GüncelManşet

Sivas’ın hesabı sorulacak!

Sivas davası aradan geçen 19 yılın ardından zamanaşımından düşürüldü. 2 Temmuz 1993’te gerici faşistler tarafından devletin gözü önünde ve açık desteğiyle gerçekleştirilen katliamda, 35 aydın, yazar ve ilerici diri yakıldı. Madımak oteli gericiler tarafından ateşe verilmişti ama onlara kibriti verenin ve bugün bir kez daha kimsenin inkar edemeyeceği şekilde açığa çıktığı gibi koruyanın devlet olduğu açıktı. Dönemin başbakanı Tansu Çiller’in “otelin etrafındaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır” sözleriyle devlet, daha ateşler 35 canımızı kavururken tavrını, duruşunu ortaya koymuştu. Jandarma ve polisin ortalıkta gözükmediği katliamla ilgili açılan dava aradan geçen süre içinde mahkemelerin “kararlı” direnişi sonucunda 13 Mart günü düştü. Binlerce gericinin dahil olduğu katliamda 150 kişiye dava açılması bir yana mahkeme adresleri ve ne yaptıkları herkesçe ve tabiî ki devlet tarafından bilinen sanıkları yargılamak için kılını kıpırdatmadı.

2002 yılından bu yana açılım parolasıyla neredeyse el atmadık toplumsal sorun bırakmayan AKP’nin bundan ne anladığı bu dava sonucuyla birlikte bir kez daha dünyaya ilan edilmiş oldu. “Alevi Açılımı” adı altında Alevi halkımızla ilişkileri geliştirmek ve taleplerine çözüm olmak adına başlatılan serüvenin ilk perdesinde AKP’nin yaptığı,  Madımak’ın müze yapılması isteğine karşılık katillerin isimlerini buraya taşımak oldu. Tiyatronun artık çokta izleyicisi kalmayan ikinci perdesi de bu kararla kapanmış oldu. Mahkemenin kendi hukukunu ayaklar altında alarak verdiği kararı, gelişen tepkileri manipüle etmek adına bile dikkate almayan Başbakanın “Vatanımıza milletimize hayırlı olsun” beyanatında açığa çıkan cüreti ve küstahlığı fevri olmasa gerektir.

Zira, 1915 Ermeni soykırımdan bugüne, gayri Müslimlere,  Kürt ulusuna ve çeşitli milliyetlere, değişik inançlara karşı sergilediği tutum bu devletin zengin tarihine delalettir. Devletin tarihi, Türk kimliği ve Sünni inancı dışında kalan tüm toplumsal kesimlere azgın bir saldırı, korkunç bir vahşet, sınırsız bir zulümle harmanlanmış bir imha, inkar ve asimilasyon tarihidir.

Kuşkusuz Alevi inancından halkımızda bu düşmanlıktan nasibini almıştır.

Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş ve Çorum’da kıyımdan geçirilen Alevi halkımız Gazi-Ümraniye ve Sivas’ta kurşun yağmuru altında can vermiş, diri diri yakılmıştır. Alevi inancından halkımızın;  eşit yurttaşlık, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi ekseninde kendi inancı ve kültürü adına yürüttüğü mücadeleye karşı amansız bir düşmanlık sergileyen devlet, bu tavrını Sivas davasında verdiği kararla yeniden güncellemiş oldu.

Türk hâkim sınıflarının, çeşitli milliyetlerden halkımızın kanıyla ayakta tuttuğu saltanatı devam ettiği sürece benzer güncellemeler her defasında karşımıza çıkacaktır.  Öyleyse,  Kürt ulusuna ve diğer milliyetlere, çeşitli inançlara ve kültürlere yönelik bu vahşete son vermek için sistemin doğrudan kendisine, temellerine yönelmeliyiz. Sivas ve benzeri sayısız katliamda devletin bu kahrolası zulmü altında can verenlerin hesabı er ya da geç sorulacaktır.

PARTİZAN

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu