GüncelManşet

(eylem çağrısı) MÇD: Dünya Çevre Günü’nde Tepkimizi Sokağa Taşıyalım!

H. Merkezi: Munzur Çevre Derneği (MÇD) 5 Haziran dünya Çevre günü vesilesiyle bir çağrı metni yayımladı. Doğa’nın talanına, katliamına karşı sokakları mesken eylemeye çalışan, çevreye ve yaşam alanlarına sahip çıkmaya çağıran Munzur Çevre Derneği’nin yaptığı açıklama şu şekilde;

5 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında, “Dünya Çevre Günü” olarak ilan edildi. Daha fazla kar ve sömürü hırsı için dünyanın kirletilmesinde başrol oynayan emperyalist devletler doğayı ve çevreyi hedef alan saldırıların mimarıyken yaptıkları “zirvelerle” günah çıkartmaya, yarattıkları çevresel felaketleri perdelemeye çalışmaktadır. Küresel ısınma, yaşanan iklim değişiklikleri, kuraklık, çölleşme ve ormanlık alanların tahrip olması, temiz su kaynaklarının azalması ve kirlenmesi, hava kirliliği ve yaşanan çevresel tahribat, insanlığı büyük bir felakete doğru sürümekte ve yaşam alanlarını yıkıma uğratmaktadır.

HES’ler ve Nükleer Santraller yaşamın yok edilmesidir!

Ülkemiz, emperyalist devletlerin göz diktiği ve doğasının talana açıldığı bir cennet durumdadır. 1968’den günümüze nükleer santral kurma düşünden vazgeçmeyen egemenler ülkemizin her yerine “HES’ler” ve Nükleer santrallerin kurulması için gerekli yasal düzenlemeleri anında yapmaktadır. Japonya’da yaşanan nükleer patlamanın yol açtığı felaket ve radyoaktif sızıntıya rağmen AKP hükümeti, Rusya ile ikisi Akkuyu’da biri Sinop’ta olmak üzere toplam 7 Nükleer santral kurmak için anlaşmaya varmış, ihaleler açılmıştır. TÜPRAŞ’taki yangının söndürülemediği, çöp patlamalarında insanların öldüğü bir ülkede kurulacak nükleer santrallerin daha fazla ölüm ve yıkım getireceği ortadadır. Munzur’da, Fındıklı’da, Yusufeli’nde, Arı’lı da, Çağlayan’da, Allianoi’de, Fırtına Vadisi’nde, Ilısu’da; üzerinde yaşadığımız coğrafyanın dört bir yanında doğal güzelliklerimiz, tarihimiz, zengin topraklarımız, gürül gürül akan ırmaklarımız baraj yapılarak HES projeleriyle talan edilmektedir. Akan her derenin üzerine baraj kurulmak istenmektedir. Derelerin yatağı değiştirilerek doğal yaşam öldürülmekte, toprağımız susuz ve kurak bırakılmakta, sularımız gasp edilmektedir. Yapım aşamasında bulunan yüzlerce HES projesi “YIKIM” ve “YAĞMA”nın diğer adıdır.

AKP Hükümeti, yerel mahkemelerin HES projelerini iptal kararlarını geçersiz kılmak için yeni yasalar hazırlamıştır. “Tabiatı Ve Biyolojik Çeşitli Koruma Kanunu” adını verdikleri yasa özünde doğayı öldürme yasasıdır.

Yağma ve talanın önündeki tüm bürokratik engeller bu yasa ile birlikte ortadan kaldırılarak 2000 civarında dere ve su havzası şirketlerin çalışmalarına açılacak, tüm ormanlar, meraların kullanımı, maden arama ve çıkarma faaliyetlerinin yolu böylelikle açılmış olacaktır.

Doğamızı ve yaşam alanlarımızı hedef alan saldırılara karşı mücadeleye!

Bizler HES’lere, sularımıza el konulmasına, nükleer santrallere, siyanürlü altın işletmeciliğine, “kentsel dönüşüm” projelerine, yaşadığımız kentlerde orman alanlarımızın, doğal güzelliklerimizin yağmalanmasına, su havzalarımızın yok

edilmesine karşı güçlerimizi birleştirerek, örgütlenerek saldırılara set oluşturabiliriz.

“Nükleere karşı olan kutupta yaşasın”, “HES’lere karşı olmak cinayettir” diyenlere inat çevremizi ve doğamızı korumaya, yağma ve talana karşı savunmaya devam edeceğiz. Tüm çevre örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, yöresel dernekleri mücadeleyi ortaklaştırarak saldırılara karşı durmaya, Dersim’de ve ülkemizin dört bir yanında doğamızı ve yaşam alanlarımızı hedef alan saldırılara karşı mücadeleye çağırıyoruz.

Gezi isyanın da, Soma’da ve çevre mücadelesinde yaşamını yitiren tüm direnişçileri anıyor, doğanın ve yaşamın yok edilmesine karşı sesimizi hep birlikte yükseltiyoruz.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu