GüncelManşet

Sempozyumda birlikte mücadele çağrısı

 

Ankara: Hasta tutsaklar sorununa dikkat çekmek, sorunu çeşitli boyutlarıyla tartışmak için Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi tarafından örgütlenen sempozyum bugün gerçekleştirildi. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen sempozyumda birlikte mücadelenin gerekliliğine dair vurgu öne çıktı.

Sempozyum öncesi İnisiyatif adına Mahmut Konuk bir açılış konuşması gerçekleştirdi. Hasta tutsaklar sorununa ve çözüm sürecindeki yerine değinen Konuk, “Çözüm sürecinin, Kobanê düştü düşecek denildiğinde elini ovuşturduğunda ne anlama geldiğini gördük” dedi. Konuk konuşmasını 30 yıl hapiste kalan ve tekrar tutuklanan Hasan Gülbahar’ın durumunu hatırlatarak sonlandırıldı. Konuşmanın ardından devrim ve demokrasi mücadelesinde şehit düşenler şahsında saygı duruşu yapıldı.

“Hasta tutsaklar sorunu barış ve demokrasinin gelişmesine doğrudan bağlıdır”

Saygı duruşundan sonra sempozyumun 1. oturumuna geçildi. Oturumun moderatörlüğünü  yapan Akın Birdal yine bugün gerçekleşen Barış Konferansı’nın hasta tutsaklar sorunuyla da yakından ilgili olduğunu belirterek “hasta tutsaklar sorunu barış ve demokrasinin gelişmesine doğrudan bağlıdır” dedi.

Sorun için toplumda gelişmesi gereken demokratik baskının öneminden bahseden Birdal “demokrasi parlamentoya hapsedilemez, hapsedilirse böyle olur” diyerek, hasta tutsaklar sorununun çözüm sürecinde bir pazarlık meselesi haline getirilmemesi gerektiğini vurguladı.

Çözüm süreci açısından bir iyi niyet olarak hasta tutsakların derhal serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Bu süreçte iyi şeyler de olduğunu ve Kobanê direnişinin bütün insanlığın direnişi olduğunu dile getiren Birdal “umuyoruz ki direniş zaferle taçlanacaktır” diyerek konuşmasını sonlandırıldı.

2.jpg

“Hasta tutsaklar sorunu politik bir sorun değil insani bir sorundur”

Oturumda ilk sözü İHD Gelen Başkanı Öztürk Türkdoğan alarak, sorunun insan hakları boyutuna dair bir sunum yaptı. İHD olarak kurulma amaçlarının hapishaneler sorunu olduğunu söyleyen Türkdoğan, kişisel olarak kendisinin görüşmediği hiçbir devlet yetkilisi kalmadığını ve sonuç olarak çok az bir ilerleme kaydedildiğini belirtti. Hapishanelerde228’i ağır, toplam 578 hasta tutsak olduğunu dile getiren Türkdoğan sorunun en önemli aşamalarından birinin adli tıp sürecindeki sorunlar olduğunu aktardı.

Sorunun çözümü için Türkiye’nin ceza infaz siteminin değiştirmesi, TMK’nın kaldırılması ve F Tipi hapishaneler ile Çocuk hapishanelerinin kapatılması gerektiğini belirten Türkdoğan, “hasta tutsaklar sorunu politik bir sorun değil insani bir sorundur” diyerek konuşmasını sonlandırıldı.

“Hukukun alanı daraltılmalı, siyasetin alanı genişletilmelidir”

Türkdoğan’ın ardından ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı söz aldı. Kozağaçlı, Öztürk Türkdoğan’ın söylediklerinin üzerine, soruna dair insan hakları anlayışıyla ayrıştığını söyleyerek hukukun alanının daraltılıp siyasetin alanının genişletilmesi gerektiğini vurguladı. Kozağaçlı “hasta tutsakların sayısının devletin verileriyle öğrenilebilmesine” de değinerek, ÇHD ve İHD’nin on yıllardır hapishanelerle ilgilendiği halde böyle sorunlara hakim olunamadığı için özeleştirisi verilmesi gerektiğini ifade etti.

Kozağaçlı sorunun çözümü için akıl yürütmelerin değiştirilmesi gerektiğini ancak hasta tutsaklar sorununun kaldırılmasının mümkün olmadığını söyledi. Sorun ortadan kalkmasa bile, mücadele edilerek sorunla olan ilişkilenmenin değişebileceğini söyleyen Kozağaçlı, bir arada mücadele etmenin önemini vurguladı. Ayrıca Kozağaçlı, 1500 hasta tutsağın tek tek ailelerine ulaşıp, onlarla bu mücadeleyi birlikte vermenin çok önemli bir çalışma olacağını aktararak konuşmasını sonlandırdı.

Kozağaçlı’nın ardından TİHV Genel Başkanı ve adli tıp uzmanı Şebnem Korur Fincancı söz aldı. Fincancı salondaki kitlenin zayıflığına değinerek “sadece canı yananlarla değil, canı yanmayanlarla onların da neden canlarının yandığını konuşmak isterdim” dedi.

Fincancı 96 ölüm oruçlarında fark edemedikleri, 2000 ölüm oruçlarında Ali Suat Ertosun’un “ölüm orucunu bitirmenin yolunu buldum” diyerek Adli Tıp Kurumu’ndaki Nur Birgen’in yanına gittikten sonra “infaz değeri” meselesini öğrendiklerini söyledi. Fincancı İnfaz değeri meselesinin ortaya atılmasından sonra ölüm oruncundaki çok sayıda tutsağın Wernicke Korsakoff hastası diye tahliye edildiği ve daha sonra belirli bir süre sonra tekrar tutuklandıklarını aktardı. Fincancı hasta tutsaklar sorununu tartışmak ve çözüm üretmek için bilimsel ölçütlere uygun değerlendirmeler yapılması gerektiğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.

Sempozyumun 2. oturumunun ilk sunumunu THİV Genel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı yaptı. Hapishane katliamları tarihine değinen Bakkalcı, 15 yıldır Öcalan’ın tek başına İmralı’da kalmasının hiçbir ülkede olmadığını belirtti. Bakkalcı, “Toplumun güvenliğini tehdit eden”  tutsakların raporu olsa dahi serbest bırakılmayacağına dair yasalar çıkartan devlete karşı hakları mücadeleyle alabileceklerini belirtti.

Adli Tıp Kurumu’nun bağımsız bir kurum haline gelmesi gerektiğini belirten Bakkalcı’nın ardından söz alan Ankara Tabip Odası temsilcisi Doç. Dr. Burhanettin Kaya “Hapishaneler ve Ruh Sağlığı” başlığı altında bir sunum gerçekleştirdi.  Türkiye hapishanelerine dair sayısal veriler sunan Kaya, 2013 verilerine göre 144 bin 212 kişinin hapishanelerde olduğunu belirterek 2005’ten bu yana 5 katlık bir artış olduğunu söyledi. Son 13 yılda 2300 insanın hapishanelerde yaşamını yitirirken, çocuk cezaevlerinin kapatılmasını gündemleştirmeye çalıştıkları bu süreçte 2300 çocuğun tutuklu olduğunu belirtti.

2. oturumun 3. sunumunu Adli Tıp Uzmanları Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer yaptı. Biçer, Adli Tıp raporlarının otoriteye göre verildiğini söyleyerek, özürlülük kriterinin Avrupa’ya göre düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

3.jpg

Hasan Gülbahar da sempozyumdaki yerini aldı!

Sempozyumun son oturumu “Çözüm Önerileri ve Forum” kısmı oldu. Bu oturumun moderatörlüğünü Hasan Gülbahar yapacakken, yaklaşık bir hafta önce yeniden tutuklanarak hapishaneye gönderilmesi üzerine Gülbahar’ın yerine Temel Demirer moderatör oldu. Hasan Gülbahar’ın fotoğrafı ve ismi masada yerini aldı. Tutsak aile örgütlerinden ÖTSP adına konuşan Nihat Göktaş, hasta tutsakların sevk ve sürgün sevklerine, hastanelerdeki mahpus koğuşlarına ilişkin sorunlara değindi.

Göktaş’ın ardından Tuhad-Fed Genel Saymanı Mehmet Temizyüz söz aldı. Temizyüz, Terörle Mücadele Yasası kaldırılmayıncaya kadar hapishane sorunun çözülmeyeceğine değindi. Son olarak Yeni Demokrasi Aileleri Birliği(YDAB) adına söz alan Süleyman Şahin, F tiplerinin tutsaklar üzerinde yarattığı olumsuzluklara değindi. F tipi hapishanelerin toplumun dinamik güçleri olan devrimcileri engellemek için kurulduğuna işaret eden Şahin, tutsaklar ve aileleriyle iletişimin önemine değindi. Son oturumun ardından forum kısmına geçilerek, katılımcılara söz hakkı verildi. Söz alan katılımcılar, genel olarak birlikte mücadele vurgusu yaparak sokak mücadelesinin önemine değindi.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu