GüncelKadın

MAKALE | “Nafaka Gaspına Karşı Mücadeledeyiz!”

"Bu saldırı üzerinden kadınların şiddete mahkum edilmesi politikasının bir parçası olan nafaka saldırısı da sokağı daha fazla örgütlemek, saldırılara karşı koymak için önemlidir.  Kadın örgütleri olarak birlikte nafaka hakkına karşı mücadele etmek için sokakta olmalıyız."

Kadınlara dönük saldırıların ardı arkası kesilmiyor. İstanbul Sözleşmesi’den çıkılmasından sonra 6284. yasanın kaldırılmasının her an gündeme gelmesi durumuna karşı kadınlar teyakkuz durumundayken bir de 2021 bitmeden bu saldırıların devam edeceğinin “güçlü” bir sinyali daha verildi.

Daha önce nafaka hakkının kaldırılması çokça gündeme geldi ve kadınların mücadelesi sonucu her seferinde bir şekilde durduruldu. Ancak nafaka tartışmaları tekrar hükümetin gündeminde çünkü erkek egemen devletin dönem sözcüsü AKP, sırtını erkeklere dayamakta ve içinde bulunduğu siyasi krize merhem olacağını düşünerek kimi gerici faşist dernekleri memnun etme derdinde. Buradan yola çıkarak nafaka hakkının gaspını yasalaştırma yolunda kararlı olan siyasi iktidarın, bu yıl içerisinde nafaka saldırısını yeniden TBMM’nin gündemine taşıması bekleniyor.

Keza R.T.Erdoğan 2021 Aralık ayında yaptığı açıklamada “Temennimiz odur ki bu yıl içerisinde bu problemi çözelim. Kadınların mevcut haklarından geriye gidilebilecek bir çalışma asla söz konusu değildir. Tüm tarafları koruyacak, çocuğu da gözetecek usul geliştireceğiz. Herkesin içine sinecek bir sonuca varıncaya kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İlgili bakanlıklarımız titiz bir istişare ve fikir teatisini yürütüyor. 2022’de nafakayı da içine alacak şekilde boşanma hukukuna ilişkin konuları yeni mağduriyetlere yol açmayacak şekilde ele alacağız” sözleriyle nafaka saldırısının üzerinde “derin” çalışmalar olduğunu duyurdu.

Nafaka gündeme geldiğinden bu yana kadınlar, kadın örgütleri itiraz noktalarını oluştururken iktidarın manipülatif bilgilerinin aslı olmadığını yüksek sesle dile getirdi ve gerçekleri haykırdılar. Nafakanın süresiz olmadığını, nafaka alan tarafın ekonomik durumunun düzelmesi veya yeniden evlenmesi durumda kesilmesi gibi nafakanın kadınlara değil yoksulluğa düşen tarafa verilmesi bilgisi gibi.

İlgili maddede yer alan yoksulluk nafakası, boşanma sırasında verilen tedbir nafakası ve çocuklar için verilen iştirak nafakası gibi bakım nafakasının bir türüdür. Evlilikteki taraflardan biri boşanmayla birlikte yoksullaştığında geçimini sağlayabilmek için diğer taraftan mali gücü oranında, süresiz olarak nafaka isteyebilir (Türk Medeni Kanunu [TMK], m. 175). Burada “süresiz” ibaresinin nafakayı alan tarafın evlenmesi durumda kesilmesi manüple edilen bir bilgidir.

Çok düşük miktarlarda belirlenen ve büyük oranda tahsil edilmeyen nafakanın kadınların zenginleşmesi, nafaka için erkeklerle evlenip boşanması vb. neredeyse hurafeye denk düşen bilgilerin gerçeğini dile getirmeye ve anlatmaya devam etmek gerekiyor. Yine nafakanın süresiz veya süreli olmasının taktirinin mahkemeye bırakılması tartışması da gündemi işgal etmeye başlayan başka bir noktadır. Ve bu da kürtajın fiili olarak yasaklanmasına denk düşecek şekilde nafakanın fiili olarak mahkemeler yoluyla süreli hale getirilmesinin önünü açan bir tartışmadır.

Nafaka meselesinde yapılan tartışmalara baktığımız zaman öne çıkan diğer bir nokta ise nafakayı devletin ödemesi tartışması oldu.

Tartışma “Nafaka ödemeye hükmedilen taraf bu nafakayı evli kalınan süre 10 yılsa 10 yıl ya da bunun yarısı gibi sınırlı bir süre ödeyecek. Bu süre bitiminde eş çalışmıyor, halen nafakaya ihtiyaç duyuyorsa bu durumda devlet kurumları devreye girecek. İlgili sosyal yardım mekanizmaları devreye alınarak kadının nafakasını ödemeyi devlet üstlenecek” şeklinde çeşitli haber siteleri üzerinden kamuoyuna açılmış oldu. Ancak ifade etmek gerekir; nafakayı devletin ödeyeceği tartışmasını erkeği korumaya, yaşanan şiddetin üstünü örtmeye dönük bir hamle olarak AKP’nin kendi kitlesinin de bir nabzını yoklama şeklinde okumak gerekiyor.

Nafaka, kadınların erkeklerden alacağıdır!

Çünkü nafaka aslında evlilik içinde kadınların harcadığı karşılıksız emeğin erkekleri güçlendirirken kadınları güçsüzleştirip yoksullaştırdığının, kadınların harcadıkları emek karşılığında erkeklerden alacaklı olduğunun itirafı ve ifşasıdır.

Kasıt bu olmasa da, nafakayı evlilik süresine oranlayarak sınırlandırma çabası ise evlilikte harcanmış olan karşılıksız emeğin apaçık bir itirafıdır. Yine nafakanın kadınlara verilmesi eşit koşullara, eşit istihdam edilmeme, eşit ücret almamanın sonucu olarak kadınların yoksulluğa düşen taraf olmasının da itirafı ve kanıtıdır. Kadının bugün içinde bulunduğu yoksunluk ve yoksulluğun sebebi dün harcamış olduğu emek ve hayatını dört duvarın arasında geçirmesidir.

Yoksulluk nafakası tartışması, kamuoyunda toplumsal gerçeklikten kopuk şekilde siyasal iktidarın aile politikası çerçevesindeki beklentileri ve dayatmalarıyla, kadının “aile” içinde tutması ile iş, sosyal ve sokak hayatının dışında tutma politikasının ürünüdür.

Devletin yapması gereken, kadınların bugünkü ihtiyaçlarını gözönüne alıp bir nafaka miktarı belirlemek ve onun ödenmesini sağlamaktır. Elbette ki tüm bunları talep ederken kadınların iş alanlarında insanca yaşam koşullarının sağlanması ile istihdam edilmesi, eşit ücret alması gibi talepler için mücadele etmeyi de ihmal etmemek gerekir.

Kadınların eşit koşullarda çalışmaması, ev içi emeğinin devasa boyutlara ulaşmasına rağmen görünmezliğinin devam etmesi ve buna benzer bir çok nedenden ötürü daha fazla yoksulluğa düşen taraf olması nedeniyle nafaka hakkının bugün siyasi iktidar tarafından gasp edilmesine izin veremeyiz.

Bu saldırı üzerinden kadınların şiddete mahkum edilmesi politikasının bir parçası olan nafaka saldırısı da sokağı daha fazla örgütlemek, saldırılara karşı koymak için önemlidir.  Kadın örgütleri olarak birlikte nafaka hakkına karşı mücadele etmek için sokakta olmalıyız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu