Güncel

Na, Na Zana! Na! (Makale)

Bir Zana portresi etrafında dolanmadan doğrudan konuya girmek gerekiyor. Leyla Zana’nın malum çıkışı son gelişmelerle de birlikte büyük talihsizlik olmuştur. Son gelişmeler diye bir şarta bağlamaksızın “Erdoğan’dan umutlu olma” hali başlı başına başına talihsizliktir. Fakat böyle bir eşik belirtmeyi ihmal etmemek gerekiyor. Son Oramar baskını üzerinden oluşturulan şoven psikolojinin gerilla eylemlerinin meşruluğunu Kürt Ulusal Hareketi’ne destek veren kitlelerde, öne çıkan belli politik kişiliklerde bile kısmi oranlarda bir kafa karışıklığına neden olduğu ortadadır. Her açıdan devletin eline koz veren bu yaklaşım, ciddi bir handikap doğurmuş ve doğuracak denli sıkıntılıdır.

Başa yeniden dönelim. Yani Leyla Zana portresine… Zana Kürt hareketi içerisinde kendi etkisinden belki oranda bağımsız olarak şekillenmiş önemli bir semboldür. 14 yaşında evlendirilmiş, Türkçe’yi ve okuma yazmayı evlendikten sonra öğrenmiş, daha çocuk denebilecek yaşlarda annelik olgusuna karışmış bir Kürt kadınıdır. Aynı yıllar Kürt kimliğinin uğradığı baskıyı, zulmü ve zorbalığı kısacası devlet faşizmini her açıdan deneyimlediği yıllar olmuştur. Birçok Kürt kadını gibi yaşamsal deneyimleri ve ulusal mücadelenin yükseliş seyrine paralel olarak mücadele yolunu seçmiş ve doksanlı yıllarda seçilen ilk Kürt milletvekillerinden olmuştur. Faşist TC’nin faşist meclisi altında onursuz uygulamalara maruz kalmış ve on yıllarını hapishanelerde yaşamak zorunda bırakılmıştır.

Bu portre birçok Kürt kadını için çok tanıdıktır. Yüz binlerce, milyonlarca genç Kürt kadınının, Kürt anasının öne çıkan yüzü olmuştur Zana figürü. Mecliste uğradığı psikolojik ve fiziki şiddet, onun şahsında milyonlarca Kürt kadına yapılmıştır. Bu nedenle “xuşka Kurdan, keça Kurdan” diye onurlandırarak onu bağrına basmıştır Kürt halkı. Özellikle de Kürt kadınları. Birçok Kürt kadını, Zana’da erken yaşlarda anne olmayı,  ataerkilliğe karşı kadın, ırkçılığa, devlet zorbalığına karşı Kürt olmayı, bedel ödemeyi görmüştür. Bu nedenle Kürtler için bir duygunun ifadesidir Leyla Zana gibi figürler. Elbet bu durumun farkında olan sadece Kürtler değil, devlet de farkındadır. Elbet Zana da…

Dolayısıyla Leyla Zana’nın beyanları üzerinden atlanacak, dikkate alınmayacak ifadeler değildir. Örneğin Zana bir Kemal Burkay değildir. Çünkü Zana, aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi içinde öne çıkan bir figürdür. Keza başta AKP’nin yetkili zevatları olmak üzere CHP’sinden liberallerine, halk düşmanlığı, Kürt düşmanlığı tescillenmiş birçok kesim müflis tüccarlar gibi bu açıklamaların üzerine atlamıştır. Nedeni Zana’da simgeleşen belli sembollerin etkisidir.

Zana Hürriyet gazetesine verdiği röportajda özetle, “Bugün ancak Türkiye’de en güçlü olan Kürt sorununu çözebilir. O kişi Erdoğan’dır. Bu nedenle Erdoğan’ı desteklemek, ona cesaret vermek gerekmektedir. Ben halen Erdoğan’dan umutluyum. PKK silahlı mücadelede ısrar etmemelidir. BDP’nin muhalefet çizgisi yanlış ve halktan kopuktur” anlamında cümleler sarf etmiştir.

Zana’nın ifadelerinin doğruluğu yanlışlığı bir yana öncelikle belirtilmesi gereken önemli husus, bu fikirlerin birden bire ortaya çıkmadığıdır. Veya bu bakış açısının yegane savunucusunun Zana olmadığıdır. “Başbakandan umutluyum. Erdoğan’a cesaret vermek gerekir” söyleminin dışındaki birçok ifade yıllardır Kürt Ulusal Hareketi tarafından çok defa farklı ibarelerle dillendirilmiştir. Keza Hasip Kaplan yine yukarıdaki şartı koşarak, “BDP’nin grup konuşmalarına bakılırsa zaman zaman Leyla Zana’nın ifadelerine benzer şeylerin görülebileceğini” belirtmiş, yine Colemerg milletvekili Adil Kurt, Zana’ya katıldığını vb. ifade etmiştir.

Anlaşılacağı üzere esas olarak Kürt Ulusal Hareketi içerisinde öteden beri yaşayan yer yer temel taktik politika düzleminde ele alınan fikirlerdir belirtilen şeyler. Özellikle AKP’li ilk yıllarda daha yüksek sesle dillendirilen bu yaklaşım ulusal hareketin kendi deneyimleriyle yanlışlanmış ve TC faşizmi, “AKP faşizmi” ifadesiyle “yeniden” keşfedilmiştir.

Bu açıdan şaşırtıcı değildir. Fakat olabildiğince problemlidir Zana’nın çıkışı. Tipik bir burjuva milliyetçiliği örneğidir adeta bu çıkış. Öncelikle Zana kime güvenmesi gerektiği konusunda yönünü iyice şaşırmıştır. Bağrında yetiştiği her şeyden önce “BDP’nin halkın acılarını yeterince yansıtmadığı, yeterince halkın arasına karışmadığı” ifadesinden sonra “Başbakandan umutlu olduğunu, Erdoğan’a güvendiğini” belirtmek başlı başına bir ironidir. Zana’nın yukarıdaki sözlerle formüle ettiği BDP’ye dair eleştirileri velev ki haklı olsun. Fakat Kürt halkını iyi anlayan birinin asla sarf edeceği sözler değildir; egemenlerden, Roboski katliamının bizzat sorumlusu derekesinde bir hükümetten nedamet beklemek, Kürt ulusunun ödediği nice bedel üzerinden yarattığı kazanımları görmezden gelmek, çözümün esas olarak halkın gücü üzerinden geliştiğini görmemek, halkı hiçleştirmek midir halkın acılarını anlamak?

Zana, Roboski katliamı başta olmak üzere, kış sürecinde gerillaya yönelik kimyasal silahların dahi kullanıldığı katliamları, 8000’lere varan ve durmadan devam eden KCK tutuklamalarını, Wan halkının son tutuklamayla büyüyen acısını, Öcalan’a on bir aydır uygulanan tecridi görmezden gelerek, bu uygulamalarda AKP’nin, bizzat Erdoğan’ın konumunu temize çıkartmaktadır. Zana, Erdoğan’ın yıllardır hükümet kurmak için de ustaca yararlandığı “mazlum olma, sorunu çözmeyi isterken devlet içinde veya dışında farklı güçlerce engellenme” balonuna içi tamamen boşaldığı halde yeniden hava üflemektedir. Üstelik Kürtlerin acılarını büyütme pahasına.

Çünkü “Erdoğan’ı desteklemek” demek, katliamları, baskıyı, yok sayılmayı meşrulaştırmak demektir. En son Erdoğan’nın katliama dair teşekkür ettiği Genelkurmay Başkanı N. Özel’in Roboski katliamına ilişkin BBP başkanına ifade ettiği “teröristler vardı, biz gitmeden silahları almışlar” ifadesi bunu anlamaya yetmektedir.

Zana’nın ifadelerinin ortaya çıkarttığı bir diğer sonuç ise devletin T. Kürdistanı halkı üzerinde artırmaya çalıştığı Barzani etkisine çanak tutmasıdır. Erdoğan ve şürekasının bu açıklamaların üzerine bu denli ellerini ovuşturarak atlamasının nedenlerinden birisi de budur. Kürt Ulusal Hareketi içerisinde bir bölünme yaratma, Barzani figürü üzerinden “çok daha kolaydır” devlet açısından. Elbet faşizmin tatlı rüyalarını gördüğü bu durum her açıdan devletin etki alanını genişletecektir. Erdoğan bu niyetini, bir temenni yoluyla “BDP’de bazı isimlerin tasfiyesi gündemde” diyerek Brezilya’dan selamlamıştır. Dolayısıyla Zana’nın ifadeleri hiçbir açıdan “Kürt dostu” olmamıştır.

Ne denilebilir,  faşizmin efendileri bir şeye iyi diyorsa, o şey bu halk için mutlaka kötü bir şeydir. Faşizmin efendileri Zana’nın çıkışını her açıdan olumlamıştır. Bu duruma, bu devleti dolayısıyla faşizmi iyi tanıyan Kürt ulusu gereken değeri verecektir. “Xuşk’a Kurdan, visa nebu” diyecektir elbet…

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu