Makaleler

“Olmaz” denilen kaya parçasına bile “tutunmak ve kök salmak”

Ülkemizde dizginlerinden boşalmış azgın ve pervasız bir şekilde sürüp devam eden bir devlet terörü var. Hiçbir yasa, ölçü ve sınır tanımadan elindeki bütün imha ve yok edici silahları devreye sokan sömürücü sınıflar, koydukları yasaları, aldıkları kararları dahi hiçe sayarak, yok kabul ederek saldırılarını her geçen gün tırmandırıp artırmaktadır. Sokaklar-mahalleler-semtler birer savaş alanına dönmüştür. T. Kürdistanı adeta işgal edilmiştir.

Yaşamın bütününde ve her bir ayrıntısı içinde yaşanan gerçeklik hiçbir farklı algıya yer bırakmayacak kadar açık ve net bir şekilde göstermektedir ki işçiler-emekçiler-ezilenler için silahlı mücadele yoluyla kurtuluşa varmaktan başka hiçbir yol kalmamıştır. Bu yolun dışında sunulan-önerilen-uygulanan bütün geçici ve ara çözümler faşist diktatörlük tarafından kapatılmıştır. Bu gerçeklik gerekleri yerine getirildikçe anlaşılmış ve kavranmış olacaktır. Yasalarına ve özüne uygun hareket edilmeyen hiçbir gerçeklik kavranmış kabul edilemez. Bugün silahlı mücadeleyle kurtuluşun gerçekleşeceği fikrini kabul etmek demek, bu fikrin anlam bulması ve somutluk kazanması için gerekenlerin yerine getirilmesi demektir. Silahlı mücadelenin önem ve ihtiyacından bahsedip buna uygun somut ve pratik adımlar atılmıyorsa, ciddi ve kapsamlı, planlı ve örgütlü bir hazırlık yapılıp sürece müdahale edilmiyorsa burada karşımıza başka bir sorun çıkmaktadır.

Birkaç on yıl önce, silahlı mücadeleyle kurtuluş fikrine uzak, mesafeli duran ya da kaygıyla yaklaşan bir dizi küçük burjuva devrimci örgüt dahi bugün dünden ve her zamankinden daha fazla bu fikre yakınlaşmaktadır. Özellikle Rojava’da, T. Kürdistanı’nda yaşanan gelişmeler ve direnişler çok açık bir şekilde göstermekte ve anlatmaktadır ki; özgürlük ve kurtuluş arayanlar olabildiğince hızlı hareket edip ellerini çabuk tutarak silahlı mücadeleyi yükseltmek, geliştirmek ve her tarafa yaymak gibi ciddi, kapsamlı ve görevle karşı karşıyadır. Burada bahsedilen elbette tek tek militanların savaşa katılım istemi ve talebi değildir. Bahsedilen bu kolektiflerin bütünüyle, bütün komite ve militanlarıyla, bütün varlığıyla savaşa güçlü katmalarıdır. Onun görev ve sorumluluklarının layıkıyla ve hakkıyla yerine getirilmesi için elinden gelenin sonuna kadar yapılması fikri ve sorumluluğudur.

Yaşama-düşünceye-alışkanlıklara ve yürütülen mücadeleye dair ne varsa her şey silahlı mücadelenin gelişim ihtiyacına-görevlerine-uygulanmasına göre ayarlamak-düzenlemek-örgütlemek ve yürütmek için ele alınmalıdır. Unutulan geciktirilen ihmal edilen hızla yerine getirilemeyen hemen her şeyin düşmanın zulüm ve zorbalığına zaman kazandırıp saldırganlığına, barbarlığına hizmet edeceğini görmek gerekir.

Günlük yaşamın-çalışmaların örgütlenme ve düzenlenmesinden başlayarak, bütün alışkanlıklar bütün yürüyüş ve pratikler gerilla savaşının gelişme-güçlenme-her tarafa yayma ihtiyacına ve görevlerine uygun olarak ele alınmalıdır. Teorik-ideolojik eğitim çalışmaları, mevzilenme-konumlanma-görevlendirmeye dair örgütsel çalışmaların tümü bu mücadeleye göre konumlanmalıdır.

Nasıl ki bir şair-ressam-müzisyen-sağlıkçı yaşama ve yaşananlara kısaca her şeye kendi mesleği gerçekliğinin ve ihtiyaçlarının içinden bakıp görmeye anlamaya çalışıyorsa bir proleter devrimci, bir militan bir özgürlük savaşçısı da bu mesleki grupların daha ileri ve daha derininden, daha duyarlı-ilgili-daha yüksek düzeyde bir sorumlulukla bakmalıdır her şeye. Düşüncelerinin ve yapacaklarının en ilerisine bu bakış açısını yerleştirmelidir. Bu bakış açısıyla bakmalı, görmeli ve hareket etmelidir.

Sokakta-mahallede-semtte-yolda hareket halinde olan duran bir düşman gücüne “bu düşman gücünü nasıl imha ve yok edebilirim” gözüyle, düşüncesiyle, sorumluluğuyla bakılmalıdır. Okunan her kitap-dergi-broşür, izlenen her film dinlenen her müzik, kurulan her insan ilişkisine bu perspektifle bakılmalı ve ele alınmalıdır. Düşünülen hemen her şey “mutlak kazanılması gereken” ve “mutlak imha edilmesi gereken” olarak ele alınmalıdır.

Bir tek gün bir tek dakika ve bir an bile bu amacın gerçekleşmesi için ele alınmalıdır. En bitik en zayıf insanda bile olsa en “olmaz” denilen kaya parçasına bile “tutunmak ve kök salmak” bilinciyle hareket etmek gerekir. Amaçsız tek bir adım bile atmadan yürümeme ilkesi esas alınmalıdır. (Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu