DerlediklerimizGüncel

Nubar OZANYAN | VALODYA

Ne Rojava’nın ne Karabağ’ın sorunları, sermayenin kanlı ve kirli çıkarlarına hizmet eden politika ve niyetlerle çözülebilir.      

Valodya Avedisyan, Alaşkerdli yoksul bir Ermeni fedaisi. Soykırım sürecinde babası sağ kalıp kurtulan, hayalleri kırık bütün Ermeni çocuklar gibi yıllarca yaşadığı evini, topraklarını, özenle suladığı ceviz ağacını geride bırakmak zorunda kalır.

Haramilerden ve cellatlardan saklanarak, aylarca yalınayak yürüyerek Hayastan’a (Ermenistan) varır. Araks Nehri’ni geçince artık ölmeyeceğini bilir ve yaşam soluğu alır.

Geride bıraktıklarının derin acısını asla unutmadan, var olma savaşına tutunur. Son nefesine kadar çalışır. Onurlu evlatlar büyüterek, Hayastan geleceğine emanet eder.

Alaşkerdli Valod, teslimiyet anlaşmasına karşın Dağlık Karabağ’dan inmeyen Ermeni fedailerinden biridir. Ülkesine aşık, halkına sevdalı yiğit bir Ermeni komutandır. 1991-1994 Karabağ’ın özgürleştirilmesi sürecinde, komutanı Leonid Azgaltyan’la birlikte direnişin ve özgürlüğün öncülüğünü yapar. Silah ve kavga arkadaşı Vladimir şehit düşünce, ilk kez Komutanı Leonid’in gözlerindeki yaş damlalarını görür.

Yere dökülen her bir göz yaşı damlası, onu Hayastan topraklarının derinliğine götürür. Ve Hayastan topraklarına ve özgürlük ideallerine o kadar güçlü bağlar ki, hiçbir işgalci güç Valodya’yı direniş mevzisinden koparamaz.

Dağlık Karabağ’da ve Rojava topraklarında yaşananlar ve ortaya çıkan sonuçlar birbirine oldukça benzer. Dağlık Karabağ toprakları tıpkı Rojava gibi parçalandı. Sadece topraklar parçalanmadı. Ermenilere ait tüm hayaller de parçalandı. Şimdi Ermenistan, taşınması kolay olmayan yenilgi ve duygusal bir felaket yaşıyor.

Teslimiyet anlaşmasıyla birlikte, Ermeni halkının özgürlük idealleri ve gelecek umutları karartılmak istendi. Benzer düşmanlar tarafından aynı yazılı senaryolar, çizili planlar devreye sokuldu ve uygulandı. Benzer işgal-yayılma planlarına ve petrol hesaplarına Ermeni kadın ve çocukları kurban edildi. Her şey emperyalist çıkarlara heba edildi.

Uluslararası emperyalist-kapitalist güçlerin, faşist-gerici devletlerin hepsi, bu işgal ve ilhak politikası içinde yer aldı. Hepsi suçludur. Suçsuz olan tek bir devlet yoktur. Halkların özgürlük arayışları, gelecek hayalleri dışında temiz ve pak olan hiçbir şey yoktur!

Rojava gibi Dağlık Karabağ toprakları da artık parçalanıp bölünmüştür. Her iki toprakta, on binlerce mazlum halk sürgün yolunda umutları kırılmış, ağır hüzün altında yıkılmış olarak yollara düştü. Yine aynı benzer devletlerin ve güçlerin ihanetine uğradılar. Yine, benzer düşman ülke ve çevreler tarafından kuşatılıp boğulmak istendiler.

Bir yandan Türk-Azeri ittifakı, arkasında dünyanın tüm emperyalist ülkeleri olan ABD-Rusya-Britanya-Almanya-Fransa’nın çıkar hesaplarına, Karabağ kurban edildi. Canlı ve diri olan ne varsa satıldı; katledilmek istendi. Bölgenin yayılmacı, ittihatçı-Kemalist devleti olan Türk devletinin katliamcı aklı ve kanlı elleriyle işgal ve ilhak gerçekleşti.

İsrail bir kez daha bölgenin en sinsi ve en kirli hesapların sahibi ülke rolünü oynadı. Ürettiği İHA-SİHAlarla işgal ve ilhakın en sivri askeri aklını ve kılıcını kullandı.

Kürtler, Ermeniler ve bölge halkları öylesine düşmanlarla çevrilidirler ki; o düşmanlar, silah satarlar ama barış derler. Virüs yayarlar ama şifa derler. Halkları öldürür ama insan hakları diye konuşurlar. İşgal eder ama demokrasi derler. Emperyalizm, her zaman gerçekliği kelimelerle gizler-gizliyor. İşgal ve ilhak etmeden önce maneviyatı kirletmeye ve bozmaya çalışıyor.

Dünden, bir önceki zamandan daha fazla halkların kaderleri ve gelecekleri ortaklaşmıştır. Eğer Ermeni ve Kürt halkı başta olmak üzere bölge ve komşu halklar, kurtuluş ellerini birbirlerine uzatmazlarsa; birbirlerini oldukları ve yaşadıkları gibi anlamazlarsa, acı ve sorunlarını kendi acıları ve sorunları gibi anlamazlarsa asla kurtulamazlar.

Ne Rojava’nın ne Karabağ’ın sorunları, sermayenin kanlı ve kirli çıkarlarına hizmet eden politika ve niyetlerle çözülebilir.

Yine her zaman olduğu gibi ittihatçı-Kemalist Türk devleti Rojava’dan sonra gittiği Karabağ’da arkasında büyük bir kan izi, yıkılmış ve yakılmış uygarlık külleri bıraktı. Fosfor ve misket bombalarıyla parçalanmış ve yanmış çocuk cesetleri bıraktı.

Ancak çocuk Valod’un özgürlük hayalleri, Karabağ dağlarında dolaşmaya devam ediyor.(Yeni Özgür Politika. 17 Kasım 2020)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu