GüncelManşet

Gözaltına alınan Kızıl Bayrak muhabiri: “Yasa, hukuk yok, düşman hukuku var!”

İstanbul: 13 Ocak Cumartesi günü TAYAD tarafından düzenlenen bir eylemin haber takibi sırasında polisin devrimci ve demokrat kimlikli gazetecilere dönük tahammülsüzlüğünün bir ürünü olarak gözaltına alındı Ersin. Avukatı nereye götürüldüğünü öğrenmeye çalıştığında “gözaltı kaydı yok” denilerek gözaltının zeri örtülmeye çalışıldı. Ancak İHD’nin ve tepkilerin devreye girmesi ile gözaltında olduğu kabul edildi ve aynı gün serbest bırakıldı. Kızıl Bayrak muhabiri Ersin Özdemir ile bu süreci konuştuk.

– İlk olarak gözaltı saldırısının nasıl geliştiğinden başlayalım istersen…

– TAYAD’lı ailelerin Tek Tip Elbise’ye dair eyleminin haberini takip ediyordum. Benim dışımda başkaca da basın yoktu. Bu arada 6-7 kişilik TAYAD’lı aile eylemde bulunurken, 30’dan fazla polis vardı ve çevreyi kuşatmıştı. Anlaşılacağı üzere tam bir abluka yaşanıyordu. Ben de haberi tek başıma izleyince polis bana yöneldi. Basın kartımı istedi. Muhabir olduğumu belirttim. Sonrasında da polisler, “burada bekleme”, “beklemek yasak”, “Basın kartın zaten geçerli değil” vs. tehditlerle benim haberi takip etmemi engellemeye çalıştılar. Ben de “Haberi izleyeceğimi”, “basını engellediklerini” söyledim ve tavrıma devam ettim. Polis tavrımı devam ettiğimi görünce, buna tahammül edemedi. Bu kez de kimliği aldılar. GBT yapmadan ellerinde tuttular. Amaçları beni oradan göndermekti artık. Haber takip alanını kuşattıkları için, insanların orayı görmesini engelliyordular ve benim eylemin haberini yapmamı engellemeye çalışıyordular.

 Eylemin sonuna doğru bir polis küfür ederek, üstüme yürüdü. Ağza alınmayacak küfürlerle üstüme yürüyen poliste kimlik sordu. Bende “ağzını topla”, “düzgün konuş, öyle kimlik iste” dedim. Sonra da tartışmalar devam etti ve beni gözaltına almaya çalıştılar. Ben de direndim ve haksız bir şekilde gözaltı yapamayacaklarını söyledim. Sonunda beni zorla arabaya bindirdiler. Bindirilirken polislerin gözaltı tavrını, sloganlarla teşhir etmeye çalıştım. Bu tavrımın ardından arabada darp ettiler. Darp ederken, küfürlere de devam ettiler. Bu durum karakola gidene kadar devam etti.

 

“Bu tür gözaltılar rahatlıkla yapılmaya devam edilecek”

– Karakolda neler yaşadın?

– Karakolda üzerimdeki montu parçaladılar. Araçla beni karakola götüren ekip yanıma gelmedi. Başka sivil polis geldi. Tabii gözaltına alındıktan sonra eylemciler gazetedeki arkadaşlara ulaşarak gözaltına alındığımı iletmişler. Gazeteden arkadaşlar haberdar olunca, avukat yönlendirmişler. Avukat, Taksim karakolunu aramış, Vatan’ı aramış ve kendisine, “Aradığınız kişiye dair gözaltı kaydı yok” deniliyor. Gözaltında kaydımın olmadığı avukatlara söylenince, arkadaşlarımız durumdan kuşkulanıyor.

Tabii bu memleketin örneğinde Metin Göktepe gibi bir örnek olunca duyarlılık gelişti. Oluşan tepkinin üzerine karakola İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gülseren Yoleri geldi. Muhtemelen o geldikten sonra da gözaltı kaydım gerçekleşti. Çünkü bana imzalatmaya çalıştıkları tutanakta, beni suçlamışlar. Onların bana ettiği hakaret vs. saldırıları benim onlara yaptığımı yazmışlar. Bunu da ‘kimlik göstermedi’den başlatmışlar. İşte o arada nasıl bir tutanak hazırlayacaklarını planladılar. Çünkü kendileri açıktan “yasal olmayan” bir iş yaptılar ve “bunun üzerini nasıl örteriz, nasıl kurtuluruz” diyerek tutanak hazırladılar. Tutanakta gözaltı kaydımı da gözaltına alışımdan 2 saat sonrası olarak yazmışlar. Avukat geldikten kısa bir süre sonra da serbest bırakıldım.

– Peki, bir tepki oluşmasaydı? 

– Onu tam olarak bilemeyiz. Sonuçta bu ülkede geçmiş deneyimlerde bulunmakta. Baktığımızda da gözaltı yapıyor ama işleme koymuyorlar. Ülkenin içinde bulunduğu durumu da göz önünde bulundurursak bu keyfi davranışın çok rahatlıkla yapıldığını ve yapılacağını da görmekteyiz.

 

“Onlar için yasa hukuk yok artık. Çünkü düşman hukuku işliyor”

– Ükede gazetecilere dönük ciddi bir gözaltı ve tutuklama furyası mevcut. Sen de bunu deneyimleyen bir gazeteci olarak süreci nasıl görüyorsun?

– Ben Gezi direnişi süreciyle gazetecilik mesleğini yapmaya başladım. O dönemde de benzer bir tablo vardı. Özellikle Gezi Parkı’nın boşaltılmasından sonra. Polisin pervasız bir saldırısı söz konusuydu. Eylem izletmiyorlardı. Sürekli taciz ve mesleğini yapmanı engelliyorlardı. Hatta iş öyle bir boyuta vardı ki, burjuva medyanın çalışanları dahi saldırıya uğradı.

Bu yaşananların arka planında ne olduğuna gelirsek, şefleri Tayip Erdoğan’ın, “Elinizi korkak alıştırmayın, rahat olun” diyerek verdiği bir güvence var. Bugün de Süleyman Soylu’nun yaptığı gibi. Şunu da es geçmeyelim! Gezi’de bunları yaşatanların, terfi edildiğini unutmayalım. Yani o günden bu güne yetişen polisler onları örnek alarak daha da pervasızlaştılar. Onlar için yasa hukuk yok artık. Çünkü düşman hukuku işliyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu