Emek

Çiftçi-Sen : “Hükümet çareyi patates ithalatında gördü!”

Çiftçi-Sen, artan patates ve soğan perakende fiyatına yönelik, çareyi patates ithal ederek çözmeye çalışan AKP iktidarına, “Ürettiğimiz patatesi nüfusa oranladığımızda kişi başına 59,4 kg patates düşüyor. Bu verilere göre patates fazlamız var; ithal etmemizi gerektiren bir durum yok” dedi.

H. Merkezi: Patates üretiminin tüketimden fazla olduğunu belirten Çiftçi-Sen, bir kıtlık hali olmamasına rağmen, Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ) üye ülkelerin %5 ithal kota uygulaması ve tefecilerin köylülerden aldıkları ürünleri depoda bekletmesi ile birlikte ürünün tarladan tezgahlara kadar çok el değiştirmesiyle fiyatların arttığını söyledi.

Çiftçi-Sen patates ithalatına ilişkin yayımladığı açıklama şu şekilde:

“Soğan ve patates üretimimiz ve tüketimimize baktığımızda ithalatı gerektiren bir durum yok. Şöyle ki;

– Soğan üretimimiz 2017 yılında 2.12 milyon ton. Nüfusumuz ise, 80 milyon 810 bin kişi. Kişi başı soğan tüketimimiz 23 kg/yıl. Üretimimiz 26 kg/yıl. Yani üretimimiz tüketimimizden fazla. Soğan fiyatlarının artmasını gerektiren bir yetmeme (kıtlık) hali yok.

– 2017 yılı patates üretimimiz 4,8 milyon ton. Kişi başı patates tüketimimiz 50 kg/yıl. Nüfusumuz 80 milyon 810 bin kişi. Ürettiğimiz patatesi nüfusa oranladığımızda kişi başına 59,4 kg patates düşüyor. Bu verilere göre patates fazlamız var; ithal etmemizi gerektiren bir durum yok.

O halde neden patates ithal ediyoruz?

1- Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) normlarına göre, kendine yeterli olduğun üründe dahi %5 oranında ithalat zorunluluğu var.

2- Tüccar, çiftçiden çok düşük fiyata aldığı soğanı ve patatesi depoluyor, bekletiyor, fiyat bu yüzden yükseliyor. Fiyat yükseldiğinde satışa sunuyor.

3- Yaş meyve-sebze üretiminden, zincirin son halkası olan alıcıya (tüketiciye) gelene kadar çok durak var. Bunlar; üretici, hal dışı tüccarlar, toptancı halinde faaliyet gösteren komisyoncu/tüccarlar, sevkiyatçılar ve perakendeciler, en sonunda ise tüketici yer alıyor.

Bu durum sakıncalı mı? Evet! Neden? Peki, bunun sakıncası ne?

Şöyle;

– Üreticiyi aracıya bağımlı kılıyor.

– Zincirin uzamasına neden oluyor.

– Zincirin her halkasında eklenen aracı kârı ve devletin vergisi, maliyetleri arttırıyor. Fiyatlar yükseldikçe yükseliyor. Tüketiciyi pahalı tüketmek zorunda bırakıyor.

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu olarak diyoruz ki;

– DTÖ tarım ve gıdadan çekilsin.

– Aracılı sistem kalksın.

Her türlü aracıyı aradan çıkarabilen, üretici ile tüketiciyi örgütleri aracılığıyla doğrudan buluşturan kooperatifler, aracılı sistemin alternatifidir.

Üretici ve tüketici kooperatiflerinin kurulmasıyla;

– Çiftçi ürettiği ürünü ilk halinde elinden çıkarmayacak. İşleyecek, işlediği ürününü paketleyecek, son halka olan tüketiciye ulaştıracak, bu süreçteki oluşan katma değere de sahip olmuş olacak.

– Bu süreçte oluşan katma değerin yanı sıra aynı zamanda kendi ürettiğinin tüketeni olabilecek. Sömürülmeyecek!

– Ürün işleme aşamasının yaratacağı istihdamla iş olanağı sağlamış olunacak. Kente akın büyük ölçüde yavaşlayacak.

– Kırsalda yaşayanların sosyal seviyesi yükselecek.

– Doğa tahrip olmayacak.

– Kentlere göç akını sonucu oluşan işsizlik ve konut sorunu azalacak.

– Kentte yaşayanlar sağlıklı ürünle buluşabilecek. Ucuz ürün tüketebilecek. Sömürülmeyecek! Gıda egemenliğini üretici ve tüketici yeniden ele geçirmiş olacak.

Yoksa, bugün patates ve soğanda yaşadıklarımızı ilerde diğer ürünlerde de yaşamak zorunda kalırız!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu