GüncelMakaleler

MAKALE | İşgal ne demektir? Efrîn’in gizli zindanlara bakın, Melek’e bakın!

"Biz de cesaretimizi, hayatları pahasına hayır diyen kadınlardan; Melek’ten alıyoruz. Kadınlardan alınan bu cesaret; daha önce işgalcilerin ve Türk ordusunun Rojava’da canına okumuştu ve elbet yine okuyacak!"

20 Ocak 2018’de TC devleti “Zeytin Dalı” ismini verdiği operasyonla, Rojava’nın Efrîn bölgesini işgale girişmiş; devamında askeri gücü ile işgalde kullanışlı aygıtlar olarak kullandığı çeteleri bölge halkının başına bela etmişti.

Suriye ve Rojava halklarının kanını döken bu çeteleri de, o dönem bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin gerçek sahipleri” diyerek sahiplenmiş, rakipleri ile yaptığı bir atışmada bu çeteler için “sen sıcak yatağında yatarken, o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber, senin o kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan ve TC devleti, daha en başından itibaren Kürt ulusal özgürlük hareketinin bu bölgede yarattığı eşitlikçi ve özgürlükçü dönüşüme diş bilmeye başlamış; hem Rojava devrimini boğabilmek hem de bu meseledeki “hassasiyetini” bahane ederek işgal ettiği toprakları genişletmek için her türlü barbar ve acımasız yolları denemişti. Çok uzak değil, son yıllara şöyle bir göz atıldığında bu görülecektir.

Kefil olunan bu çetelerin son dönemde özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinden baskı oluşturmaya çalıştığı görülüyor. Sokak infazlarının, keyfi tutuklamaların yaygınlaştığı, baskının gündelik hale geldiği Efrîn’de çocuklar ailelerinden zorla kopartılarak çetelere katılıyor ve Kürt halkının çocukları yine zorunlu olarak Libya’daki savaşta ölüme yollanıyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi,150’ye yakın çocuğun 14 Mayıs tarihinde Hafter Güçleri’ne karşı savaşmak için Libya’ya gönderildiğini raporlamıştı. Raporda, çocukların büyük çoğunluğunun Sultan Murat Tümeni’ne bağlı olarak savaştırıldığı da belirtiliyor

 

2 yıldır kayıp kadınlar videoda görüldü

Kadınların kaçırılarak ve tutuklanarak çeteler eliyle işkenceye maruz bırakıldığı bilinen bir durumsa da geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bir görüntü, bu durumun artık inkar edilemez olduğu bir noktaya getirdi.

Doğu Guta’dan Efrîn’e getirilen çete artıkları ile işgalden beri burada olan çetelerin araların çıkar dalaşları olduğu, yer yer çatışmalar çıktığı ve durumun gergin olduğu biliniyordu. Özellikle El Hamzat, Ehrar El Şam ve Ceyş El İslam çeteleri arasındaki çatışmalar son derece ciddi.

Bu çatışmalı durumun ardından El Hamzat çetelerine bağlı gizli zindanlarda tutulan kadınlar, başka bir zindana sevk edilirken; kadınların bedenlerinin teşhir edildiği ve işkence gördükleri görüntüler ortaya çıktı. Bu görüntülerdeki kadınların bir kısmının yakınları, kadınların kiminin 2 yıl önce kimininse yakın zamanda kaçırılan kadınlar olduğunu tespit etti.

Bunun üzerine Rojava ve Suriye’de bulunan Ezidi, Kürt, Arap ve çeşitli milliyetlerden kadınlar onlarca eylem yaparak kadınlara yapılan işkenceyi protesto etti, uluslararası kurumların bu işgale ve işgal sonrasında yaşananlara dönük sessizliğini kınadı.

Kadınlar öfkeli, bölgede çeşitli milliyetlerden halklar öfkeli. Çünkü bu görüntü Efrîn’de işlenen gizli kalmış suçların sadece bir kısmını gösteriyor ve bölgede TC devletinin beslemesi çeteler eliyle belgelenemeyen birçok suç işleniyor.

Kadınlar çok net. “Türk devleti ve çetelerinin uygulamaları DAİŞ pratiğinden farklı değildir” diyorlar ve öylesine haklılar ki… Çünkü bu görüntülerde tespit edilen kadınlar dışında ne kadar kadının TC devletinin denetimindeki bu gizli zindanlarda tutulduğunu bilinmiyor ama kadına dönük bu düşmanlığın bu seviyesinin, tecavüzcü-katil ordusu DAİŞ’ten devralındığı muhakkak.

Oysa Rojava’nın önemli kentlerinden biri olan Efrîn, işgal öncesi Suriye’deki en güvenilir yer olarak bilinirdi ve özellikle kadınlar tarafından kadınlar için güvenlikli bir alan haline getirilmeye çalışılıyordu. Efrîn’de işgalle değiştirilmeye çalışılan bir gerçeklik de budur.

 

Çetelerden “Kadınların onurunu koruyoruz” videosu!

Bu görüntüler hem bölge halklarının hem de uluslararası kamuoyunun tepkisini çekince, çeteler, TC devletinin Ali Cengiz oyunlarından birine başvurdular. Sosyal medyada kurgu olduğu açıkça anlaşılabilen bir görüntü paylaşan çeteler, önceki görüntüde yaşananların hesabını sorduklarını iddia ettiler!

Videoda Cemil Rizik Ebu Said adlı çetebaşı, yüzü kapalı ve ayakları bağlı bir erkeğe işkence yapıyor ve “Kadınların onurunu koruyoruz. Kadınlara baskı yapanlardan hesap soruyoruz” diyor. Görüntülerin sonunda ise çetebaşı çekimi durdurması için kameramana işaret yapıyor.

Kurguyu bile yapamadıkları bu görüntünün inandırıcılıktan uzak olması o kadar küçük bir ayrıntı ki… Çünkü koca bir gerçek var; kadınlar hala serbest değiller ve El Hamzat çetelerinin elinde, zindandalar! Hem de bu görüntülerin açığa çıkmasının ardından Türk devletine bağlı ‘askeri polis’ tarafından, çetelerin sorgulanıp kadınların başka bir yere sevk edilip; sonrasında yeniden El Hamzat çetelerine teslim edilmesinden kaynaklı…

 

Cesaretimizi Melek’ten alıyoruz!

İşgal ve çetelerle yaşamanın anlamı sadece bu kadarla sınırlı değil, kadınlar açısından… Son olarak 16 yaşındaki Melek Nebîh Xelîl’in yaşadıkları, işgalin en önemli karşılıklarından birinin kadın bedeni ve iradesi üzerinden kurulmaya çalışılan egemenlik olduğunu ve bunun da kadınlar ve çocuklar için cinsel saldırı ve katliam anlamına geldiğini gösteriyor.

Melek, TC ordusuna bağlı Suriye Milli Ordusu (SMO) bünyesindeki Sultan Murat Tümeni grubundan bir çete üyesi tarafından evliliğe zorlanmış ve bunu reddetmişti. DAİŞ’ten zerre farkı olmayan çeteler, Melek’i 18 Mayıs’ta kaçırarak cinsel işkence yapmış, ardından da katlederek, cenazesini Azez’in Firiziye köyü yakınlarına bırakmışlardı. Melek’in cenazesi 5 Haziran günü köylüler tarafından bulundu.

Sultan Murat Tümeni, Melek’i kaçırma ve öldürme cesaretini nereden alıyor? Bağlı olduğu Türk ordusundan, işgalci olmaktan ve erkeklikten! Biz bu cesareti tanıyoruz.

Boşanmak isteyen, erkeklere “hayır” diyen, kendi yaşamına dair karar almak isteyen kadınlara dönük erkeklerin saldırılarından tanıyoruz. LGBTİ+’lara ve çocuklara dönük cinsel saldırılarda bulunan ve nefret suçları işleyen erkeklerden şahidiz bu cesarete… Bu cesareti nereden aldıklarını da biliyoruz. Erkek dayanışmasından, erkeğin örgütlü kötülük gücünden, devlet kurumlarının kendilerine kol kanat germesinden alıyorlar. Bir coğrafyayı işgal etme hakkını kendinde bulan bir devletin, kadınlar üzerinden sürdürdüğü işgal politikalarından alıyorlar.

Biz de cesaretimizi, hayatları pahasına hayır diyen kadınlardan; Melek’ten alıyoruz. Kadınlardan alınan bu cesaret; daha önce işgalcilerin ve Türk ordusunun Rojava’da canına okumuştu ve elbet yine okuyacak!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu