GüncelMakaleler

SENTEZ  | Pandemi Günlerinde Eleştirinin Hedefi

"Toplumsal mücadeleler tarihi, ezen sömüren güçlerin neler yaptıklarından çok, onların iktisadi sömürü ve sosyal zulüm pratiklerine karşı emekçi kitlelerin ne yaptıklarının tarihidir"

Kapitalist devlet aygıtını ele geçirmek, onu parçalamak ve yerine sosyalist tarzda bir devlet inşa etmek için proletarya diktatörlüğü ve bir ara biçim olarak demokratik halk iktidarını tesis etmek amacını taşıyan her devrimci örgüt/parti için, kapitalist devlet aygıtının yaşadığı her kriz, devlet aygıtının ele geçirilmesi yolunda yeni bir olanak anlamına gelir.

Bu nedenle iktisadi, siyasi, sosyal bir kriz anında devrimciler, alternatif bir devlet ve yaşam modeli olarak sosyalist devlet ve sosyalizmin propagandasını yaparken, kapitalist devletin yetersizliklerinin onun tercihi değil, kapitalizmin doğasından kaynaklı bir zorunluluk olduğunun vurgusunu yaparlar.

Devrimcilerin burada oynadıkları rol, iktisadi-siyasi-sosyal krizi derinleştirmek yoluyla siyasal mücadelenin parçası haline getirmek olmalıdır.

Kapitalist sisteme yönelen eleştiri kapitalist devlet aygıtının ele geçirilmesini hedeflediği takdirde devrimci olabilecekken, aksi halde bir takım sistemsizliklerin, bozuklukların düzeltilmesi için bir kuruma yazılan arzuhal anlamına gelecek, kapitalist devlet aygıtının mevcut sorunlarını çözerek daha sağlıklı ve uzun süre yaşamasına sebep olacak kapitalist restorasyonu arzulayan oportünist bir tutuma dönüşecektir

Eleştiri, devrimcilerin ve devrimci örgütlerin kendilerine yönelttiklerinde güç ve canlılıklarının teminatı; kitlelerden devrimci örgütlere yöneldiğinde yenilenmenin ve güçlü kitle ilişkisinin aracı olarak işlev görürken; devrimciler tarafından kapitalist sisteme yöneltildiğinde, onu bozmayı, parçalamayı ve tamamen ortadan kaldırmayı amaç edinmiş siyasal mücadelenin etkili bir silahına dönüşür. Devrimciler, kapitalist devleti ve bütün olarak sistemi eleştirirken, kapitalizmi teşhir etmek ve böylece bunu siyasal mücadelenin parçası haline getirmek amacını taşımalıdır.

Hemen her kriz durumunda ortaya çıkan, kapitalist devlet aygıtını ele geçirme amacından uzak eleştiriler kendiliğindenciliğin yansımalarıdır ve esasen yukarıda da belirtildiği gibi buradaki niyet ne olursa olsun, kapitalist sistemin sağlıklı çalışmasını engelleyen sorunlardan kurtulmasından öteye gidemez.

Herkesin kapitalist sistemi eleştirdiği ama bütün bu eleştirileri genel bir siyasal mücadelenin parçası haline getirecek devrimci bir öncü partinin tarihsel misyonunu ortaya koymadığı an ve koşullarda, işçilerin emekçilerin, kapitalist sisteme yönelik eleştirilerden etkilenerek devrimci dönüşüm geçireceklerini düşünmek; yaşanan sorunlar ve iktidar hedefli bir siyasal mücadelenin parçası olmayan eleştiriler yan yana geldiğinde bunun işçiler ve emekçi halk üzerinde aydınlatıcı bir etkisi olacağına inanmak, kendiliğindenciliğin ve ya oportünizmin bir yansımasıdır ve bu sol içerisindeki küçük burjuva liberalizminin ta kendisidir.

Eleştirilerin kendiliğinden işçi-emekçi kitlelerin siyasal bilinç kazanmalarını sağlayacağına olan inancın kendisi küçük burjuva ideolojisidir ve kapitalist sistemin sürekliliğinin teminatıdır. “(…) İşçi sınıfının kendiliğindenci siyaseti, işçi sınıfının burjuva siyasetinin ta kendisidir. İşçi sınıfının siyasal mücadeleye ve hatta siyasal devrime katılması tek başına, onun siyasetini sosyalist yapmaz.” (Lenin, Ne Yapmalı, Sol Yayınları, s. 119, 1977 1. Baskı).

Eleştirinin devrimci siyaset için kapitalist devlet aygıtına yönelen bir silah olmaktan çıkıp, kendiliğindenci siyasetin bir unsuru haline dönüştüğü koşullarda sisteme yönelik eleştirilerin arttığı “felaket” halleri ya da burjuva devlet iktidarının onaylanması amacına hizmet eden parlamento ve yerel seçim süreçlerinde, bu eleştirilerin işçi-emekçi halkın zihinlerinde bilinçlenme yaratacağını söylemek, düşünmek tekrarlayacak olursak; oportünizmdir, liberalizmdir.

 

Tarihsel Rolümüzü Oynama Zamanı

Toplumsal mücadeleler tarihi, ezen sömüren güçlerin neler yaptıklarından çok, onların iktisadi sömürü ve sosyal zulüm pratiklerine karşı emekçi kitlelerin ne yaptıklarının tarihidir. Dolayısıyla, Türkiye’de korona salgını ile ortaya çıkan tabloyu salt sistem eleştirisi için değil, bugün esasen devrimi güçler olarak kendimizi eleştirmek için kullanmalıyız.

Her gün yüzbinlerce işçi, kapitalist sermayeyi daha fazla büyütmek için salgın koşullarında dahi çalışmaya gitmek zorunda kalıyorsa ve biz, Türkiyeli devrimciler olarak ya da özel olarak devrimci öncü olarak, ülke çapında yaygın, etkili bir genel grev örgütleyemiyorsak burada eleştirilmesi gereken büyük bir sorun var demektir. Kapitalistler için azami kâr maksimizasyonunun realize edilmesinin aracı olan devletin, işçileri 3 ay ücretsiz izne gönderilebildiği ve tüm bunların “yasal” olduğu koşulları hazırlamasına karşı iktisadi-siyasi bir eylem, direniş örgütleyemiyorsak burada eleştirilmesi gereken büyük bir sorun var demektir.

Unutmayalım ki, nasıl ki reformlar bizimki gibi ülkelerde faşist bir devlet aygıtının varlık koşullarında, işçi sınıfının emeğinin kurtuluşu kavgasını kolaylaştırabilecek etkenler ise işçi sınıfına yönelik hak gaspları da tersi yönden yaratacağı etki ile devrimci sınıf mücadelesini zorlaştıran bir etken olacaktır.

Bugün TDH’nin bu noktada olmasının dışsal nedenleri olduğu gibi içsel nedenleri de vardır. Ancak bunlar aşılmaz değildir; zira, “gerçekler devrimcidir” önermesinin de bizlere anlatmakta olduğu gibi, kapitalist sistem işleyiş yasaları gereği her gün, her dakika, her an iktisadi-siyasi-sosyal yeni sorun ve krizler ortaya çıkarmaktadır ve bu sorunlar ancak devrimci bir müdahale ile çözülebilir.

Yani, devrimci sınıf hareketi, tarih sahnesinde rolünü oynamak, insanlığın gelişimi önünde bir engele dönüşen kapitalist sistemi iradi müdahale ile parçalamak suretiyle onu ortadan kaldırmak zorundadır.

Bu zorundalığın neden olduğu olaylar ve olgular arasındaki ilişkileri doğru kavrayarak, sonraki adıma yönelik doğru strateji-taktik belirleyecek olursak, kapitalist sistemi tarihin eski eserler müzesine göndermemiz de mümkün olacaktır. Yeter ki, devrimciler olarak, tarihin bizi zorunlu olarak davet ettiği toplumsal hareketler sahnesindeki rolümüzü oynamakta en az zorunlulukların bizi davet ettiği kadar coşkulu bir gönüllülük de gösterelim.

“Devrimci deneyim ve örgütsel yetenek elde edilebilecek şeylerdir, yeter ki bunları elde etme isteği olsun, yeter ki, eksiklikler kabul edilsin, devrimci eylemde bu eksikliklerin kabul edilmesi bunların yarı yarıya giderilmesi demektir.

Ama bu bilinç (ki bu, sözü edilen grubun üyeleri arasında çok canlı idi) sönmeye başladığında, eksikliklere erdemler olarak bakmaya hazır, hatta kendiliğindenlik önünde kölece boyun eğişlerine teorik bir temel bulmaya çalışan kimseler -ve hatta sosyal-demokrat organlar- boy göstermeye başladığında, sadece ufak-tefek talihsizlikler olan şeyler, başlı başına talihsizlikler haline geldi. Bu eğilimden, içeriği yanlış olarak ve çok dar bir biçimde ekonomizm olarak nitelenen bu eğilimden, sonuçlar çıkarmanın zamanıdır.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 45).

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu