğimin farkına vardım. Tugaya geldiğimde, Ermeni soykırımı üzerine, devrim üzerine, Şehit Nubar Ozanyan üzerine eğitimler gördük, çok etkilendim. İkna oldum ve Ermeni bir kadın olarak kendi askeri kuvvetimde kalmayı daha uygun gördüm.

Tugaya katıldığım ilk süreçlerde babam tarafından zorla evlendirilmek istendim.

Ancak yoldaşlardan ve örgütlülüğümden aldığım güç ve iradeyle ailemin karşısında durdum. Çok zordu, doğru. Eğer asker olmasaydım karşı çıkamazdım. Aldığım eğitimler bana çok şey kattı. Bir kere babam “gidersem seni öldürürüm” demişti. Ben de düşündüm, ölümüm fiziki olsa bir şey değil, bu işin sonunda her gün ölmek var. Dedim ki korkmuyorum, ne olursa olsun evlenmeyeceğim. Aileye topluma göre gidemezdim. İrademi, kararlılığımı görünce ailem de vazgeçti, zorlu bir süreçti. Evet zor oluyor ama bütün hayatımız zorlu geçeceğine, ailemin isteğine göre bir köle olarak yaşamaktansa, bu zorlukları ve mücadeleleri göze alarak özgür olarak yaşamayı tercih ettim.

Rojava devrimi, kadın askerlere saygı duyulmasına yol açtı!

– Tugayda özgün örgütlenme sürecini anlatabilir misiniz?

– Rojava Devriminin başlangıcından itibaren devrimin tüm siyasi toplumsal ve askeri alanlarında kadınlar özgün örgütlenmelerin yanı sıra aynı zamanda eşit temsiliyet haklarına sahipler. İlk olarak tabur şeklinde örgütlenip, gittikçe büyüyüp genişleyen Tugayımızda kadınların sayısı arttıkça özgün örgütlenmesinin koşulları da olgunlaştı. Hem nicelik hem de nitelik olarak kendimizi geliştirdik. Hem cephede hem de cephe gerisinde ayrı konumlanmaya başladık. Kendi komutanlığımızı örgütledik, bir komutanımız da Tugay Komutanlığı içerisinde yer almakta. “Erkek olmadan bir şey yapamayız” anlayışı bizim içimizde de vardı, eksikliklerimiz, yetmezliklerimiz ve tecrübesizliğimiz vardı. Ancak özgün örgütlenme içerisinde bütün bunları tersine çevirecek bir bakış açısına ve olanaklara sahip olduk.

Elbette erkek arkadaşların yardımından, tecrübelerinden faydalandık. Eskiden askeri ve siyasi eğitimleri erkekler verirken, bugün geldiğimiz düzeyde kadınlar olarak hem kadın arkadaşlara hem erkek arkadaşlara komisyonların içinde yer alarak eğitim veriyoruz. Cins bilincindeki zayıflıklarımızı aşmaya dönük çokça kadın ve LGBTİ+ eğitimleri aldık ve verdik. Bazı arkadaşlarımız evdeyken okula gönderilmemiş, onlarla okuma-yazma dersleri yapıyoruz. Kadın arkadaşlar için “ağır ve orta silahlar kullanamaz” diyorlardı. Biz kadınlar olarak ağır ve orta silah branşı yine sabotaj, suikast ve operasyon branşlarında eğitimler aldık.

Askeri çalışmalarımızın yanı sıra Ermeni Kadınlar Birliği ile birlikte dönem dönem köylerde, mahallerde Ermeni kadınlar başta olmak üzere Kürt ve Arap kadınlarıyla toplantılar eğitimler yapıyoruz, seminerler veriyoruz. Onun dışında kleş eğitimi veriyoruz.

– Kadınlarla yaptığınız bu çalışmalarda nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Bu gerçekten bölgeden bölgeye değişiyor. Şimdiye kadar hiçbir yerde ciddi olarak olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Zaten Rojava devriminin kazanımlarından biri de özellikle kadın askerlere duyulan saygı ve onun yarattığı güçtür. Gerçekten çok saygı duyuyorlar, dinliyorlar bizi. Ancak kendi çocuklarının ve kız kardeşlerinin katılmasını istemiyorlar. Yani konu kendi kızlarının, kardeşlerinin katılmasına gelince işin rengi değişiyor. Çok kadın var katılmak isteyen ancak ailelerinin baskılarından kaynaklı yapamıyorlar.

Bu hem Hristiyan hem de Müslüman ailelerde çok yaygın bir durum. Kadının kuşatılmışlığı ve üzerindeki baskı sürüyor. Dediğim gibi bu bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Bazı çok katı yerler oluyor. Bazı yerler var ki, kadınlar oturma odalarına giremiyor sadece erkekler giriyor, o erkek alanlarına biz çok rahat girebiliyoruz, kadınlarla el sıkışmayan erkekler, bizimle tokalaşıyor. Bu esasta bizi güç olarak kabul ettiklerini gösteriyor ancak bu durum, yaşamları içerisinde kendi eşlerine-çocuklarına yaklaşımında değişiklik göstermiyor. Toplumda erkeğin iktidarını kırmak için önümüzde daha çok görev duruyor. Ermeni Kadınlar Birliği’nin kurulma sürecinde çok sayıda toplantı düzenledik. Yine 25 Kasım sürecinde kadına yönelik şiddet konulu çok sayıda eğitim ve seminer düzenledik. Bu yıl da yine 8 Mart sürecine özgün olarak kadınlar içerisinde çalışmalar yürüttük. Kadınlar çok ilgili ve duyarlı yaklaşıyor çalışmalarımıza. Ancak bu çalışmaları bir örgütlülüğe dönüştürmede bir güce dönüştürmede zayıflıklar yaşıyoruz.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

– Öncelikle 8 Mart’a sayılı günler kala, başta Rojavalı kadınlar olmak üzere tüm dünya kadınlarının 8 Mart’ını tüm coşkumla kutluyor ve selamlıyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tüm kadınların özgür ve eşit olacağı bir gün olarak kutlamak biz kadınların en büyük ve ortak hayalidir. Bu hayali gerçeğe dönüştürmek için daha fazla örgütlenmeye ihtiyacımız var. Son olarak tüm kadınları, Türk devletinin saldırısı altında olan Rojava kadın devrimimizin kazanımlarını korumaya ve geliştirmeye çağırıyorum.

Şehit Nubar Ozanyan Tugayı Kadın Savaşçıları: “Örgütlenelim!”-1-

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu