DerlediklerimizGüncel

Nubar Ozanyan | Tarihin suçları devam ediyor…

"TC devletinin varoluş nedenleri arasında, politik partilerin zihniyet şekillenişinde ve günümüze kadar süren yönelimlerinin temelinde “Soykırım-Sürgün-Tecavüz” vardır. Dün Ermeni-Süryani-Pontus halklarına karşı işlenen soykırım suçu, bugün Kürt halkına karşı işlenmeye devam ediyor"

Tarihin sadece galipler ve zafer kazananlar tarafından yazılacağı yanılgısı her dönem egemenlerin vazgeçilmez açmazı olmuştur. Keza soykırım ve katliam suçlarının egemenler ve efendiler tarafından gizlenebileceği yanılgısı da katillerin açmazlarındandır.

Evet, halklar ve insanlar öldürülebilir. Gerçekler ise yara alabilir, ancak katledilemez. Bütün çıplaklığı ve açıklığıyla var olmaya devam eder. O, tarihin en üst köşesinde, en görünür yerinde gerçeğin toprağında çocuk ve kadınların silinmez hafızalarında yaşamaya devam eder. Ne hafıza katilleri ne inkar ne yok sayma çabaları yaşananları ve yaşanmakta olanları silebilir.

Dönemin ABD büyükelçisi Morgenthau Ermeni Soykırımı’nı “Modern tarihin en büyük suçu” olarak tanımlar. Alman emperyalistlerinin çıkarları doğrultusunda İttihatçı-Kemalist iktidarların planlayıp uyguladığı soykırım suçu, günümüzde de “tarihin en büyük suçu” olarak işlenmeye devam ediyor.

Dün Ermeni-Süryani-Pontus halklarına karşı işlenen soykırım suçu, bugün Kürt halkına karşı işlenmeye devam ediyor. Yüz yıllık zaman diliminde, bir asırlık süre içinde temelde değişen bir şey yok.

TC devletinin politik partileri olan CHP, AKP-MHP başta olmak üzere, zihniyeti İttihatçı-Kemalist olan tüm partilerin soykırım ve Kürt katliamları karşısındaki tutumu benzer niteliktedir, değişmezdir. Bu gerçekliğin parti başkanlarının, politik yöneticilerin iyi ya da kötü şahsiyetler olmasıyla ya da sahte vaatleri ve verdikleri sözleri tutmamalarıyla alakalı olmadığını iyi anlamak gerekir.

TC devletinin varoluş nedenleri arasında, politik partilerin zihniyet şekillenişinde ve günümüze kadar süren yönelimlerinin temelinde “Soykırım-Sürgün-Tecavüz” vardır. Kim bugünkü Türk devlet gerçekliğini öğrenmek, anlamak istiyorsa mutlaka TC devletinin kuruluş sürecinde işlediği tarihi suçlara ve var oluş nedenine bakmalıdır.

Bugünkü TC devletinin temeli, Ermeni-Rum-Süryanilerin binlerce yıldır yaşadıkları kadim topraklardan zorla koparılıp çıkarılması ve zenginliklerine el konulması üzerinde inşa edilmiştir. Soykırım-İşgal-Tehcir-Tecavüz-Yağma üzerine kurulu bir devletin ilerici ya da demokratik bir karakteri olamaz. Ermeni-Süryani-Pontus soykırımını gerçekleştiren İttihat-Terakki’nin birçok kadrosu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları arasında yer aldı.

Oysa resmi Türk tarihi, bunu titizlikle inkar eder. Türkiye’nin lideri olan M.K.Atatürk 1918’de İstanbul’a döner dönmez Enver-Talat-Cemal’in emanet ettiği İttihat Terakki hareketinin liderleriyle yakın temasa geçer. Hareketin ilk günlerinde itibaren M. Kemal’in bir İttihatçı olduğu herkes tarafından bilinmektedir.

M. Kemal’in etrafında toplananlar, İttihat-Terakki’nin Türk ulusu yaratma projesini devam ettirip geliştirmeye çalışırlar. Büyük Millet Meclisi’ne seçilen 164 mebusun, büyük çoğunluğunun Ermeni milletini yok etme politikasını onayladığı, 24 mebusun ise soykırımda doğrudan sorumluluk aldığı bir gerçektir. Ermeni Soykırımı’na katılmış ve bizzat yöneticilik yapmış baş sorumlular M. Kemal tarafında kahraman ilan edilir. Bir kısmı ise M. Kemal’le beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yer alır. Yani soykırımcılar, katiller, tecavüzcüler mebus olur. Bir asırlık TBMM niteliğinde değişen ve farklılaşan köklü bir durum yoktur.

Kemalist hükümet, 8 Kasım’da Kazım Karabekir’e çektiği telgrafta “Ermenistan’ın siyasi ve fiziksel olarak yok edilmesini” emreder. Kafkasya Ermenistanı, Bolşevik Devriminin gerçekleşmesi sayesinde TC’nin soykırımından kurtulmuş olur. Kemalist hükümet tarafından planlanıp uygulanmak istenen üçüncü soykırım aşaması ise Bolşevik Devrimi sayesinde gerçekleşemez. İttihat-Terakki ile Kemalistler aynı milliyetçi ideolojik temelde birleşir. Müslüman ve Türk olmayanlardan arındırılmış, homojen bir Türk ulusu yaratma amacında İttihatçılarla Kemalistler birlik olur.

M. Kemal’in homojen bir Türk ulusu yaratma ve egemen kılarak sürdürme politikası aradan yüz yıl geçmiş olsa da günümüzde başta AKP-MHP olmak üzere kendisini muhalefet olarak gösteren CHP-İYİ Parti eliyle devam ettirilmektedir. Elbette bu partilere eskiden beri var olan ve yeni kurulan irili ufaklı diğer hakim sınıf partilerini de ekleyebiliriz. Bütün bu partilerin ortak özelliği, “Türklük Sözleşmesi”dir. Geçmişte Ermeni-Süryani-Pontus soykırımı, günümüzde Kürt ulusunun inkarı ve imhası ortak noktalarıdır.

Ne Osmanlı döneminde ne de günümüzün Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan yurttaşların eşitliği hiçbir zamanda ve koşulda gerçek olmamıştır. Ne uluslar ne dinler ve kültürler ne de diller eşit olmuştur.

Türk ve Sünni olmayan herkese aşağı ve farklı olduğu her koşulda ve her fırsatta gösterilmiştir. Ne kamusal ne hukuki ne yönetsel alanda ne de eğitimde hiçbir dönem ve hiçbir düzeyde Türk ve Sünnilerin dışında kimse eşit olarak görülmemiş ve kabul edilmemişlerdir. Her dönem Türk ve Sünni olmayanların TC devletine biat etmesi istenmiştir.

Bu şoven politikaya onurlarıyla karşı çıkanlar “eşkiya-haydut-terörist” olarak görülmüştür. Halklar ve inançlar bu uygulamalara katlanmaya, insanlar kaderine razı olmaya ve her şeyi kabullenmeye zorlanmışlardır. Bu da “ya sev ya terk et” olarak tanımlanmıştır.

Ayrımcılık, dışlama, küçümseme, Türkleştirmeye dayalı politika bir devlet politikası olmuştur. Her dönem herkesten TC devletine bağlı ve sadık olmaları, yasalarına biat etmeleri istenmiştir.

Günümüzde bu politika, Kürt ulusu için hayata geçirilmektedir. TC devletinin Kürt düşmanlığı sadece ülke içinde değil sınırları da aşan bir şekilde sürdürülmektedir. Kürt düşmanlığı üzerinden yükselen işgal ve imha saldırıları tüm hızıyla devam ettirilmektedir. Yani soykırım politikası günceldir.

Ne var ki, artık halklar soykırım hikayelerini anlatmaktan kurtulup özgürlük hikayelerini yazarak tarih sahnesine dünden daha fazla çıkmıştır. Bugün dünden, yarın bugünden daha fazla halkların olacaktır. Çünkü özgürlük uğruna savaşanlar okunacak şeyler yazıp, yazılmaya değer şeyler yapmaya çoktan başladılar.

Nubar Ozanyan Yeni Özgür Politika 26 Ağustos

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu