Makaleler

Roboski’nin yası

Halkın, evlatlarının parçalanmış bedenlerini tanıyamadığı bir katliamdı Roboski. Ölülerine koşanlar, yeni ölümlere tanıklık etti orada. Bombadan korunmak için katırlar siper edilmişti, çocuk yaşta olanlara. Çocuk yaşta kaldı onlar. Ambulans gönderilmedi, karakolun telefonlarına cevap veren olmadı.

Feryat edilmiş, yankısıyla kalmıştı. Roboski yalnızlık olmuştu, ne çare! On beş aydan fazla oldu. İstenilen anlamsız bir özürdü belki de, çok görüldü lakin. Muktedir olup imana buyuranların imanı ölçülebilirdi parayla, o nedenle tazminat kâfi görüldü kalanlara. Oysa kalanlar için hayat her gün 28 Aralık 2011 olarak görünüyordu takvimlerde. Geriye gidilebiliyordu, ama ileriye kat’a, hayat hiç abartısız durmuştu o gün.

Kaçakçılık güzergâhları neredeyse tarih boyunca değişmez, ticaret kadar eskidir işte. Onlar da büyük dedelerinden beridir kullanmaktaydılar o yolu. Hatta köyün kullandığı yaylanın bir ucu diğer yakadadır. Kalanlar yıllardır tek gerillanın o yolu kullanmadığını söyler. Zira koruculuk hâkimdir köyde.

Üstelik her kaçak, askerin kaydı altındadır. Kalanlar aslında kendilerine kaçakçı denmesini bile yadırgamaktadır ki, haklıdırlar. Kaçak başlıca geçim kaynağıdır ve ancak kendilerine yetecek kadar satın almaktadırlar. On beş aydan fazla oldu. Devlet katından inenler de oldu köye. Gözyaşı bile döktükleri söylenir.

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, bünyesinde kurduğu alt komisyonla Roboski katliamını incelemeye girişti. Oysa geç başlanmıştı işe. Ne de olsa başbakan, hava kuvvetlerine teşekkür etmiş, İçişleri Bakanı kaçakçıların zaten suçlu olduğunu söylemişti. Haliyle komisyonun varacağı sonuç baştan belliydi. Başbakanın kanaatine aykırı bir sonuca varılmamalıydı ki, katliam incelemesinde komisyon, kast izine ve başkaca bulgulara rastlayamamıştı.

İhmal de denmemişti açıkça, ihmalin de bir faili vardır diye. “Kaçakçılar” askerin bilgisi dâhilinde gittikleri öte yakadan dönüş hâlindeydiler. Top atışları başlayınca öte yakada bırakmışlardı yüklerini. Sonra uçaklar gelmişti, yaylayı asker tutmuştu, iki gruptular, aralıklı hareket ediyorlardı, ateş başlayınca kaçacak yer olmadığından bir araya gelmiş, sıkışmışlardı. Bir saat boyunca bomba yağdırıldı onlara, silahsızdılar. Olsa ne yazar! Onlara kimse durun dememişti, ateş edildikten sonra karşılık da verememişlerdi. Dur demeyen, bunu göremezdi.

Gözü dönmüş bir düşmanlık, imhaya odaklanmış histerik kafalarla ateş etmişlerdi bir saat boyunca. Gerillaya yönelik imha yönetimlerini de açık etmişlerdi bir kez daha. Sonra bir an sessizlik, ölüm sessizliği ve hemen öldüren feryatlara bırakmıştı kendini dağ taş. Yayladaki asker çekilmişti. Birkaç çocuk dereye atabilmişti kendini. Otuz dört insana kıyılmıştı o gün. Hangi ulusal çıkar, devletin hangi ulvi amacı bu kıyımı gerektirmişti.

Neredeyse gün dolacaktı, hiçbir televizyon, gazete adeta bir tertip gereği nasıl da susabilmişlerdi! Dünyanın birçok yerinde, öyle batıyla sınırlı değil, şeref gereği peş peşe istifaların, başkaldırıların sebebi olabilecek bu olay karşısında muktedirlerin hâlâ karnından konuşabilmelerini nasıl açıklamalı?

Roboskililer sadece bir özür istemişti. Yaralarını sarmaya yetecek diye değil. Olayın ardından bölgeye giden Türkiye Psikiyatri Derneği Diyarbakır Şubesi’nden bir heyetin raporunda belirttiği gibi, orada halk yasını tutamamıştır. Yaralı olanları kurtarmaktan mahrum bırakılmaları, ölenlerin çoğunun çocuk denecek yaşta olması, ölenlerin hepsinin akraba olması ve en çok da dilenmeyen özür, katliamın anlamlı bir bağlama yerleştirilmesine mani olmuştur.

Roboski’de yas süreci travmatik olmuş ve travma derinleşmiştir. Aynı rapora göre, olaydan sonra İstanbul’da yaşayan bir kişi Şirnex’a, hastaneye getirilmiş ve Kürt olduğu anlaşılırsa öldürüleceği kaygısını taşıdığı tespit edilmiştir. Roboskililer kaygılı, evet korkacaklar. Çocuklar yıllarca uçak sesi duyunca saklanacaklar.

Kaçakçılar gizlice çıkıyorlar kaçağa, askere görünmemek için değil, diğer sağ kalanlara “ayıp” olmasın diye.

Devlet onlardan özür dilemek şöyle dursun, faillerini saklayarak hatta üst rütbelerle taltif ederek bir kez daha canlarına kıymıştır ve yaptığına ayıp demek çok hafif kalacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu