Makaleler

Suudi-İran rekabetinde küçük ama etkili devlet: Katar – Dr. Mustafa Peköz

Ortadoğu’da güç çatışması daha çok Körfez ülkeleri adına Suudi Arabistan ile İran arasında devam ediyor. İran’ın Irak ve Suriye’de artan etkinliğine paralel olarak Arabistan, komşusu Yemen’e askeri müdahalenin öncülüğünü üstlenerek bir denge oluşturmak istedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Almanya ile İran arasında yapılan nükleer anlaşma Tahran’ın uluslararası ilişkilerdeki rolünün yeniden tanımlanmasına yol açtı.

İran özellikle petrol ve doğalgaz rezervleriyle uluslararası ilişkilerin odağı haline gelirken, Suudi Arabistan merkezli Körfez ülkelerinde tersine bir süreç yaşandı.

Suudi Arabistan merkezli gelişen kriz çok açık bir saflaşmayı dayattı. Sünni Arap dünyasının politik lider ülkesi Mısır ve ekonomik hâkimiyeti sağlayan Suudi Arabistan başta olmak üzere Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn gibi devletler, Katar ile diplomatik ilişkilerini bütünüyle kesme kararı aldılar. Katar-Suudi Arabistan krizinin bölgesel ilişkileri etkilemesi kaçınılmazdır. Özellikle Suriye, Irak ve Yemen’deki savaşın boyutları da ciddi ölçüde değişecek gibi görünüyor.

İki devlet arasındaki ilişkileri sağlıklı değerlendirmek için biraz somut bilgi vermekte yarar var:

 

Katar

1971 yılına kadar fiilen İngiltere sömürgesi olan Katar, 11.500 km2 toprağıyla Körfez’in ikinci küçük devletidir. 2,5 milyon nüfusa sahip olup ayrıca Filipinler, Nepal ve Hindistan ağırlıklı olmak üzere 2 milyon göçmen barındırmaktadır. Yüzde 70’e yakın Müslüman nüfusun, yüzde 20’lik bölümünü Şiiler oluşturmaktadır.

Nüfusun yüzde 40’ı Arap, yüzde 10’u Pers kökenlidir. Katar’ın yıllık GSMH’si yaklaşık olarak 190 milyar dolar olup kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla ise 85 bin dolardır. Katar günlük petrol üretimi 1,5 milyon varildir. Doğalgaz zenginliği bakımından dünyanın üçüncü ülkesi konumunda olup 25 trilyon m3 doğalgaz rezervine sahiptir. Toplam asker sayısı 15 bin olan Katar’ın savunma harcamaları ise yıllık olarak 3 milyar dolar civarındadır.

Askeri kara zırhlı araç sayısı 1200, hava gücü olarak askeri uçak 150,  helikopter 50, toplam donanma gücü ise 80 gemiden oluşuyor.

 

Suudi Arabistan

Suudi Arabistan,  2,1 milyon km2 yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkelerinden biridir. Nüfusu 26,5 milyon olan S. Arabistan’da yaklaşık olarak 6 milyon göçmen yaşamaktadır. Nüfusun yüzde 98’i Arap olup bunların yüzde 77’si Sünni, yüzde 23’ü Şii kökenlidir. Suudi Arabistan’ın yıllık GSMH’si 676 milyar dolar olup kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla ise 24 bin dolar civarındadır.

Suudi Arabistan’ın 2015 yılındaki askeri harcaması yaklaşık olarak 66 milyar dolar olarak belirlenmiş. Ordunun aktif asker sayısı 235 bindir. Kara gücünü oluşturan tank, top dâhil zırhlı araç sayısı yaklaşık olarak 7500 araçtan oluşuyor.

Hava gücü olarak 675 uçak ve 200 savaş helikopteri bulunuyor. Donanma gücü ise 55 gemiden oluşmaktadır.

59372795c9de401ccc40a508

Ortak noktalar

Körfezin en büyük topraklarına sahip S. Arabistan ile en küçük ülkelerinden Katar’ın Ortadoğu stratejisinde ortak önemli noktalar bulunuyor.

Bu iki ülke Vahhabi geleneğini temsil eden Sünni İslam ideolojisini hâkim kılmak isteyen ortak bir politikaya sahiptirler. Her iki devlet, Ortadoğu savaşında aktif rol üstlendiler. Irak, Libya ve Suriye’deki savaşın tarafları olarak özellikle Radikal İslamcı Örgütleri çok yönlü desteklediler.

Türkiye’nin Radikal İslamcı Örgütlere verdiği askeri desteği bütünüyle bu iki devlet finanse etti.

Tarihsel olarak İngilizlerin sömürgesi olan bu iki devlet, daha sonra ABD’nin fiili sömürge devletleri haline geldiler. Her ikisinde de Şii nüfus önemli bir rol oynar.

 

Katar’ın farklılığı

Sünni Arap dünyasında Mısır ve S. Arabistan birbirini tamamlayan ülkeler olarak sürekli ön plana çıkmasına rağmen Katar, Körfez devletleri içerisinde farklılığını hemen her dönem hissettirdi.

Katar, nüfus ve yüzölçümü olarak küçük olmasına rağmen Ortadoğu güç dengelerini belirlemede önemli bir rol üstlenmek istiyor. Özellikle Arap Birliği dünyasında stratejik bir güç olmak isteyen ve bu nedenle Suudi Arabistan’a kafa tutmak isteyen Katar, İran Şii iktidarı ile Suudi Arabistan Sünni iktidarı arasında bir denge kuruyor. Bu bakımdan Ortadoğu politikasında Suudi Arabistan gibi İran ile doğrudan bir rekabet içerisinde değildir.

Suudi Arabistan’ın Katar’ı radikal güçleri desteklemekle itham etmesi tek başına gerçekçi değildir. Irak, Libya, Suriye ve Yemen’deki savaşın Ortadoğu’daki yönlendiricileri ve kışkırtıcıları bu iki devlettir. Bu bakımdan Katar da, Suudi krallığı da savaş suçu işlemişlerdir.

 

Diplomatik savaşın kaynağı

Peki, Katar ile Suudi Arabistan arasında ortaya çıkan ve bölgesel bir krizi aralayan diplomatik savaş neden çıktı ve sonuçları ne olacaktır.

Suudi Arabistan bölgede kaybeden devletler grubunda yer alıyor. Irak’ta ve Suriye’de hiçbir hedefine varamadı. Liderliğini yaptığı Yemen savaşında fiilen yenildi. Katar emirliği, kaybeden Suudi Arabistan safında yer almak istemedi ve rotayı İran ile yakınlaşmaya kırdı. Arabistan krallığı karşısında İran ile yakınlaşarak Sünni İslam dünyasının liderliğini üstlenme hesapları yapmaya başladı.

Suudi Arabistan yönetimi Mısır’da Sisi darbesini doğrudan destekledi, Katar ise Mursi’nin iktidardan uzaklaştırılmasına sıcak bakmadı. Suudi Arabistan İsrail ile kalıcı stratejik bağlar kurmaya yöneldi. Katar ise Hamas ile ilişkilerini kesmeden sadece bir kısım yöneticilerini sınır dışı etme kararı aldı.  Ortadoğu’nun küçük devleti, Al Jazeera gibi medya gücüyle başta Suudi Krallığı olmak üzere Körfez kamuoyu üzerinde müthiş bir etki kurdu. Körfez yönetimlerinin kirli ilişkilerini deşifre ederek kendi politik etki alanını arttırmaya çalıştı. Siber saldırılarla söz konusu devletlerin ‘sırlarını’ kamuoyuna sızdırdı. Suudi Arabistan ise Katar yönetimini askeri yollarla yıkmak için içte askeri bir darbe hazırlığına yöneldi.

Krizin olası sonuçları

Küresel güçlerin de zorunlu olarak dâhil olacağı Katar-Suudi Arabistan rekabeti, Arap Birliği’nin politik gücünde ciddi bir kırılma yaratacaktır. Katar’a yönelik uygulanan ekonomik-politik ve diplomatik ambargo Arap dünyasında tahmin edilenden çok daha derin bir bölünmeye yol açacak gibi görünüyor. Yemen savaşında askeri birlik oluşturarak önümüzdeki sürecin İslam NATO’sunu yaratma projesi önemli bir darbe aldı. Arap Birliği ülkelerinin önemli bir kesimi Katar-Suudi Arabistan rekabetinde taraf olmayacakları gibi Katar ile ilişkilerini de kesmeyeceklerdir. Bu bakımdan Katar, bu krizden kısa süreli olarak etkilenebilir ama orta ve uzun vadede kaybeden devlet Suudi Arabistan olacaktır.

Katar, önümüzdeki süreçte İran ile daha yakın ilişkiler geliştirmeye yönelebilir. Suudi Arabistan’ın baskısı karşısında özellikle Irak ve Suriye merkezli Ortadoğu politikasında belirgin bir değişikliğe gidecek gibi görünüyor. Katar nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unun Pers, yüzde 20’sinin Şii kökenli olması da İran ile ilişkilerin geliştirilmesini etkileyecek önemli bir faktördür. Tahran ile politik ilişkilerini geliştirme eğilimine yönelecek olan Katar, Bağdat ile yakınlaşıp Esad rejimiyle diplomatik ilişkilerini geliştirmek için daha somut adımlar atabilir.

Yemen savaşındaki aktif gücünü geri çekerek askeri ve politik güç dengesinin değişmesinde yeni bir rol üstlenebilir. Katar, Suriye ve Yemen’de İslamcı örgütlere olan desteğini bütünüyle keserek çok daha açık bir mesaj verebilir.

qatar

Suudilerin hamlesi ters tepebilir

Ortadoğu’da İsrail-Suudi Arabistan arasında gelişen ilişkiye paralel olarak Katar ile tersten ciddi bir krize yol açması, Arap dünyasında, Arabistan’a yönelik toplumsal bir tepkiye yol açabilir.

Böylelikle Arap sokağında İsrail’e karşı oluşan tepki daha çok Suudi Arabistan’a yönelebilir. İsrail’in “Katar dışındaki Arap devletleriyle aynı gemide olduklarını” açıklamasının bir başka boyutu da, özellikle Filistin meselesinde Tel Aviv’in politikasına daha uyumlu olacaklarını gösteriyor. İsrail’in bu açıklaması Arap toplumunda Suudi Arabistan’a karşı Katar’a bir desteğe dönüşebilir.

Katar-Suudi Arabistan krizi, küresel güçlerin Ortadoğu politikalarını nispeten etkileyebilir. ABD, her iki devleti enerji ve silah ticareti bakımdan önemli bir kaynak olarak görüyor. Bu iki devlet arasında ortaya çıkan kriz Washington’un bölgesel çıkarlarına zarar vereceği için müdahalede bulunabilir.

Buna paralel olarak Moskova, hem Katar ile ilişkileri geliştirmek için daha aktif bir tutum alabilir hem de bu iki güç arasında yapıcı arabulucu rolünü üstlenerek politik etki gücünü artırabilir. Katar, Suudi merkezli ablukayı kırmak için hava üslerini bütünüyle uluslararası koalisyon güçlerine açabilir.

Özellikle İncirlik’ten ayrılmaya karar veren Alman ve NATO birliklerine çağrıda bulunabilir.

Türkiye’ye etkileri

Katar-Suudi Arabistan çatışmasında en çok etkilenecek devlet Türkiye’dir. AKP iktidarı ile özellikle Katar arasındaki ekonomik ilişkiler tahmin edilenden çok daha fazla derindir. Katar’dan Türkiye’ye aktarılan kayıt dışı para dışında yapılan yatırım ciddi boyutlardadır. Bu bakımdan AKP’nin tam bir açmazla karşı karşıya kalacağı da çok açıktır.

Suudi Arabistan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da Katar ile olan ilişkilerin kesilmesi çağrısını yaptı. Bu çağrıya olumlu yanıt veremez. Taraf olmak özellikle Erdoğan iktidarı için ciddi olumsuz sonuçlar doğurur ve bu nedenle de iki güçten birini tercih edemez. Tercih etmemesi aslında iki tarafın beklentilerine yanıt vermemesidir.

Bu bakımdan Ankara’nın iki devletle olan ilişkilerinde bir kırılma yaşanacaktır. Bu kırılma sıcak para akışını etkilemesinin çok ötesinde, ekonomik ilişkilerde ciddi sorunlara yaşayan AKP iktidarına bölgesel ilişkilerde de ciddi sorunlar yaşatacaktır.

Erdoğan, iki devlet arasında arabulucu rolünü üstlenmeyi esas alacak gibi görünüyor.

Sonuç

Katar-Suudi Arabistan krizinin ardından Körfez devletlerinin tek bir güç gibi hareket etmesi artık söz konusu olamaz ve bu krizde kazanan İran olacaktır. İran’ın hâkimiyet alanı çok daha fazla gelişecektir.

Rusya ve ABD denkleminde yeni taktik politikalar hızla devreye girecektir. Bu iki devlet arasında bir tercih yapamayacak olan ABD’nin Ortadoğu politikasında küçük kırılmaların oluşacağı açıktır.

Rusya ise hem bölgesel çelişkileri derinleştirme taktiği izleyecek hem de birleştirici bir misyon yüklenerek Körfez devletleri üzerindeki etki alanını geliştirecektir. Katar-Suudi krizi radikal İslamcı örgütlere verilen desteğin önemli oranda kesilmesi ve bu güçlerin özellikle Irak, Suriye ve Yemen’de çok daha erken bir süreçte tasfiye edilmesine yol açacaktır.

Katar-Suudi çatışması, Körfez’in bugünkü İslamcı şeriat yönetimlerinin beklenilenden çok daha önce dağılmasına veya değişmesine yol açacaktır. ABD’nin İslam dünyasına kabul ettirdiği ‘aşırılarla mücadele’ kararı sadece Radikal İslamcı Örgütlerin değil esasen mevcut rejimlerin idari yapısının değiştirilmesidir.

Katar-Suudi çatışması bu süreci hızlandıracaktır ve bu değişimin öncülüğünü Suudi Krallığı değil Katar yönetimi yapacaktır.

Kaynak: Sendika.org. 8 Haziran 2017

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu