EmekGüncel

SÖYLEŞİ | “Biz sağlık emekçileri, yaşarken yaşatma eylemi gerçekleştirmek istiyoruz”

"Salgını önlemenin en önemli koşulu sağlıkçılara virüs bulaşmasını önlemektir. Toplu taşıma kullanan bir sağlıkçı için hangi önlemden bahsedebiliriz? Bu yüzden sağlık çalışanlarına servis uygulaması başlatılması gerekiyor"

Wuhan’da ortaya çıkan Koronavirüs (Covid-19)  üç aydan fazla bir süredir dünyaya yayılmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen virüs, Türkiye’de de ilk kez 11 Mart’ta görüldü.

23 Mart itibariyle 30 can kaybı ile 1256 vakaya ulaşan ve her gün katlanarak artan vaka sayısı ile birlikte sağlık emekçilerinin çalışma şartlarının ne durumda olduğu ise merak konusu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası MYK üyesi Fikret Çalağan konuyla ilgili sorularımızı bize yanıtladı.

Son zamanlarda salgından dolayı sağlık emekçilerinin çalışma şartları nasıl değişti?

Hastane ve diğer sağlık hizmetinin verildiği yerler normalde ağır ve tehlikeli işler kapsamına girmektedir. Lakin hastane koşullarına baktığımız zaman İşçi sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) kapsamında değerlendirdiğimizde yeterince önlem alınmadığını tespit ettik. Bu uyarılarımızı devam ettirmekteyiz fakat şu anda, salgın zamanında da benzer sorunlar devam etmektedir. Çünkü sağlık sektörünün altyapısı buna hazır değildir.

Sağlık emekçilerine yönelik tutumda bile bir farklılık var. Mesela Cumhurbaşkanlığı bir izin genelgesi yayınlıyor. Bu genelgenin büyük bir çoğunluğu, en riskli durumda olan sağlık çalışanlarına uygulanmamaya çalışılıyor. Olağanüstü bir durum olarak ifade edilmesine rağmen sağlık çalışanlarına bu tutumla yaklaşılıyor. Tabi itirazlarımızla birlikte olumlu anlamda bazı düzenlemeler yapıldı ama bunlar yeterli değildir.

“Sorunları giderilmeyen sağlıkçı, sağlıklı hizmet veremez”

Sağlık çalışanlarına koruyucu ekipman temini konusunda ciddi sıkıntılar var. Hastane yönetimi çalışanlarını gören, onların temsilcilerini gören bir tarz ile hareket edilmemektedir. Ayrıca böylesi olağanüstü koşullarda öne çıkan en önemli şeylerden biri de iş demokrasisidir. Bu aynı zamanda hastane yönetiminin de demokratikleşmesi de demektir.

Bu nasıl gerçekleşir? Hastane yönetiminin her konuda işçi temsilcilerini muhatap alması ile gerçekleşir. “Ben bilirim, ben yaparım” anlayışını da doğru bulmuyoruz. Bu tutum sağlık çalışanlarının kaygılarını gidermemektedir. Sağlık çalışanlarının sıkıntıları giderilmezse iyi bir hizmet üretmeleri mümkün olabilir mi? Özetle birikmiş sorunlar ile birlikte bu krizin ortaya çıkması işin içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olmuştur.

Peki bu salgınla ilgili sağlık emekçilerine teorik ve pratik bir eğitim verilmekte midir?

Teorik bilgiler konusunda sadece Sağlık Bakanlığı’ndan değil Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere daha önceden virüsle mücadele etmiş bir çok ülkeden bize ulaşan veriler var. Böylece bu veriler ışığında bir uygulama yönetmeliği oluşturuldu. Sorun burada değil. Asıl sorun buna altyapının ne kadar hazır olduğudur. Dolayısıyla sorun bilgi eksikliğinde değil bilgiyi uygulamaya geçirememektedir. Halen hastane, poliklinik hizmetleri salgın yokmuş gibi bir tarzda yürütülüyor.

Bizim uzun zamandır talep ettiğimiz çocuklu çalışanlar için kreş ve çalışanlara servis sorunuydu. Bugün bu sorunlar daha da ön plana çıkmıştır. Salgını önlemenin en önemli koşulu sağlıkçılara virüs bulaşmasını önlemektir. Toplu taşıma kullanan bir sağlıkçı için hangi önlemden bahsedebiliriz? Bu yüzden sağlık çalışanlarına servis uygulaması başlatılması gerekiyor.

Sağlık emekçileriyle görüştüğünüzde çalışma koşullarıyla ilgili ne gibi sorunlar öne çıkıyor?

Şöyle ifade edeyim, bu insanlar ile konuştuğumuz zaman sürekli kaygılarının giderilmeme durumu ortaya çıkıyor. Kendi kaygılarınız giderilmediği müddetçe başka bir insana doğru bir hizmet vermeniz mümkün değildir. Olağanüstü bir durum olarak ifade edilen böyle bir zamanda öncelikle sağlık çalışanlarına destek vermemek büyük bir problemdir.

Böylesi bir koşulda sağlık alanı salgınla mücadelede en önemli araçsa, buraya ek kaynak ayırılması lazımdır. Kendileri de sağlık personelinin eksik olduğunu söylüyorlar. Fakat bu sorunu şöyle çözmeye çalışıyorlar, Cumhurbaşkanlığı tarafından sağlık çalışanlarının ileri tarihli izinleri kısa tutulmaya çalışılıyor.

Biz diyoruz ki bu tutum doğru değildir. Bu şekilde sağlık hizmeti yürütülemez. Hamile olan bir kadını, çocuğu olan bir insanı, kronik hastalığı olan bir insanı burada zorla çalıştırmak etik değildir.

Bir genelge çıkarılarak atanamayan binlerce sağlık çalışanı ihtiyaçlar çerçevesinde atanabilir. Sağlık alanında güvenlik soruşturmalarının bu kadar katı bir şekilde uzatılması gereksiz bir şeydir. Bu insanların bir an önce atanması gerekiyor. Demek istediğim elimizde yeterli sağlık çalışanı var fakat yeterli kaynak ayırılması ve atamaların yapılması gerekiyor.

“Sömürü çok fazla”

Özetle sağlık emekçilerinin yapılmasını istediği talepleri nelerdir?

Biz sağlık emekçileri yaşarken yaşatma eylemi gerçekleştirmek istiyoruz. Bizler sağlıklı bir çalışma ortamı, bir çalışma yönetimi ve sağlık çalışanlarının üstündeki yoğun iş baskısının hafifletilmesini istiyoruz.

Bunun dışında yeterli ekipman sağlanmasını istiyoruz. Tabi bu sorunların çözümü de sağlık çalışanlarının temsilcileriyle sürekli bir diyalog halinde olmaktan geçmektedir.

Tabi ortada başka bir sendikacılık anlayışı da var. İktidarın açıklarını nasıl kapatırız diye düşünen, kendi hafızası olmayan bir sendika anlayışı bizim için temsilci olamaz. Eldeki verilerin kamuoyunda şeffaf bir şekilde paylaşılmaması da çalışanların üstündeki baskıyı da artıran faktördür ve bunun da çözülmesi gerekir.

Hastane ortamı baskısı, doktor başına düşen hasta sayısının fazla olması, çalışma saatlerinin gittikçe uzaması da çalışanları yıpratmaktadır. Şunu da ifade edelim, hastanelerin Şehir Hastanelerine dönüşüm sürecinde emek sömürüsünü, iş yükünü daha da arttı. Bu salgın ile daha da artacaktır. Yani Şehir Hastaneleri içinde düzenlemeler gerekiyor. Bütün bunları tek kelimeyle özetlememiz gerekirse sömürü çok fazladır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu