GüncelManşet

İsyan Sansürlenemez (izlenim)

Gezi İsyanından sonra devlet kitlelerin yıkıcı gücü ile bir kez daha karşılaşmış ve korkusu ve saldırganlığı daha da artmıştır. Polisin isyan boyunca ve sonrasında yazdığı ‘ kahramanlık destanı’ gencecik yürekleri aramızdan almış ve birçok insanı sakat bırakmıştır. Deyim yerinde ise cadı avı başlatılmış, isyana katılan yüzlerce insan gözaltına alınmış, çeşitli işkencelerden geçirilmiştir. Ama ne bu katliamlar nede baskı ve gözaltı terörü, halkın yükselen öfkesini bastıramamıştır. Tam aksine kitlelerin kini bilenmiş ve korku duvarı yıkılmıştır artık. Yani beklenen sona bir adım daha yaklaşılmıştır.

İsyan sürecinde ve sonrasında kitlelerin en büyük haberleşme aracı sosyal medya oldu. Medyanın yıllardır yalan yanlış aktarımlarını halkımız Gezi İsyanı sürecinde daha iyi gördü ve isyanı facebook vb. sosyal medya üzerinden takip etti. Sosyal medyanın en iyi yanı ise kitlelerin müdahale hakkının olmasıydı. Yani kumandaya basmanın ötesinde olayları ve durumları anında milyonlarca kişi milyonlarca kişiyle paylaştı. Böylelikle sosyal medya ‘belası’ oluşmuş oldu. Tayip Erdoğan’ın Gezi İsyanı sürecinde ‘müdahale edilmeli, bu sosyal medya bir bela’ demesi tesadüfü bir durum değildir.

İsyandan sonra hemen masalara oturulmuş ve yasakçı zihniyet kendisini bu sefer sosyal medya üzerinde göstermiştir. Hangi sayfaya tıkladığımızdan tutunda paylaştığımız herhangi bir fotoğrafı devlet takip edebilecek, ‘uygun’ görmediği video ya da siteleri mahkeme kararı olmaksızın kapatabilecektir. Kısacası devlet her attığımız adımı takip edecek bir yasal düzenlemeye gitmiştir. İşte bu yüzden 22 Şubat günü devrimci demokrat kurumlar başta olmak üzere birçok kurumun çağrısı ile halk bir kez daha yasaklara karşı sokaklara dökülmüştür.

Bizler de Yeni Demokrat Gençlik olarak 22 Şubat günü alanlardaydık. Polisin saldırgan tutumuna karşı kitlelerle birlikte barikatlar kurup saatlerce süren direnişin içerisinde yerimizi aldık. En ön saflarda YDG bayrağımızla, sloganlarımızla TOMA’ya, polisin biber gazına ve plastik mermilerine karşı direndik.

“Gençlik Gelecek Gelecek Ellerimizde”, “Önderimiz İbrahim İbrahim Kaypakkaya”, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam”, “Kahrolsun Faşist Diktatörlük” vb. sloganları haykırdık. Sloganlarımıza kitlelerin eşlik etmesi ve bizlerin insiyatifini bulunduğumuz alanda tanıması, kitlelere olan güveni ve halk gençliğine önderlik etme gücünü bizde bir kez daha arttırmıştı. Bizler bir kez daha gördük ki kitleler onlarla birlikte barikatlarda direnenleri asla yalnız bırakmıyorlar.

Tabi kitlelerin orantısız zekası devreye girdi ve duvarlar mizah yazıları ile süslendi. YDG’liler olarak bizlerde duvarları boş bırakmak olmaz deyip işe koyulduk. Mizah gücümüzü kullanıp ki buda kitlelerden öğrenecek çok şeyimizin olduğunu gördük, duvarlara renk kattık. Duvarlara yazı yazıldığı sırada insanların alkışlaması ya da “çabuk yazın polis geliyor” demesi görünmeye değerdi.

Direniş sırasında polisin gözaltı yapmak istemesine hep birlikte karşı durduk ve birçok arkadaşımızı polisin elinden aldık. İlerleyen saatlerde polisin şiddeti daha da arttı, Buna paralel olarak kitlelerinde yıkıcı gücü kendini göstermeye başladı. Garanti bankası deyim yerinde ise yerle bir edildi. Garanti’yi garanti altına almak isteyen TOMA kitle tarafından sarıldı. Kapıları açıldı. İçinde ki polislerin korkuları aynı zamanda devletin korkusunu da yansıtıyordu.

Garantiyi kurtarmak isteyen TOMA’yı kurtarmak için bu sefer başka bir TOMA ve iki akrep geldi. Hemen peşlerinden yüzlerce polisin attığı gaz bombaları ve plastik mermiler yüzünden kitle geri çekilmek zorunda kaldı. Geride Garanti Bankasının kırık camına yazılan ‘hiçbir şeyin garantisi yoktur’ yazısı kaldı. Eylem gece saat iki gibi sona erdi.

(İstanbul’dan Bir YDG’li)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu