GüncelMakalelerPusula

PUSULA | Yönelim doğrultusunda kararlılıkla yürümek… (3)

Bolşevizm cephaneliğinin sürekli ve etkin silahı; Eleştiri-Özeleştiri: Kolektif içi demokrasiyi ve disiplini güçlendiren, onun iç işleyişini düzenleyen, iç yaşantısını canlandıran ve savaşma gücünü artıran önemli bir silah olarak algılandığında işlevini oynayabilir"

Hatalara karşı tutum ve eleştiri-özeleştiri silahını kullanmada izlenmesi gereken yol ve yöntemler üzerine yürütülen tartışmalar hem kolektifimizde hem de devrimci hareket saflarında süreklilik arz eden konular arasındadır. Ancak bu tartışma yoğunluğuna rağmen, eleştiri-özeleştiri noktasında olması gereken kavrayışın oldukça gerisinde olduğumuz bir gerçektir.

Her devrimci ya da komünist hareket kendisini yenileme ve sınıf mücadelesine hatalarından arınarak müdahale etme çabalarını artırıp, örgütlenme çalışmalarını hızlandırdığı ya da bunları planladığı dönemlerde, bu hareketin bünyesindeki zaaflar, küçük-burjuva alışkanlıklar ve bazı yerleşik hatalar, disiplinsizlikler, eksiklikler kendini daha açık hissettirir.

Bu durum proletarya partisi açısından da böyledir. Bunu tersine çevirmenin yollarından biri şüphesiz eleştiri-özeleştiri silahını doğru kullanmaktır.

Başlarken söylemeliyiz ki; eleştiri-özeleştiri sınıflandırılarak ele alınmalıdır. 1- Kitlelerle komünist parti arasındaki ve 2- Komünist parti içindeki eleştiri-özeleştiri yöntemi.

Öncelikle kitlenin sonsuz eleştiri hakkı vardır. Bu eleştirilerin doğru ya da yanlış, objektif ya da sübjektif olup olmadığına bakılmaksızın ilk önce bunu kavramak önemlidir.

Kitlelerle komünist parti arasındaki eleştiri ve özeleştiride kitlelerin yetersizlik barındıran ve esasta sistemleşmemiş eleştirileri komünist parti tarafından yine kitlelerin elinde etkili bir silaha dönüştürülmelidir. Kitlelerin hem öğrencisi hem öğretmeni olmak da burada anlam bulmaktadır. Yukarıda altını çizdiğimiz gibi başlarken kitleleri bu özgürlükle donatmak önemliyken sonrasında “yöntem sorunu” devreye girmektedir.

İki farklı örnek olarak; sabırla ve anlamaya çalışarak eleştirileri dinleyenle ya dinlemeyen ya da bertaraf etmek için “dinleyen”, sürekli savunma pozisyonunda duran tarz verilebilir. Burada sorun sadece iki farklı yöntem değildir.

Esasta ideolojik bir meseledir. Burjuva yaklaşım eleştiriyi tahammülsüzlükle karşılar ve de özeleştiriyi küçümser. Burjuvazinin bu yaklaşımı, saflarımızda da yansımasını bulmakta ve devrim ile kitleler arasındaki ilişkiyi kavrayamayan, kitleleri küçümseyen, kendini yanılmaz ve tek otorite olarak gören, üstenci bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır.

Oysa eleştiri ve özeleştiriyi geliştirebilmek için kitlelerin bu konuda sevk edilmesi, harekete geçirilmesi sağlanmalıdır. Yani proletarya partisinin içinde ve dışında demokrasi kültürünün geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bu koşul yerine getirilmediğinde eleştiri-özeleştiri mekanizmasının doğru işlemesi düşünülemez.

Lenin bu konuda “İşçi sınıfı düşmanlarının sevinmesine yol açacak bir yığın ‘sürpriz’ ve ‘rastlantı’ tarafından gafil avlanmak istemiyorsak, daha ortaya çıkarılmamış olan, ama kuşkusuz varolan zaaf ve hatalarımızı en hızlı biçimde ortaya çıkarmamız gerekiyor. Burada tereddüt etmek, düşmanlarımızın işini kolaylaştırmak, zaaflarımızı ve hatalarımızı iki katına çıkarmak demektir. Ama tüm bunları yapmak, özeleştiriyi geliştirmeden, özeleştiriyi derinleştirmeden, milyonlarca işçi ve köylü kitlesini zaaflarımızı ve hatalarımızı ortaya çıkarmaya ve yok etmeye çekmeden mümkün değildir” sözlerini sarf ederken Mao ve Stalin de;

Eğer kusurlarımız varsa bunların ortaya konulmasından ve eleştirilmesinden korkmayız, çünkü biz halka hizmet ediyoruz. Kim olursa olsun herkes kusurlarımızı ortaya koyabilir, eğer haklıysa bunları düzeltebiliriz. Önerdiği şey halkın yararına olacaksa ona uygun hareket ederiz…” (Mao Zedung Seçme Eserler, c. 3, s. 184)

(…) Bu nedenle eleştiriye saygı duymalı, onu dikkatle dinlemeli ve esas çekirdeğini dikkate almalıyız diye düşünüyorum. Eleştiri % 5 ya da % 10 oranında doğru olsa bile. Aksi halde sadakatle bağlı yüzlerce ve binlerce kişinin, eleştiri yapma konusunda henüz yeterli deneyimlere sahip olmayan ama ağızlarından gerçekler çıkan bu kişilerin, ağızlarını kapatmış oluruz” (Stalin) demektedir.

Elbette ki haksız eleştirilere karşı doğruları ortaya koymalı, gerçeği savunmalı ve kitleleri bu yöntemle de bilinçlendirmeliyiz. Ancak sorun bunun ötesinde, çoğunlukla yaptığımız hataları “bir şekilde” açıklamaya-savunmaya çalışmak olmaktadır. Bu, eleştirinin anlaşılmamasına neden olmakta; aynı zamanda eleştirinin geniş kitlelerin gözünde anlamsızlaşmasına, güven sorununa neden olmaktadır.

 

Gelişimin vazgeçilmez motoru…

İkinci başlık örgütlülük içinde eleştiri-özeleştiriyi ele alışımızdır. Kolektifi oluşturan tek tek bireyler açısından bakıldığında kabul etmek gerekir ki, üretim faaliyeti içinde olan her militan, kadro, faaliyetçi hata yapma potansiyelini taşımaktadır. Öyleyse eleştiri-özeleştiriyi komünist kişiliği yaratmada, ideolojik-politik yetmezlikleri aşmada bir silaha çevirmek olmazsa olmazdır.

İstisnasız her bireyin, her komitenin, “yukardan” “aşağıya” her oluşumun ana görevlerinden biri de bu silahı kendisi ve toplama dair olmak üzere doğru bir şekilde kullanmak olmalıdır. Sağlıklı işleyen bir örgüt mekanizması açısından bu, gelişimin vazgeçilmez motoru olacaktır.

Eleştiride öncelikle dikkat edilmesi gereken nokta yoldaşlık hukuku ve samimiyet olmalıdır. Yani eleştiride tek amacın zaaf ve hataları düzeltmeyi amaçlayan bir nitelik arz etmesidir.

Oysa saflarımızda eleştiri genelde bireylere yönelik algılanmakta, çoğunlukla eleştiriden –ya da yapıcı eleştiriden– uzak durulmakta, özeleştiriler üstünkörü verilmekte, kişi ya da organlar eleştirilerini biriktirerek ya da faaliyette sorunlar yaşadığı anda dile getirmeye başlamaktadır. Bu gibi durumlarda eleştiri kişiselleşmekte, değiştirip dönüştürmekten çok mahkum etme, yıpratma-bitirme vb. çabasına hizmet etmektedir.

Eleştirilerin bireyselleştirilmemesi de önemlidir. Faaliyet alanlarında, yaşam içerisinde çıkabilecek ufak tefek hataları dahi didikleyerek, küçük küçük meseleler arasında bağ kurmaya çalışarak yapılacak eleştiri, asıl sorun-hata-zaaf ve eksikleri görmememize, ayrıntılarda boğulmamıza ve karşımızdaki yoldaşı da boğmamıza neden olacaktır.

Bu anlamda eleştirilerimizi sunarken doğru gözlem yapmak, oradan buradan-bölük pörçük bilgilerden faydalanmamak, her yoldaşın kişisel alanına-özelliklerine ya da her komite-organ vb.’in faaliyet alan vb. özgünlüklerine dikkat etmek ve düşüncelerimizin sistemleşmesini sağlamak belirleyici derecede önemlidir.

Eleştiride önemli bir nokta da hiyerarşik düzlemde “üst” ve “alt” arasındaki yöntemdir. Bu noktada çözümün asıl kısmı “üst”e düştüğü gibi sorunun asıl kaynağı da burasıdır. Buralarda genellikle “alt” bileşenlere eleştiri-özeleştirinin önemi ve anlamı üzerine öğütler verilirken ya da nasıl yapılması gerektiği anlatılırken sıra kendilerine gelince tablo tersine dönebilmektedir.

Faaliyet alanlarında sorumluluk yapan yoldaşlar birbirini eleştirmediği gibi toplantılarda bu madde gündem dahi yapılmamakta ya da somutlanması gereken eleştiriler “yayılarak”, “genelleştirilerek” hedefsizleştirilmekte ve anlamsızlaşmaktadır. Gelen eleştiriler de öyle ya da böyle savuşturulmaktadır.

Oysa her eleştirinin bir muhatabı vardır. Ve o muhatap –kişi ya da kurum– gelen eleştirileri ciddiyetle dinlemeli, eleştiriyi getiren yoldaşların kendilerini rahat hissetmeleri ve eleştiri getirmekten çekinmemelerini sağlamalı, eleştirinin alabildiğine derinleşmesi ve tersine çevrilmesi için elinden geleni yapmalıdır. Eğer eleştirilen üst organlarsa bu konudaki hassasiyet de daha üst boyutta olmalıdır.

Örneğin eleştiri konusu “üst”ün yaklaşımı eleştiri sahibi yoldaşların daha rahat olmalarını sağlamak olmalıdır. Ancak tablo her zaman yazılan çizilen kadar doğru olmamaktadır. Aşağıdan yukarıya örgütlendikçe, merkeze yaklaştıkça “dokunulmazlıklar” artmakta, eleştiri imkansız hale gelebilmektedir.

Kitle, faaliyetçiyi eleştirememekte; faaliyetçi, sorumlusu olan yoldaşı ya da üst komiteyi eleştirememekte; kişi ya da komite de merkezi eleştirememektedir. Eleştirilenler ise faaliyette görece yeni olan yoldaşlar, daha “alt” düzeylerde görev alanlar, bizzat sahada olan yoldaşlar; bunlara ek olarak genç yoldaşlar ve de her yaştan kadın yoldaşlar olmaktadır.

Örgüt içi hiyerarşide “eleştirilebilir” olarak kabul edildiklerinden dolayı bu saydığımız kategorideki yoldaşlar, kendileri ile bizzat ilgili olsun olmasın çoğunlukla eleştirilerin muhatabı kabul edilebilmektedir.

Eleştirilemezler ve eleştirilebilirler…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gençlere yönelik bu tutum çoğunlukla “yetersizlik”, “deneyimsizlik” vb. değerlendirmelerle temellendirilerek belli bir zaman sonra –yaş aldıkça– geçersiz kalabilmekte ancak kadın yoldaşlar yaşamları boyunca “hata yapmaya daha yatkın” görüldükleri için eleştiri konusu olmaktan kurtulamamaktadırlar.

Örneğin faaliyet alanlarında çok ciddi konularda, çok vahim hatalara imza atan deneyimli-birikimli-erkek yoldaşlarla ilgili ya pek eleştiri gelmez ya ağız ucu ile gelir ya da direk kendisine değil başkalarına eleştiri yapılırken daha “alt” düzeylerde kadın yoldaşların çok daha küçük hataları sınıf bilinci(!) ile ele alınır, didiklenip mahkum edilebilir. Örgütlenip merkeze yaklaşanlar daha çok erkek yoldaşlar olduğu için dokunulmazlık zırhını giyenler de çoğunlukla erkek yoldaşlar olmakta; “bu yoldaşlar eşittir örgüt” algısı oluşmakta, örgüt erkekleşmektedir.

İktidarla özdeşleşmiş kişileri, bileşenleri, komiteleri eleştirmek giderek zorlaşmakta, iktidara dokunmakta edilgen olan anlayış, kadınları ve yeni yoldaşları eleştirmekte alabildiğine cüretkar olabilmektedir.

Eleştirinin kişiselleştirilmesi ile ilgili bir başka örnek de yine çoğunlukla erkek yoldaşlar tarafından sergilenmektedir. Kadın yoldaşlar ya da kadın yoldaşla ilgili olumluluklarına rağmen sürekli olumsuzluklar-yetersizlikler-eksikler vurgulanmakta, böylece tablo giderek daha vahim bir hal almakta ve ilerleyen zamanlarda buradan “şekli bir kamuoyu” yaratılarak kadın yoldaşlar ötekileştirilmekte; başarısız ilan edilmektedir. Ya da bir kere getirilen bir eleştiri diğer tüm eleştirilere kaynak oluşturmakta, ondan sonraki tüm eleştiriler onun etrafında dönüp durmaya başlamaktadır.

Eleştiri konusunda sıkıntılarımızdan biri de eleştiriyi kişiselleştirmektir. Tarifini bu şekilde yapmasak da eleştirinin kişiliğimize, devrimci kimliğimize yönelik olduğunu düşünerek özünü anlama çabasının yerine savuşturma çabasının konmasıdır.

Şurası gerçek ki, hatalara yaklaşım gelişme ve ilerlemede temel bir sorundur. İdeolojiktir. Bu anlamda eleştiri-özeleştiri konusunda zaaflı davranan yoldaşların hatalarının gerçek kaynağını bulup yönelme şansları az olduğu için başarılı olma şansları da zayıftır. Hataları düzeltmekte isteksiz, kendine yönelmede cesaretsiz olanların durumu zordur çünkü bunları yapabilmek bilinçli bir uğraşı gerektirir.

Sorun inanç, istek ya da niyet sorunu değildir, sınıf mücadelesinin yasalarını kavrama ve uygulama ve de işe kendinden başlama sorunudur. “İş yapan hata da yapar” sözünü sıkça tekrarlarız. Ki, bu doğrudur; gerçekten de hatalar pratik faaliyette ortaya çıkar. Ama buradan hata yapmanın kazanılmış bir hak olduğu sonucuna da varılmaması gerekir. Bizim için temel, pratik faaliyetlerimizde hatayı asgari düzeye indirmek, aynı hataları tekrarlamamak ve hatalarımıza karşı öz eleştirel olmayı bilmektir.

En nihayetinde büyük ya da küçük tüm hata ve eksiklerimiz devrim mücadelesinde aksamalara, yetmezliklere vb. neden olmaktadır. Tam da bundan kaynaklı eksiklerimizin perde arkasındaki gerçeğe ulaşmak, ideolojik-politik kökenlerini açığa çıkarıp özeleştirel tutum takınmak aynı zamanda halka, örgüte ve devrime karşı sorumluluk duymak ve bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmek demektir. Bunun tersi bir kavrayış, durmaksızın gerekçeler üretir, sorunu kendisi dışındakilerle ilişkilendirir vb. Böylece aslında eleştiri-özeleştiri silahını işlevsizleştirdiği gibi hatalarından öğrenip değişim şansını da yitirir.

 

Gelişimin Dinamiği Özeleştiri

Özeleştiri yöntemini de çoğunlukla tersten işletmekteyiz. Ya çeşitli gerekçelerle eleştiriyi boşa düşürmekte ya bir “tövbe etme-günah çıkarma” ayinine dönüştürerek ideolojik değişimin bir parçası olmaktan çıkarmakta ya da daha kimse ağzını açmadan “kendimizi adeta yerden yere vurarak” oldu bittiye getirmekteyiz. Elbette kendi gerçekliğimizi bilmemiz ve buna göre bir beklenti içerisinde olmamız doğrudur. Ancak esas sorun bundan sonra başlamaktadır.

Özeleştiri verirken yoldaşlarla bir çeşit pazarlığa oturulmuş gibi “zaten ben bunları söylemiştim, kendi gerçekliğimi ortaya koymuştum” şeklinde ele alışlar olmaktadır. Bunun anlamı hatalarımıza vuracaksak da sadece kendimizin vurabileceği, söz konusu eleştiriyi herkesten önce ortaya koyarak kendimize toz kondurmayacağımızdır.

Bu tarzın ideolojik temelinde yeniyi yaratmada, yenilenmede kendine en baştan set koymak vardır. Ya öncelikle kişinin kendisi verimli bir çalışma yürütebileceğine inanmamaktadır ya da eleştiriyi geçiştirmek için sözde özeleştirisel bir tavır takınmaktadır.

Elbette bir faaliyete başlarken gerçekliğimiz doğrultusunda beklenti içerisinde olmamız gerekir. Bunun için de kişinin kendisini ve yoldaşlarının onu tanıması önemlidir. Bir kere tüm bu artı ve eksiler düşünülerek karar alındıktan sonra kişi hata yapmaktan korkmamalı, hataların kaçınılmaz bir gerçeklik olduğunu kavramalıdır.

Böyle yapmayarak çıkabilecek hataları ve onlar karşısındaki başarısızlığımızı daha yaşanmadan kabullenmek hatalarla barışık olmayı getirecek; eleştirilere karşı da savunmacı kalmamızı sağlayacaktır.

Sonuç olarak eleştiri-özeleştiri, kolektif içi demokrasiyi ve disiplini güçlendiren, onun iç işleyişini düzenleyen, iç yaşantısını canlandıran ve savaşma gücünü artıran önemli bir silah olarak algılandığında işlevini oynayabilir.

Bu silahın uygulanmadığı bir örgütte ahbap çavuş ilişkileri, ilkesizlikler, kişisel düşmanlıklar, tepkisellikler, güvensizlik vb. alabildiğine gelişir. Tam da bu nedenle kolektif içi demokrasi ve özeleştiri bütün çalışmaların ve eğitimin en önemli odağı olarak ele alınmalıdır. Hatalar mutlaka olacaktır. Sorun hataların alt edilebilir olduğunu bilmek ve bunun da somut adımlarının ancak eleştiri-özeleştiri silahını doğru kullanmakla gerçekleşebileceğini unutmamaktır. (Devam edecek)

PUSULA | Yönelim Doğrultusunda Kararlılıkla Yürümek…(1)

PUSULA | Yönelim doğrultusunda kararlılıkla yürümek…(2)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu