Makaleler

OYUN AYNI OYUN… EMPERYALİZM KAYBEDECEK

 Irak’taki gelişmeler üzerinden yapılan siyasi analizler bölgedeki ekonomik durumu ve dünya ekonomisine etkisini gölgeleyen bir noktada seyir izliyor. Yapılan analizlerin çoğu da ekonomiden bağımsız yapılıyor.

Siyaset ekonomiden, ekonomi de siyasetten bağımsız değildir. Belli koşullarda siyasetin ya da ekonominin ön plana çıkması, birbirinden kopuk ele alınacağı anlamına gelmez.

Ortadoğu satranç tahtası unvanıyla siyasi manevraların en hızlı yapıldığı bölge olması nedeniyle siyaset her daim ön plandadır. Fakat, yapılan her siyasi manevranın, siyasi gelişmelerin ardında ekonomik nedenler vardır.

Başını ABD emperyalizminin çektiği Batı emperyalizmi Suriye krizine doğrudan müdahil olması hem stratejik bir mevzi kazanması hem de Ortadoğu’nun enerji kaynaklarına egemen olup, diğer emperyalistleri kendine tabi kılması gibi bir amaç taşıyordu. Çin ve Rusya bloku buna geçit vermedi. Suriye kördüğüm hale geldi.

2008 Ekonomik krizini tam anlamıyla atlatamayan Batı emperyalizmi, ekonomik durgunluğu aşıp yeniden eskisi gibi ekonomide gönenç günler yaşamak istiyor. Fakat bunun önünde, Çin ve Rusya gibi her geçen yıl ekonomik olarak büyüyen güçlü rakipleri var, durulan pazar alanlarının eskisinden daha çok müşterisi var. Kapitalist rekabet içinde bu engelleri aşmak, dünya pazarında mevcut yerini korumak batı emperyalizmi açısından artık sadece siyasi manevralarla yapılacak iş değil. Miadı belli oranda dolan Büyük Ortadoğu Projesinin karşısında Çin-Rusya bloku var. Kafkaslarda, Ortadoğu’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve Güney ve Orta Asya’da bu iki blok sürekli karşı karşıya geliyor.

Batı emperyalizmi, yaşadığı ekonomik krizden tam anlamıyla kurtulmak ve rakiplerine karşı ekonomik gücünü korumak istiyor. Sanılanın aksine bunun çok yolu yok; daha fazla ve daha iyisini üretmek, dünya pazarına girip hakim hale gelmek ve bunun dolaylı sonucu olarak siyasi güce kavuşmak. Aynı durum, diğer emperyalistler içinde geçerli olduğundan, dünyanın birçok yerinde özellikle enerji havzalarında karşı karşıya geliyorlar.

Ekonomik ve siyasi güç olmanın koşulu daha fazla enerjiye sahip olmak ve rakipleri kontrol altında tutma açısından musluğun başına geçmektir. Suriye krizinde, siyasi gerilimin ABD-Rusya görünümünde emperyalist kutuplaşmaya dönmesinin, bir ara askeri müdahale tartışmasında Fransa emperyalizminin iştahlanmasının başka bir nedeni yoktu.

Rekabetin kızışması anlamında emperyalist kutuplaşmanın, enerji kaynakları üzerinde musluğun başında durma sürecini sona erdirdi, enerji kaynaklarını paylaşma dönemini başlattı. Fakat hem niyet olarak, hem istek olarak hem de düşünce olarak emperyalistler açısından biten ve başlayan bir süreç yoktur. Bu sermayenin azami kar ve kapitalist rekabetin bir ürünüdür. Her biri diğerine ekonomik ve siyasi üstünlük kurmanın hedefindedir.

Suriye krizi bunun bir örneği ise, Irak’ta IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) bir başka örnekti. Radikal İslamcı ve terör örgütü listesinde yer alan IŞİD’in Irak’ta, petrol üretiminde üçüncü sırada olan ve batı emperyalizminin petrol tekellerinin hakim olduğu Irak’ta, kontrolsüz bir güç olarak ilerlemesi ve ABD emperyalizminin müdahalesiz oluşu, IŞİD’e dair soru işaretleri oluşturmaktadır. 10-12 bileşenli, 10-15 binlik askeri güçle salt bir örgüt olarak Irak işgali ve de Şiilere savaş ilanı da bunun sadece IŞİD’in işi-planı olmadığının, ardında farklı güçlerin olduğunun göstergesidir. Bölgedeki ekonomik dengeleri bozmasına, enerji güvenliğini tehdit etmesine, dünya borsalarına alt üst etmesi ve atlatılamayan krizi tetiklemesi tehlikesine rağmen IŞİD’in Irak’ta ilerlemesi, uluslararası sermayenin sessizliği IŞİD’i aşan bir projenin varlığına işaret etmektedir.

Marx’ın vurgusuyla, kapitalist sermaye azami kar için yapamayacağı şey yoktur. Ortadoğuda siyasi dengenin kendi lehine dönmesi politik arenada söz sahibi, düzenleyici ve oyun kurucu olması ABD emperyalizminin reddedemeyeceği bir konudur. Yaratılan kaotik ortam sonrası ekonomik ve siyasi dengenin azami kara dönüşeceği bir projeye, uluslararası sermayede kendisine zarar gelmemesi koşuluyla razıdır.

Ortadoğu’da sınırların değişmesi, Irak’ın üçe bölünmesi, binlerce insanın katledilmesi, yüz binlerce insanın mülteci olması, IŞİD’in şeriat devleti kurması, emperyalizmin ekonomik ve siyasi gücüne güç katacak enerji kaynakları üzerindeki hakimiyetinden önemli değildir. IŞİD hem Irak’ta Maliki yönetimine hem Suriye’de Esat yönetimine hem de her ikisinin de Şii olup, Şii bloku dahil olarak, Rusya ve Çin emperyalizmine karşı kullanılan bir tehdit unsurudur. Enerji kaynakları üzerindeki hakimiyet, Ortadoğu özgülünde, siyasi nüfuzun elde edilmesiyle mümkündür. IŞİD üzerinden oynanan oyunun politik ifadesi, yeni bir denge kurmak için mevcut dengeyi topyekün bozmaktır. Yeni bir siyasi denge arayışı Ortadoğu pazarına ve enerji kaynaklarına, batı emperyalizminin eskisinden daha çok ihtiyaç duymasıdır. Şii blok üzerinden, Rusya-Çin emperyalizminin varlığı ve nüfuzunu artırması, AB-ABD emperyalizmini her daim rahatsız etmiş ve edecektir.

Ortadoğu’daki savaş, yerel güçler arasındaki çelişkiler üzerinden yükseltilen, emperyalistler arası ekonomik ve siyasi nüfuzu sağlama elde etme savaşıdır. Bugünkü piyon IŞİD iken yarın bir başkasının olması herhangi bir şeyi değiştirmiyor. Emperyalizm bir avuç petrol, stratejik mevki ve azami kar uğruna, Ortadoğu halklarını katlediyor, katlettiriyor.

Emperyalizm ve onun piyonları, kuklaları, yerli işbirlikçileri, sadece Ortadoğu’da değil, dünyanın her yerinde, halkın örgütlü gücü karşısında yenilecek ve döktükleri kanda boğulacaktır. 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu