Güncel

Soma 301 Madenci Derneği: “Hangi örtü örter yüzünüze nakşolacak olan utancı?”

"Soma’da 301 madencinin hayatını kaybettiği iş cinayetinin ardından 6 yıl geçti. Üretim baskısı ve güvencesizlik kıskacında çalışmaya zorlanan madenciler katliamın hesabını sormak için sokağa çıktığında tekmelendi. Dava sürecinde hukuk katledildi, ölen her madenci için 6 gün hapis cezası verildi"

Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği, katliamın yıl dönümünde bir açıklama yaptı. Açıklamada siyasi iktidara seslenen aileler, “Katletmeye doymayan siz “infaz yasası” adı altında 6 gün biçtiğiniz cezayı bile çok görüp bu kararı bozdunuz. Çıkardınız evlatlarımızın katillerini“, “Sahi size hiç adalet lazım oldu mu?” diye sordu.

Adaleti bu ülkede herkes için aramaya devam edeceğiz!

Madenci ailelerinin açıklaması şu şekilde: 13 Mayıs 2014… Hayatımızın en karanlık, en acı günü. Kimimiz evladını, kimimiz kardeşini, kimimiz eşini, kimimiz babasını yolladı o sabah madene işlerinin hayırlı olmasını dileyerek.

“Akşam ne yemek istersin” diye sordu anneler, eşler. Bilmiyorduk ki günün ilerleyen saatlerinde neler olacağını. Saatler ilerledikçe kaza olduğu haberini aldık. İnanmak istemiyor insan. Konduramıyor. Bir yolu olmadığını biliyor ama “hayır” demek kurtuluş gibi geliyor.

Elimiz göğsümüzün üzerinde bir yumruk, boğazlarımız düğümlü nefes almak bile zulüm sanki bize, koşuyoruz madene. Madenden çıkan her yüzde arıyoruz evladımızı, kardeşimizi, eşimizi, babamızı. Çıkana seviniyor, tanıyamadığımız yüze kahroluyoruz. Zaman ilerledikçe yolumuz madenden ayrılıyor. Soğuk hava deposunda beden arama yoluna doğru ilerliyoruz.

O gün o soğuk hava deposu ne çığlıkları hapsetti duvarlarına. Ne gözyaşlarını sakladı bahçesine. Evladınızın canını aramaktan vazgeçip bedenini aramanın nasıl bir karar olabileceğini anlatamayız. “Keşke ben orada olsaydım, keşke işe yollamasaydım, keşke, keşke…” keşkelerle dolu bir yolculuk yapıyoruz”  başladı.

Onlarca bedenin içinden buluyoruz evlatlarımızı. Ufacık bir ipucundan tanıyoruz onları. Vedalaşamadan, sarılamadan, “bizi affet” diyemeden, kokusunu bir kez bile alamadan toprağa uğurlama yolculuğuna çıkarıyoruz evlatlarımızı. Gülüşlerinin, sıcaklıklarının, seslerinin, ellerinin bir daha olmayacağını bilerek toprağa veriyoruz. Onlara dair yalnızca toprakları kalıyor elimizde. O toprağa bile nasıl dokunacağımızı bilemiyoruz, incitmekten korkarak. Küçüklüklerinde düştüğünde kanayan dizlerini öpen bizler topraklarını öpüyoruz o gün.

Günler geçiyor belki adaleti arar, saklandığı yerden çıkarırız diyoruz. Avukatlarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla düşüyoruz adaletin peşine. Mahkeme salonlarını arşınladıkça acımız hafifler sanıyoruz ama öyle olmuyor ne yazık ki. Biz evlatlarımızın toprağına dokunmaya korkarken en onurlu kıyafet olan cübbeyi çıkarıyor sanki hakimler de giyiyorlar üzerine celladın cübbesini. Katlettikleri yetmiyor evlatlarımızı, bir kez daha katlediyorlar onları.

Tabii bizleri de…Adalet haberini bekleyen toplumu katlediyorlar. Avukatlarımızı katlediyorlar. En önemlisi de hukuku katlediyorlar. Evlatlarımızın hayatını 6 günle sınırlıyorlar. 301 evladın yaşamının bedelini 6 günle biçiyorlar. Evlatlarımızın son sözlerinin bile ne olduğunu bilemedik biz. Çocukken ateşlendiklerinde 6 gün gözlerimizi kırpmadık biz. Okula başlayacakları zaman heyecandan 6 gün uyuyamadık biz. Şimdiyse, evlatlarımızın elimizden alınmasına sebep olanlara 6 gün biçtiniz siz. Biliyor musunuz 6 yıl geçti 2014’ün üzerinden? Biz hala ilk günkü gibiyiz, acımız hala ilk günkü gibi taze.

Tekmelediniz bizleri sonraysa kendinize seçim yatırımı yapmak için bir özür dilettirdiniz. Kuru bir özür müydü o tekmenin acısını bizim yüreğimizden sökecek olan? O tekmeyi her gün attınız yüreklerimize her gün… Mahkeme salonlarında verdiğiniz kararlarla tekmelediniz. HSK önüne evlatlarımızın toprağını götürürken bizlere biber gazı sıkarak tekmelediniz. Avukatlarımıza şiddet gösterilmesine göz yumarak tekmelediniz.

Avukatlarımızı tutuklatarak tekmelediniz. Dava karar aşamasına gelmişken, hakimi değiştirerek tekmelediniz. En önemlisi de bizden öte kendinizi tekmelediniz. Onurunuzu tekmelediniz. Kamu vicdanını böylesine sarsan bir olayda onurunuzu bıraktınız o mahkeme koridorlarında. Adaleti ve bizleri katlettiğiniz yetmezmiş gibi kendi onurunuzu da katlettiniz. Aslolan yaşamaktan ziyade onurlu yaşamaktı oysa, unuttunuz” denildi.

Açıklamanın devamında, keşke bu kadarla sınırlı kalsaydı her şey ama tekmelemeye ve katletmeye doymayan siz “infaz yasası” adı altında 6 gün biçilen  cezanın  bile çok görüp bu kararı bozdulduğunu belirtilrek, “Çıkardınız evlatlarımızın katillerini…” denildi devamında,

“Şimdi soruyoruz size dilediğiniz hangi özür söndürür içimizdeki ateşi? Hangi örtü örter yüzünüze nakşolacak olan utancı? Sahi hiç utandınız mı siz? Hiç acımızı hissettiniz mi? Hiç kendi evlatlarınızın yüzüne bakarken içiniz cız etti mi?

Babasına sarılabilen torunlarınızı görünce bir yerlerde babasına sarılamayan çocuklar olduğunu bildiniz mi? Babasını yalnızca fotoğraflardan tanıyan, “babamı özledim” diye mezarına koşmak isteyen çocukların var olduğunu bildiniz mi? Yüzünüzü güldüren babalar gününün kimi çocuğa zehir günü olduğunu bildiniz mi? Anneler gününde evladının kapısını çalması gerekirken evlatlarının mezarına kendi ayaklarıyla giden evlatsız kalan anaları bildiniz mi? Sahi size hiç adalet lazım oldu mu?

Biz yitirdik evlatlarımızı, kardeşimizi, eşimizi, babamızı ancak mücadelemiz yeni Soma’lar yaşanmasın diyedir. Soma’dan sonra yüzlerce işçi kaybettik. Hepsinin ailelerinin yanındaydık. Acılarımız ortak, söylemlerimiz ortaktı. “Bir evladı daha kaybetmeyelim”. Biz yaşatmak ve onları korumak için yola çıktıkça başka haberlerle yıkıldık. Ne olursa olsun biz evlatlarımız için mücadelemizi sürdüreceğiz. Onurumuzu yaşatmaya devam edeceğiz. Adaleti bu ülkede herkes için aramaya devam edeceğiz!

SOMA 301 MADENCİLER SOSYAL YARDIMLAŞMA DERNEĞİ” denildi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu