Emek

Taşeronda kadro oyununa işçiler fiili direnişle yanıt veriyor

belediye işçilerinin kesintisiz ve fiili direnişi bir kıvılcımdır taşeron oyunu karşısında. Keza Ege Üniversitesi’nde “güvenlik soruşturması” nedeniyle işlerinde edilen yüzlerce taşeron işçi de belediye işçilerini örnek alarak kesintisiz direnişe başladıklarını duyurdular. Kuşkusuz işçi ve emekçiler birbirlerinin fiili direnişinden öğreniyorlar

Yılan hikâyesine dönen taşeron sistemi, AKP döneminde çokça gündeme geldi. AKP, iktidarı boyunca ara ara kullandığı taşeron kartını yeniden gündeme getirerek “taşerona kadro” sözü vermiş ve bu tartışmaları yeniden alevlendirmişti. Ancak bu alev, işçi ve emekçilerin evine yangın olarak düşmeye, işsizlik tehdidi ile bu yangın büyümeye başladı.

Devletin tarihi boyunca taşeron, farklı isimlerle çalışma yaşamında işçiler için esnek, güvencesiz, katliamla burun buruna çalışmanın adı oldu. 1980’lere kadar taşeronluk, istisnai bir çalışma ve “istihdam” biçimi olarak görülüyordu. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın ardından uygulanan neo-liberal politikalarla birlikte taşeronlaştırma hem kamuda hem özel sektörde yaygınlaşmaya başladı. Önce yemekhane, temizlik, tekstil, güvenlik, nakliye gibi esnek çalışmanın daha “rahat” dayatılacağı işler taşerona verilirken, 1990’lı yıllarda taşeronlaştırma asıl işlere de sıçradı.

Bu dönemde hangi işlerin taşerona verilebileceğine ilişkin bir sınırlama ve detaylı yasal düzenlemeler yoktu. Buna rağmen yargı kararları ile çok sayıda taşeron ilişkisinin muvazaalı (hileli) olduğu tespit edildi. Taşeronlaştırma ile kâğıt üzerinde bir iş bir başka patrona verilmiş gibi gösteriliyor ancak aslında paravan işlevi gören taşeron şirketler üzerinden işçi temini amaçlanıyordu. 2000’li yıllara geldiğinde taşeronlaştırma kontrolden çıkmıştı…

Taşeronlaştırma, işçileri bölüp parçalamak, güvencesizleştirmek ve sendikasızlaştırmanın en önemli araçlarından biri oldu. Taşeronlaştırma hem bir özelleştirme yöntemi olarak hem de işçi ücretlerini düşürmenin aracı olarak kullanıldı.

 

Seçim propagandasının sihirli sözcüğü: “Taşerona kadro!”

Devletin şimdi ki sözcüsü AKP, 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar olamayınca, 1 Kasım 2015 seçimlerinden önce ilk kez kadro sözü vermek zorunda kaldı. Seçim bildirgesinde “Alt işverenlik (taşeron) çerçevesinde asıl işlerde çalışanları kamuda istihdam edeceğiz” yazarken seçim afiş ve videolarında “Asli işlerde çalışan taşeron işçilerimizi kadrolu yapıyoruz” deniyordu. Ok yaydan çıkmış, kadro vaadi, asıl işlerde çalışan işçilerle sınırlı olsa da verilmişti.

Seçimlerin ardından 100 gün içinde bu sözün gereğinin yerine getirileceği ilan edildi, ancak aradan 2 yıl geçmesine rağmen bu söz tutulmadı. Kadro yerine Özel Sözleşmeli Personel modeli gündeme getirildi. Son dönemde tüm politikaları seçim endeskli olan AKP, gözaltı, tutuklama ve baskıları ile dikensiz gül bahçesi yaratmak için üst düzey bir çaba harcamaktadır. Bu mesele işte o dikensiz gül bahçesi yaratmanın bir başka aracı haline getirilmeliydi. İşte sihirli “kadro” sözcüğü ile sanki taşeron sistemi kaldırılmış, taşeron sorunu çözülmüş gibi gösteriyor. Kadroya geçmek istemeyenler, Nisan 2018’de taşeronların sözleşmesi bitti diye kapının önüne konulmaya başlanacaktı, işçilerin hemen hepsi kadro talebiyle başvuru yapıp haklarından feragat etmek şartıyla… Böylece yargı kararlarıyla yasa dışı olduğu kanıtlanmış bir çalışma biçimi, kadro yalanı ile aklanacaktı. Taşerondan kadroya geçen işçilerin ücret ve diğer sosyal hakları YHK’nın karara bağladığı toplu iş sözleşmesindeki hakları geçemeyeceğinden ucuz işçilik devam edecek. Ucuz işçiliğin bu şekilde sürmesi de kadro sözcüğü sayesinde gizlenmiş olacaktı.

 

“Güvenlik soruşturması” dikensiz gül bahçesinin aracı

İkinci darbe, yapılacak sınavlarla bugüne kadar taşeron istemine itiraz eden, muhalif olan-olma potansiyeli taşıyan, yandaş sendikalara sıcak bakmayan, taşeron sisteminin özünü kavramış, hak eksenli talep geliştiren ne kadar işçi varsa hepsinin budanmasını, sahanın dışına çıkartılması ile vurulacaktı.

Taşeron işçilerin kadroya geçiş sürecinin 2 Nisan itibarıyla tamamlandığı duyuruldu ve 900 bin işçinin kadroya geçirildiği “ilan edildi”. Ancak bunlar arasında 500 bin işçinin güvenlik soruşturmasının devam ettiği de öğrenildi. 100 bin kadar işçi ise hem kadro alamadı hem de güvenlik soruşturması ile mevcut işlerinden oldu.

Bunun ilk pratiğini ise “taşerona son vereceğiz” diyen ama bütün belediyelerinde taşeron çalıştıran ve de AKP’nin koltuk değnekliğini yapan CHP sergiledi. İstanbul’da CHP’li Ataşehir Belediyesi’nde çalışan 109 işçi de kendilerine yapılan tebligatla işten atıldıklarını öğrendiler. Bunun üzerine belediye önünde eyleme başlayan işçiler, 3 gün kesintisiz eylem yaparak kadro beklerken işlerinden edilmelerini protesto ettiler. Utanmaz CHP’li Ataşehir Belediyesi, işçilere hukuki destek verebileceklerini söyledi. Ancak “Bizi işten atan belediyenin avukatlarının bizi savunacağını düşünmüyoruz” diyen işçiler bu timsah gözyaşlarına aldanmayacaklarını ilan ettiler.

“Tek bir işçi bile dışarıda kalsa bu kararı tanımıyoruz. Gizli dosyayla gelen güvenlik soruşturması kararları açıklanmalı” diyen işçilerin bu direnişi karşısında belediye geri adım atmak zorunda kaldı. Şimdilik yazılı olmasa da sözlü olarak açıklama yaparak işçileri kadrolu olarak geri alacağını duyuran Ataşehir Belediyesi’nde işçiler bekleyişte! Ama belediye işçilerinin kesintisiz ve fiili direnişi bir kıvılcımdır taşeron oyunu karşısında. Keza Ege Üniversitesi’nde “güvenlik soruşturması” nedeniyle işlerinde edilen yüzlerce taşeron işçi de belediye işçilerini örnek alarak kesintisiz direnişe başladıklarını duyurdular. Kuşkusuz işçi ve emekçiler birbirlerinin fiili direnişinden öğreniyorlar!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu