Emek

Röportaj | “3. Havalimanı’nda yargılanan sendikal faaliyet hakkıdır”

İşçilerin şantiye dışında sesini duyuracaklarını başka bir yer yok, sen ona başka bir alan tanımıyorsun. Haliyle onlar da en meşru yerinde yaptılar, şantiyede. Sendikacı arkadaşlarımızın dosyasında ise “sendikal faaliyet” suç olarak görülüyor, bundan dolayı tutuklandılar.

İstanbul: İnşaat-İş Sendikası Örgütlenme Sekreteri Kadir Kurt ile hem 3. Havalimanı direnişini hem de direnişe karşı AKP iktidarının tutumunun nedenlerini konuştuk.

– Havalimanındaki direniş nasıl başladı?

– İlk olarak bu eylem, aralarında hem kendi sendikamız hem de DİSK’e bağlı Dev-Yapı İş Sendikası’nın üyelerinin de olduğu bir eylem. Eylemden birkaç gün önce yaşanan servis kazası ve sonrasındaki servis sorunlarıyla birlikte alev alan bir eylem oldu. Diğer sendikalarla birlikte bizim de 4 yöneticimizin dahil olduğu ve öncülük ettiği eylemler halini aldı bu süreç. İlk olarak servis kazasında hayatını kaybeden arkadaşlarımızla ilgili başlayan, servis sorunlarının dile getirildiği ve diğer hak taleplerini de içeren bir eylemdi.

Daha sonra işçi arkadaşlarımız 15 maddelik bir talep listesi hazırlayarak eylemlerini sürdürdüler. Aslında 3. havalimanında daha önce çeşitli eylemler oluyordu. Bunların bir kısmı bizim sendikamızın da birebir örgütlediği, bir kısmı da sendikalardan bağımsız tamamen işçilerin refleksif tutumları ile oluşan eylemlerdi. Yani havalimanı inşaatının çalışma koşulları berbat olduğu için birçok eyleme tanıklık etmiştir havalimanı. Daha önce sendikamızın 2 kez ücret gaspı üzerinden yaptığı eylemler oldu ve bunlarda kazanım elde edildi. İşçilerin kendiliğinden yaptığı eylemler ise genel olarak yiyecek ve barınma problemi üzerine dayalıydı.

– İktidar “Havaalanı 29 Ekim’de açılacaktı. O yüzden eylem yapıyorlar” iddiasın, siz bu son eylemden önce de eylemler olduğunu söylüyorsunuz.

– Tabii, bu eylemler onların tezlerini çürütür. İlk eylemimiz yanılmıyorsam 1 yıl önce olmuştu. Diğer eylem ise yaklaşık 3 ay önce oldu. Bu anlamda onların yaptığı “açılışa bir pusu” tezlerini de çürütüyor bunlar.

 “Dünyayı kıskandıran proje şantiyesinde durum buysa…”

– AKP iktidarı ve yandaşlarının bu eyleme yönelik bu saldırgan tavrının altında yatan sebep nedir sizce?

– İktidarın bu kadar saldırgan bir tavır sergilemesinin altında yatan sebep  tamamen işçilerin bahsettiğim talepleriyle bağlantılıdır. Şimdi şöyle taleplere baktığımda hiçbiri iş kanununda olan yasal maddelerin sınırını aşan talepler değil. Örneğin işçilerin çalışma saatleri, barınma ve yiyecek dahil birçok konu, iş kanununda bellidir. Bu talepler tamamen yasal taleplerdir. Örneğin işçilerin 8 saat olan çalışma saati 6 saate indirilsin, 4 saate indirilsin gibi bir talepleri yok.  Yani tabii ki insanların demokratik olarak bunları değiştirme isteği ve hakkı da olabilir. Ama havalimanı işçilerinin böyle bir talebi de olmadı. Tamamen yasal ve insanı taleplerdi. Yani işçi dedi ki, “senin meclisinin koyduğu, cumhurbaşkanının onayladığı iş yasasını benim şantiyemde de uygula! Bilmem hangi fabrikada uyguluyorsun, benim şantiyemde de uygula!” Hangi vicdan, hangi insan bir işçinin tahtakurularıyla birlikte uyumasına göz yumabilir ki?

Şimdi bunlarla ilgili iktidarın bu kadar saldırgan bir tutum sergilemesinin iki sebebi var bana göre. Birincisi inşaat işçilerinin eylemiyle çok ciddi bir konu açığa çıktı. İlk olarak havalimanı gibi dünyayı kıskandırdığını iddia ettikleri proje üzerinden meydan okumalarına rağmen bu kadar kötü çalışma koşullarına sahip olmasının kamuoyuna yansıması onları felaket derecede rahatsız etti. Çünkü en güvendikleri şantiyelerde bile bu koşullar var ise diğer şantiyelerle ilgili fikir yürütmek pek zor değildir. Yani inşaat işçilerin yaşadığı durumlar kamuoyuna bu eylemle geniş bir şekilde yansıması onları saldırganlaştıran.

O talepler konusunda en çok konuşulan ve gündem olan bir madde vardı. İşçilerin ücretlerinin bir kısmı banka üzerinden yatırılıyordu, bir kısmı da elden teslim ediliyordu. O elden teslim edilen ücret vergiye tabi tutulmuş olmuyor, yani aslında vergi kaçırılmış oluyor. Türkiye’de tüm inşaat firmaları vergi kaçırıyor. Yani devletin gözü önünde, birebir devletin kontörlü altında vergi kaçırma olayı var. İşte tüm bu durumların açığa çıkması onları rahatsız etti. İlk sebep bu tür durumlar.

İkinci sebep de şu; 3. Havalimanında bize göre bir sendikal çizgi yargılandı. Oradaki eylemlere İnşaat-İş ve Dev-Yapı İş Sendikaları  öncülük etti. Bizim dört sendika yöneticimiz oradaydı, eylemlere birebir öncülük ettiler, talepleri işçi arkadaşlarla beraber oluşturdular. Talepler ana firma olan İGA’ya yansıdıktan sonra İGA bir görüşme talep etti. Bu görüşmede kaymakam, İGA’nın en tepedeki ismi Kadri Samsunlu ve oradaki jandarma komutanıyla resmi bir görüşme yapıldı. Bizim cepheden de oradaki işçi arkadaşların seçtiği temsilcilerle birlikte bizim sendikamızın yöneticisi vardı. Yani işçiler ve sendikamızla beraber yapılan bir görüşme oldu. O görüşmede talepler yetkililere aktarıldığı zaman, tepkileri şu oldu “bakacağız”.

Aslında dikkat edin burada “Hayır siz tahta kurularla kalmıyorsunuz, size 1000 kişilik yemek gelmesi gerekirken 400 kişilik yemek gelmiyor, kötü şartlarda çalışmıyorsunuz” denmiyor gelenlere… Durum kabul ediliyor yani arkadaşların bu şartlarda çalıştığı onaylanıyor. Arkadaşlar orada söylemişler, “eğer talepleri kabul ediyorsanız, bunu açıklayın” diye. Ama bunu yapmadılar, “eylemi bitirin biz söz veriyoruz” dediler. Yani söz veriyor ama şu gün demiyor mesela, dolayısıyla verilen sözler inandırıcı değil. Eğer biz orada onun “bakarız” lafı üzerine eylemi bitirseydik, “ya arkadaşlar patron bakarız dedi biz de inanıyoruz” deseydik sendikamızın çizgisine aykırı hareket ederdik. O yüzden cevap olarak dedik ki “siz somut bir adım atana kadar biz eylemlere devam ediyoruz, işçi arkadaşlara bitirin diyemeyiz. Yarın daha güçlü bir şekilde somut adımlar atılana kadar eylemi sürdüreceğiz.”

Eğer eylem orada bitseydi iktidarı bu kadar rahatsız etmezdi. Ama dediğim gibi somut adımlar atılana kadar eylemlere devam kararı aldık. Bana göre işte bu sendikal çizgi orada yargılandı. Tabii bir de bu direnişin diğer şantiyelerde aynı koşullarda çalışan işçilere sıçrama ihtimali de korkuttu onları.

 “Devlet işçiyi durdurmayan sendikacıyı cezalandırdı”

– Sendikanın hem direnişe hem de tutuklu işçilere dair bundan sonraki tutumu nasıl olacak?

– Bizim dört arkadaşımız tutuklandı. Mahkemeye çıkartılmadan ilk başta alınan 600 işçi arkadaşımız arasındaydılar. Şimdi 3. Havalimanı direnişi kamuoyunda çok sahiplenildi. Birçok kurum, sendika ve siyasi parti bu direnişi sahiplendi. Sendikamızın bu aşamadan sonraki tutumu, direnişi sahiplenen kurum, sendika ve siyasi partilerle beraber bu direnişin taleplerini ortak mücadele hattıyla beraber sergilemek olacak. Çünkü bu talepler tüm inşaat işçilerinin ortak talepleri. Madem burada sendikal çizgi yargılandı, o zaman amacımız ortak mücadele hattı yürüterek buna yanıt vermek olmalı. Tutuklamalarla ilgili gözaltına alınan 600 arkadaştan 24’ü tutuklandı. İlk mücadelemiz de onların serbest bırakılması için olacak.

– Peki tutuklananların dosyalarında hangi suçlamalar var?

– Dediğim gibi sendikal faaliyet yargılanıyor. Dosyalarda da genel olarak gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet yer alıyor. Ama sorun şurada zaten işçilerin şantiye dışında sesini duyuracaklarını başka bir yer yok, sen ona başka bir alan tanımıyorsun. Haliyle onlar da en meşru yerinde yaptılar, şantiyede. Sendikacı arkadaşlarımızın dosyasında ise “sendikal faaliyet” suç olarak görülüyor, bundan dolayı tutuklandılar. Dosyada sendikacının “aleyhine” ifade verildi diye bir ibare var. Diyor ki işçileri eyleme teşvik etmiş, iş bırakmalarını istemiş, protesto hakkınız var demiş. Zaten sendikal faaliyet budur. Sendikacının görevi budur, bunu demeseydi zaten suç olurdu. Dediğim gibi orada tamamen sendikal faaliyet yargılandı. Devlet orada sendikacıların o eylemi sakinleştireceklerini bekledi ve olmadı. O da bunu cezalandırmak istedi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu