Makaleler

“Stratejik ortak”, “doğal müttefik” Türkiye’nin Filistin’de uşaklık ödevi

ABD’nin “stratejik ortağı”, İsrail’in “doğal müttefiki” Türkiye, seçimler nedeniyle Ortadoğu gündeminden biraz soluklandıktan sonra konuyu tekrar gündemine aldı. Zaman kaybetmeden bölgedeki misyonuna uygun bir hareketle Filistin Başbakanı Mahmut Abbas ve Hamas lideri Halid Meşal ile görüştü.

Hamas ve El-Fetih arasında daha önce Mısır’da başlayan görüşmeler ve uzlaşma arayışı, Türkiye’nin Mısır’dan “rol çalmasıyla” Türkiye’de gerçekleşti. Filistinli 13 grubun anlaşmasıyla, Filistin’in parçalı görüntüsü şimdilik ortadan kalkmış görünüyor. Bu parçalı görüntünün ortadan kalkmasını ABD ve tabii ki Türkiye bizzat arzuluyor ve gereken “desteği” sunmaktan geri durmuyordu. Nitekim görüşmelerde gerek Abbas’a gerekse de Meşal’a, birleşik bir Filistin’in önemi vurgulandı.

Filistin-İsrail sorunu çözülmeden, ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme politikasında başarılı olması mümkün değil. Bu anlamda, araları uzun zamandır “bozuk olan” Türkiye ile İsrail, ABD’nin “özel ricasıyla” karşılıklı jestler yaparak ilişkilerini düzeltme rotasına girdi. Öyle ki İsrail, Erdoğan’ın seçim başarılarını kutlarken, öte yandan geçmişte yaşananların unutulması, geleceğe emin adımlar atılması isteğini dile getiren bir mektup yazdı. Ayrıca Türkiye’nin Hamas’la görüşmesini de sessizlikle ve anlayışla karşıladı. Tam da bu dönem “kaderin bir cilvesi” olarak Mavi Marmara filosu “teknik arızadan” kaynaklı yola çıkamadı. Birbirine uzatılan çiçek demetleri, İsrail-Türkiye arasındaki sorunların şimdilik düzeldiğini gösteriyordu. Önümüzdeki günlerde İsrail ile Türkiye’nin ABD’nin “arabuluculuğunda” toplanması bekleniyor. Filistin sorununda kartlar tekrar karılıyor.

Filistin sorununda Filistinlilerin dağınık yapısının giderilmesi için çaba harcayan Türkiye, önümüzdeki yıl Filistin’de yapılacak seçimleri oldukça önemsiyor. Çünkü tıkanan süreç, kitlelere onaylatılmış bir hükümete ihtiyaç duyuyor. Ancak bunun için Filistin’in parçalı yapısının giderilmesi önemli. Bundan İsrail’in sıkıntı duyduğu esasta söylenemez. Çözümsüzlük onları da zorluyor. Ayrıca İsrail devletinin varlığının kabul edildiği bir çözüme giden yol da ancak böyle mümkün. Her ne kadar Hamas’tan rahatsızlığını söylese de, İsrail’in ABD ve Türkiye’den esas beklentisi Hamas’ın çözüme “ikna” edilmesi. Türkiye’nin bütün çabasının da bu olduğu ortada. ABD’nin bölgesel çıkarları açısından İsrail’in varlığına duyulan ihtiyaç, sorunun ancak İsrailli çözümü üzerinde odaklanmayı sağlıyor. Tam da burada Türkiye’ye büyük rol düşüyor.

Özellikle Mısır’ın içine düştüğü durumdan sonra bilhassa Türkiye’nin öneminin İsrail açısından arttığı söylenebilir. Bunun için ilk adım olan dünyanın değişik yerlerindeki Filistinli büyükelçiler toplantısının 23-24 Temmuz tarihinde İstanbul’da yapılması Türkiye’nin bölgedeki rolüne uygun bir çaba içerisinde olduğunu gösteriyor.

İsrail’in Türkiye’ye yönelik uyarılarında bunu görüyoruz. Türkiye’ye yönelik yaklaşımında, iki ülke ekonomilerinin “uyumlu” olduğundan, çıkarlarının “aynı” olduğundan bahsedilmekte. Zaten siyasi ilişkilerde “ciddi” sorunlar yaşanırken, ekonomik ilişkilerin, sanki hiçbir şey yaşanmamışçasına devam etmesi, sorunun büyüklüğü konusunda ipucu veriyor.

ABD’nin öncülüğünde şer ekseni tekrar aktif hale geliyor. ABD, İsrail, Türkiye şeytan üçgeninde, Ortadoğu halklarının ve tabii ki Filistin halkının payına yine kan, zulüm düşecek. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, Ortadoğu’da halkların direnişini boşa çıkartamayacaklar, eninde sonunda kazanan halk olacak. ABD emperyalizminin girdiği çıkmazdan başarıyla çıkabilmesi de ufukta pek mümkün görünmüyor. “Arap Baharı”nın da gösterdiği gibi halk kitlelerinden her zamankinden daha fazla umutlu olmamız için çok daha somut nedenlerimiz var.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu