Yorum

Punto Deri Direnişi…Ortaya Çıkardığı İhtiyaçlar ve Görevlerimiz

Zeytinburnu’nda kurulu Punto Deri firmasında 12 Ağustos’tan beri bir işçi direnişi yaşanıyor. Direnişle ilişkimiz ve direnişin başarısı için ortaya koyduğumuz çaba o kadar yetersiz ki tekrar tekrar durduğumuz yeri sorgulamamıza yol açıyor. Bugüne kadar ne oldu ya da olmadı, bütün bunlar şimdilik bir yana… Punto Direnişi’yle ve aslında işçi hareketindeki görevlerimizle ilgili artık erteleyemeyeceğimiz bir noktadayız…

Punto Deri ve alt işvereni Maksut Tat Deri’de çalışan işçiler Deri-İş Sendikası’nda örgütlendiler ve önemli bir üye sayısına ulaştılar. Aslında süreç Kuzu Deri’de yaşanan direnişin ardından başlamıştı. Patronlar örgütlenmeyi öğrendiklerinde bildik yöntemlere başvurdular. Sendikadan istifa ettirmeye dönük baskılar, iş tehdidi, satın alma girişimleri, göstermelik hak düzenlemeleri ve tabi işten çıkarmalar… Önce iki işçi işten çıkarıldı ve direniş başladı. Daha sonra ise onyedi işçi işten çıkarıldı, yedi işçi ise zorunlu izne çıkarıldı. Tüm işçiler Deri-İş Sendikası üyesi ve sendikal çalışmanın öncülüğünü yapanlardı.

Yoğun emek sömürüsü ve işçilerin maharetli elleri

Punto Deri yirmiyi aşkın uluslararası markaya üretim yapan, kendisi de marka olan bir firma. Ana firmada 260, alt firmada 60 civarı işçi çalışıyor. Ayrıca birçok fason firmaya iş veriyor. Punto Deri, kendisine ait mağazalar ve tüm personeliyle birlikte 800 civarı çalışanı olan, yıllık cirosu epey kabarık bir firma. 50 bin Euroluk deri ceketlerden bahsedersek sanırız şirketin kârı ve sağladığı artı-değer daha iyi anlaşılır. Üç ortaktan oluşan Punto firması işçilerin örgütsüzlüğünün ve haklarından yoksunluğunun bir eseri aynı zamanda. Punto’yu marka yapan asıl şey yoğun emek sömürüsü ve işçilerin maharetli elleri.

Punto Deri uzakta değil, deri işçilerinin mücadele tarihinden de aşina olduğumuz Kazlıçeşme’de kurulu. Deri-İş Sendikası’nın, ’90 başlarında işyerlerinin Tuzla’ya taşınmasıyla “uzak” düştüğü Kazlıçeşme yıllar sonra yeniden direnişlerle tanışıyor. Değişmeyen tek şey sömürü. Bunun dışında hiçbir şey eskisi gibi değil. Dünün küçük firmaları işçilerin örgütsüzlüğünden yararlanarak bugün büyük markalar haline gelmiş. Sömürü almış başını gidiyor. Gece yarılarına kadar süren, haftada 70 saati aşan çalışmalar, zorunlu fazla mesailer, yıllarca kullanılamayan izinler, insanca bir muameleden yoksunluk ve elde ettiği ücretin maaş bordrolarına yansıtılmaması… Yıllarca uzun saatlerle çalışan işçiler asgari ücret civarında bir aylıkla emekli olabiliyorlar. Yasal haklarından mahrumlar ve yasaları patronlar belirliyor.

Punto Deri direnişi, uyanışın açık mücadelesini oluşturuyor

Peki sadece Punto Deri mi? İşçilerin belirttiği gibi Punto Deri aslında en “iyi”lerden… Zeytinburnu’nda tüm deri ve tekstil işçileri aynı sorunlarla karşı karşıya. Hatta küçük atölyelere, merdiven altlarına inildikçe durum daha da katmerleniyor. Kuzu Deri’deki örgütlenme ve direniş, deri işçileri için bir uyanışın da başlangıcı oldu. Punto Deri direnişi ise bu uyanışın açık mücadelesini oluşturuyor.

Punto Deri işçileri hakları için sendikada örgütlenmeyi seçtiler. Çevre işyerlerinde çalışan işçiler de sürece kayıtsız kalmadı. Özellikle direnişin başlamasıyla onu aşkın firmada işçiler Deri-İş Sendikası’nda örgütlenmeye başladı. Zeytinburnu deri patronları da boş durmadı. Toplandılar ve Punto Deri’nin arkasında saf tuttular. Korku hepsini sarmıştı ve ortak hareket ediyorlardı. Deri Sanayi İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri bizzat Punto Deri’ye danışmanlık yapıyordu. Görevi direnişi kırmak ve örgütlenmenin önünü kesmekti. Punto Deri direnişi devam ederken çevre işyerleri de küçültme, devretme bahaneleriyle tasfiyeye ve işçi çıkarmalara başladı. Çıkarılan işçilerin önemli bir bölümü sendika üyesiydiler. Deri patronları deneyim kazanmıştı. “Sendika” ve “direniş” belasına (!) bulaşmadan, biraz hesapları bozulsa da Punto Deri gibi daha büyük sorunlarla karşılaşmadan işi halletmeye çalışıyorlardı. Görünen o ki Punto Deri direnişi sadece bir firmaya karşı bir direnişin adı değil Zeytinburnu deri patronları ile işçiler arasında bir mücadelenin arenasıydı. Öyleyse mücadelenin de buna uygun olarak şekillenmesi, işçilerin birliği ve her alanda sınıf dayanışmasıyla yükselmesi gerekiyordu. Peki mücadele yükseltilebildi mi?..

Açık ki bu ihtiyaca yanıt olunamadı. Direniş ancak belli bir içerik ve seviyeyle sınırlı kaldı. Ve en önemlisi fiili-meşru bir hat geliştirilemedi. Patronlar görüşmeler yoluyla oyalama taktiğini kullandılar; son çıkarılan onyedi işçinin maaş, kıdem ve ihbar tazminatlarını ödemeyerek direnişi sürüdüremez duruma gelmelerini hedeflediler. Buna rağmen işçiler bayrama kadar kararlı bir biçimde direnişlerini sürdürdüler. Direniş bayramdan sonra da devam ediyor. Fakat fiili-meşru mücadeleye dayalı kararlı bir mücadele programı ortaya konmazsa direnişin her geçen gün zayıflaması muhtemeldir. Bu noktada Deri-İş Sendikası’nın tutumu belirleyici bir yerde duruyor. Tüm engel ve yetersizliklere karşın kararlı bir planın hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu olmadan direnişin başarısı mümkün değildir.

Durum iyidir, potansiyel

güçlüdür…

Devrimciler açısından direnişlerin sahiplenilmesi ve işçilerin kazanımı için seferber olmak esas olmalıdır. Sendikaların rolü önemlidir ancak birçok yerde vurgu yaptığımız gibi sorun sadece sendikalar sorunu değildir. Sınıf hareketinin ciddi bir kopuşa ihtiyaç duyduğu, sendikal hareketin kendini yenileyemediği bugünkü koşullarda direniş ve grevler karşısındaki tutum sınıf hareketi olmanın ve kavrayışımızın da bir ölçütü olacaktır. Sendikal mücadelenin ihtiyaç duyduğu hareketliliği, yaygınlığı ve fiili hattı örgütlenme mücadeleleri ve direnişler etrafında hayata geçirmek önceliklidir. Oysa Punto Deri direnişinde bunların hiçbirisini altını dolduracak şekilde gerçekleştiremedik.

Punto Deri direnişi en başta sınıf dayanışmasını ve fiili-meşru mücadele hattını gerekli kılıyor. Bu konuda görevden kaçma lüksümüz bulunmuyor. Diğer yandan birçok mücadelede olduğu gibi direnişin sesinin geniş bir alanda duyurulması gerekiyor. Sendikaların ve emekten yana örgütlenmelerin desteğinin sağlanması, uluslararası dayanışmanın örgütlenmesi, basın-medya ayağının geliştirilmesi, direnişlerin koordinasyonunun örülmesi ve daha bu kapsamda sayılabilecek birçok görev bulunuyor. Bugüne kadar bu görevler yetersiz bir biçimde ele alındı. Bundan sonra da aynı yetersizliğin gösterilmesi, direnişin ve Zeytinburnu deri işçilerinin örgütlenme mücadelesinin gerilemesine göz yummak anlamına geliyor.

Punto Deri direnişi işçilerin iradesine dayalı ve Zeytinburnu kapsamında kendi özgün potansiyallerine sahip bir direniştir. Durum kötü değildir. Ancak pasif bir iyimserliğe de sürüklenmemek gerekiyor. Eğer direnişin ortaya çıkardığı görevlere seferber olur ve aynı zamanda işçilerin bilinç, irade ve örgütlülüğünü geliştirmede önayak olabilirsek Zeytinburnu’ndaki mücadelenin başarı potansiyeli güçlüdür. Punto Deri direnişi bu potansiyelin merkezi halkasını oluşturmaktadır.

(DDSB)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu