EmekGüncelMakaleler

EMEK | Yoksulluk Artarak Devam Ediyor!

"Sürekli hale gelen işsizlik ve buna bağlı yoksulluk, andaki durumda geleceğe dair umutsuzluğu perçinlemektedir. Kitlelerin bu sıkışmışlığına çare olacak alternatifi örgütleyebilmek geleceğe dair umutsuzluğu tersine çevirecektir. Biriken öfkenin umutsuzluktan umuda evirilebilmesi alternatifinin örgütlenebilmesi ile mümkündür."

Biriken öfkenin umutsuzluktan umuda evirilebilmesi alternatifinin örgütlenebilmesi ile mümkündür.

R.T.Erdoğan’ın 21 Ağustos 2020’de “Türkiye’de yeni bir dönemin başlayacağı” söylemiyle duyurduğu doğalgaz müjdesinin ardından bir yılı aşkın bir süre geçti. Bu süre zarfında vaat edilen müjdenin halka zam yağmuru olarak dönmesi, iktidarın temsil ettiği sınıfa bakınca şaşırtıcı olmadı. Müjdenin açıklandığı tarihten bugüne sadece doğalgaza 7 kez, elektriğe 3 kez zam yapıldı. Gıda ürünlerinin fiyatının her ay düzenli olarak artması artık normal bir seyir olarak devam etmektedir. Aynı R.T.Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada ise “yurttaşların belini büken hayat pahalılığıyla ilgili de İnşallah enflasyonu en kısa sürede kontrol altına alarak raflardaki, tezgâhlardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz. Hem maliyetlerdeki yükselişle hem fırsatçılarla mücadele ederek milletimizin refah seviyesini daha da yukarılara taşıyacağız” dedi.

Doğalgaz müjdesinin ardından gelen zamlara baktığımızda bu söylemin halka nasıl döneceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok sanırız. Sorunun kaynağı olanların sorunu çözemeyeceği bir gerçeklik olarak karşımızda dururken, yüksek fiyatların nedeninin kendileri olmadığını ne kadar ifade etseler de bu söylemlerin halk nezdinde bir karşılığı bulunmamaktadır.

Pandemi bahanesiyle milyonlarca işçi düşük ücret ve işsizlik arasında sıkıştırıldı. Aynı dönem patronların tüm isteklerini eksiksiz yerine getiren AKP-MHP faşist iktidarı, işçi ve emekçilerin pandemi ve ekonomik kriz arasında yaşam mücadelesi vermesine seyirci kalmaktan başka bir şey yapmadı. Halk açlık, yoksulluk altında her geçen gün daha fazla ezilirken iktidar sahipleri kendi sınıf çıkarları için her yolu denemektedirler. Ortaya çıkan işsizlik ve yoksulluğu, TÜİK eliyle rakamların arkasına gizlemeye çalışmaları, gerçekleri manipüle etme çabaları ise sadece hiçbir dediğine inanılmayan bir kurumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

İktidarın gerçekleri çarpıtarak yazmak istediği başarı hikâyesi, her defasında gerçeğin duvarına çarpmaktan kurtulamamaktadır.

Milyonlar açlık sınırının altında yaşamak zorunda!

Ağustos 2021 TÜİK rakamlarına göre; yıllık enflasyon yüzde 19. Ancak TÜİK’in sepetinde olan ürünlerin aynısını kullanan içerisinde akademisyenlerin olduğu Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre ise sadece bu yılın ilk 8 ayında yaşanan enflasyon bile yüzde 30.

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre 506 bin kişi artarak 3 milyon 902 bin kişi oldu. Geniş tanımlı işsizlik göstergesi olan mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı ise yüzde 23.6 seviyesine çıktı.

Birleşik Metal-İş’in Sınıf Araştırma Merkezi BİSAM’ın raporuna göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2 bin 864 TL. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum miktar. BİSAM’ın, açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı, 9 bin 906 TL.

Bu açıklanan veriler iktidarın İçişleri Bakanı olan Süleyman Soylu’nun Temmuz ayından sonra ekonominin sıçrama yapacağını öne sürerken “Öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya’sı, Fransa’sı, İngiltere’si, İtalya’sı ve o her şeye burnunu sokan ABD’si de çatlayacak” sözünün hemen arkasından gelmesi sıçramanın hangi yolda olduğunu bizlere göstermektedir.

Net asgari ücretin 2.825 lira olduğu durumda milyonlarca kişinin açlık sınırının altında yaşamak zorunda olduğunu rakamlar net olarak göstermektedir. Öyle ki; verilmesi gereken en alt ücreti belirleyen asgari ücret artık “normal ücret” halini almış bulunmaktadır. Bu duruma kayıtdışı, hiçbir güvencesi olmadan çalışanları eklediğimizde açlık sınırı altında yaşayanların büyük çoğunluğu oluşturduğu bir gerçeklik karşımıza çıkmaktadır.

Halk giderek yoksullaşmakta, işsizlik düzenli bir şekilde artmaktadır. Alım gücü zam ve düşük ücretler nedeni ile her ay bir önceki aydan daha da aşağıya düşmektedir. Yapılan araştırmalara göre; gıda ürünlerinin tamamında alım gücü bir önceki yıllara göre belirgin olarak düşmüştür. Var olan enflasyon, dışa bağımlı bir ekonomide ürünlerin fiyatının döviz üzerinden belirlenmesi ve kurdaki artışlar, alınan ücretlerin erimesine neden olmaktadır. İktidarın sermaye sınıfının isteklerine göre tüm yaşamı örgütlemesi karşımıza geçinemeyen, sürekli yaşam alanı daralan kitleleri çıkarmaktadır.  Pandemi ile birlikte hastalığı en önde karşılayan milyonlarca işçi ve emekçiye aynı zamanda krizin faturası ödettirilmek istenmektedir.

İktidarın maskesi düşüyor!

Hastalığa en yakın olanlar aynı zamanda yoksulluk ve açlık ile karşı karşıya bırakılmışlardır. Ekonomik krizin yarattığı işsizliğin ve gelir kaybı ile gelişen yoksulluk genişleyerek devam etmektedir. Var olan ve genişleyen yoksulluğun gizlenebilme olanağının kalmaması iktidarın içi boş söylemlerinin maskesini hemen düşürmektedir.

İşsizlik ve yoksulluk artarken pandemiyi fırsata çeviren zenginler ise servetlerine servet katmaya devam etmişlerdir. Bunun yanında milyonlarca işçi ve emekçi, düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmıştır. Düşük ücretlerle birlikte art arda gelen zamlarla artan giderler giderek daha geniş toplumsal kesimleri etkilemektedir. Gelir kaybı ve işsizlik yoksulluğu arttırmakta ve toplumsal bir gerçeklik olarak açığa çıkarmaktadır. Her geçen gün yoksulluk artmakta, kitleleri umutsuzluğa itmektedir. Toplumsal bir hal alan intiharlar bu durumun en net göstergelerinden biridir.

Halkın geleceğe dair umutsuzluğu artmakta ve bu durum, yaşam biçimini ciddi derecede etkilemektedir. Ekonomik krize pandeminin eklenmesi, gerileyen gelir ve virüs yaşamın her alanında halkı sıkıştırmaktadır. Sürekli hale gelen işsizlik ve buna bağlı yoksulluk, andaki durumda geleceğe dair umutsuzluğu perçinlemektedir. Kitlelerin bu sıkışmışlığına çare olacak alternatifi örgütleyebilmek geleceğe dair umutsuzluğu tersine çevirecektir. Biriken öfkenin umutsuzluktan umuda evirilebilmesi alternatifinin örgütlenebilmesi ile mümkündür.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu