Kadın

Özgür Gelecek-Sayı 36: Kendin için adım at!

Kürtaj tartışmaları sürerken, bu sürecin ortaya çıkardığı bir gerçekliği göz ardı etmemek gerekir. Binlerce kadını, onlarca kadın kurumu sokaklara çıkaran kürtaj tartışmalarının gölgesinde tartışmamız gereken diğer bir olgu olarak kadın dayanışması, ortaklığı, birlikte mücadele kavramları karşımıza çıkıyor.

Kürtaj tartışmaları sırasında her kesimden kadının bir araya gelerek gerçekleştirdiği toplantıların, yapılan tartışmaların, örülen eylem ve etkinliklerin ciddi bir enerjiyi açığa çıkardığı muhakkaktır.

Roboski katliamı için bir örtü/kadına saldırı planı olarak devreye sokulan kürtajın kadın hareketlerinde yarattığı ortaklığın öneminin farkındayız. Bir bütün kadın hareketleri olarak bu süreç öncesinde aynı zemin üzerinden her örgütü-kurumu içerisine alabilecek bir politika oluşturma deneyimimizin yok denecek kadar az olduğu gerçekliğini göz önünde bulundurursak; bugün yaratılan ortaklığın değerinin farkına varabiliriz. Kadının lehine sonuç alabilen bu ortaklığın çok sıkıntılı yanları olmakla birlikte kazanımları göz önünde bulundurulduğunda birliktelik/ortaklık konusunda kolayca pes etmenin doğru olmadığını görürüz.

Geçtiğimiz günlerde merkezi bir toplantı alan Halkların Demokratik Kongresi Kadın Meclisi, bu sürecin etkisiyle oluşturulan Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu gibi, içerisinde birçok kadın örgütünün bulunduğu bu platformlar bizim de bir parçası olduğumuz mücadele alanlarıdır.

Peki bu mücadele alanlarında aktif olarak ne kadar yer alabiliyor ve buraların gelişmesi için ne kadar emek verebiliyoruz? Gerçek anlamda bunu yapamıyorsak neden yapamıyoruz?

Nedeni açık aslında. Henüz kurumsallaşamamış ve kadın politikası üretmede sıkıntılarını aşamamış olmanın getirdiği bir durumdur karşı karşıya olduğumuz. Bu yüzden ülkedeki kadın gündemini kendi içimizde gündemleştirmekte sıkıntı yaşıyor, bu platformları geliştirmek için adım atmada tutukluk yaşıyoruz.

Şimdi asıl konumuza gelelim. Peki biz bu sorunlarımızı nasıl aşacağız?

Kadın çalışmamız için onlarca kadın arkadaşımızla bir araya geldiğimizde, öncelikle “devrimci kadın kimliğimizden doğru kendimizi tanımanın yollarını” tartışmıştık. Evimizde, sokağımızda, bulunduğumuz kurumlarda karşılaştığımız erkek egemenliğine karşı farkındalığımızı artırmanın yol ve yöntemlerini konuştuk/uyguladık.

Oradan ülkede kadının maruz kaldığı ortak saldırılara geçtik. Emeğimizin, bedenimizin ve kimliğimizin erkek egemenliği tarafından nasıl değersizleştirildiğini bu kez “kadın kimliğimizden” doğru tartışmaya başladık. Kendimizi bulduğumuzu, anlamaya başladığımızı gördük ve bunu çevremizdeki kadınlara anlatmamız ve kısık sesimizi yükseltmemiz gerektiğine ikna ettik birbirimizi.

Tüm bu güzel deneyimleri 3 yılda edindik ve ciddi bir yol kat ettik. Ancak yolun hala başında olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Elimize geçen her fırsatı kadın hareketimizi canlandırmak ve politika üretmek için kullanabilmeliyiz. Nitekim, elimizi nereye atsak bir abartısız “facia” ile karşılaştığımızı unutmadan, yapacak çok iş olduğunu farkında olarak, kadın kitleleriyle nerede buluşursak oradan bir yığın öneri ve fikir çıktığını ve tüm bunların pratik ayaklarını da örerek hareket etmek gerektiğini hesaplayarak ama en önemlisi de kendimizi bu “iş”in her anlamıyla merkezinde konumlandırarak kat edeceğiz yolları…

Önümüz yaz… Bu yazı kadın üzerine politika üretmek için yapacağımız ve uygulayacağımız planlarla geçirmemiz gerekir. Ayrıca yaz sürecinde gerçekleşecek olan Munzur Festivali ve DDSB Eğitim ve Tatil Kampı gibi pratikleri de kadın alanına çevirmeliyiz. Şiarımız ve amacımız bu!

Nerede olursak olalım, yoğunluğumuz ne olursa olsun; nasıl ki erkek egemen/sömürücü düzen bize ayrımcılık yapmaktan, canımızı yakmaktan vazgeçmiyorsak; biz de kadın olmaktan, kadın hareketinin bir parçası olmaktan vazgeçmemeliyiz. Başta kendimiz için!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu