EmekGüncel

EMEK-SÖYLEŞİ | “Herkesi 19 Kasım Mitinge Güç Vermeye Çağırıyoruz”

"Bu sene de mitingimizde direnen işçiler söz alacak, yurtlarda ölüme terkedilen öğrenciler konuşulacak, yaşamdan silinmeye çalışılan kadınlar olacak, açlık sınırının altında maaşlarla kaderlerine terkedilen emekliler konuşacak"

İşçi Emekçi Birliği olarak bir araya gelen farklı sendika ve devrimci-ilerici kurumlar, 19 Kasım tarihinde Kartal’da bir miting yapacak. Biz de, İşçi Emekçi Birliği adına Kutay Soybil ile Türkiye’deki ekonomik krizi ve bunun işçi sınıfına yansımasını konuşurken, savaşların devam ettiği coğrafyadaki işçilerle nasıl bir bağ kurulabilir üzerine de tartıştık. İşçi Emekçi Birliği’nin 19 Kasım’da yapılacak işçi mitingine çağrıyı da röportaj vesilesiyle yapmış olduk.

– Türkiye’de artan enflasyon ve buna bağlı olarak her gün biraz daha derinleşen yoksulluk ve ekonomik kriz tablosu hakkındaki değerlendirmenizden başlayalım. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

– Öncelikle röportaja başlamadan, size geçtiğimiz senelerdeki mitingler için verdiğimiz röportajlara göz atma fırsatı buldum. Bugünden bakınca ekonomik tabloda değişenleri iki başlıkta özetlemek mümkün; İşçilerin sömürülme oranı, patronların da kâr oranı artmış. İstanbul’da her 3 kişiden 2’si kredi borçlusu, aylık akbil asgari ücretin yüzde 10’undan fazla, 8 saat çalışmak çok az yerde mümkün. Çünkü genelde fazla mesailerle ay sonu getirilebiliyor. Örnekleri ve rakamları ülke çapına da uyarlamak mümkün. Çeşitliliği de artabilir bu verilerin ancak bütün mesele şu; krizin yaratıcısı kapitalistler kârlarına kâr katarken faturayı işçi sınıfına ödetiyorlar.

Açıklanan Orta Vadeli Program(OVP)’da “güvenceli esneklik” başlığı aslında “esnekliğin güvence altına alınması” demek olacak. Bununla beraber zaten sınırlı olan sendikalı işçi sayısının tamamen budanması saldırısı gelişecektir. Aynı zamanda yeni ve katmerlenmiş vergiler, ücretlerin aşağı çekilmesi, “zamlar için hedef enflasyonun kullanılması” gibi başlıklarla işçi sınıfına, emekçilere yeni bir saldırı dalgası başlamış durumda. Temel ürünlere yapılan zamlar da hiç durmadı. Mitingi bu kapsamda çok yaşamsal gündemleri de ifade etmek için kullanacağız. Mesela elektrik, su, doğalgaz, ulaşım ve iletişimin ihtiyaç kadarının ücretsiz olmasını, eğitim ve sağlığın her düzeyde ücretsiz olmasını mitingin ana taleplerinden ilân ettik.

– Ortadoğu başta olmak üzere dünya üzerinde süren haksız savaşlar işçi ve yoksul halkı çok fazla etkiliyor. Rojava’ya dönük saldırılar, Siyonist İsrail’in Filistin’e, Gazze’ye dönük saldırı ve soykırımı vb. Sizce işçi sınıfı nasıl bir tutum almalı? Savaşın devam ettiği coğrafyanın işçileri ile nasıl bir dayanışma geliştirebilir?

– Bugün dünya çapında çöküşte olan kapitalizm, bu çöküş ve çözülüşü aşmak için büyük çaplı savaşları harlıyor. Emperyalistlerin yürüttükleri paylaşım savaşları işçi sınıfının sömürüsünün katmerlenmesi ile finanse ediliyor. Bu nesnel temel üzerinden diyebiliriz ki, işçi sınıfı kendi sınıf çıkarları doğrultusunda savaşmalıdır.

Bu da bizim emperyalistlerin ve onun bölgedeki işbirlikçilerinin karşısına dikilmemizi koşulluyor. Daha önce Kürt halkının üzerine atılan kimyasal bombalarla ilgili de bir açıklama yapmıştık, Filistin refleksimiz de bunun devamıdır. Biz “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını özellikle öne çıkarıyoruz. Ezilen halklar ile işçi sınıfının mücadelesinin birbirini gören yerde durması, işçi sınıfının halklara karşı işlenen suçlar için kullanılmaması için örgütleniyoruz.

Bugünlerde bütçe görüşmeleri başlamış durumda, sürecin sonunda göreceğiz bu meclis yeni bir savaş bütçesini onaylayacak. Bu ise işçi sınıfının ücretlerinin erimesi, yeni vergilerle belinin kırılması, güvencesizleştirme gibi bir dizi sonuçla doğrudan yansıyacak. Biz bu süreçte PAME (Yunanistan Mücadeleci Sendikalar Birliği/Yunanistan Militan İşçi Sendikaları) ile Filistin’le ilgili ortak bir açıklama yapmak için girişimde bulunduk.

Eğer bunu sağlayabilirsek düşmanlaştırılmaya çalışılan coğrafyanın işçileri olarak Filistin halkına anlamlı bir dayanışma mesajı yollayacağımızı düşünüyoruz. Bir yandan da mitingimize mesajlarını iletebilmeleri için Filistinli İşçi Sendikaları Birliği ile irtibat kurmaya çalışıyoruz ancak bu savaşın da seyrinden kaynaklı henüz gerçekleşemedi. Bugün dünyada NATO mühimmatlarını üretmeme, sevkiyat blokajları gibi bir dizi eylem biçimi açığa çıkmış durumda, bunun tüm bölgeye yayılması, emperyalistlerin çıkarına bir savaş konumu almama ve direnişlerle doğrudan dayanışma çoğaltılması gereken örnekler olarak duruyor. Tüm coğrafyada işçi-emekçilerin, onları yöneten burjuvaziyi alaşağı etmesi ise halklar arasında kalıcı ve gerçek bir barışı kurabilmenin yegane yoludur.

 “Devrimci, birleşik bir sınıf hareketi”

– İşçi Emekçi Birliği olarak bir süredir dayanışma içinde hareket ediyorsunuz. Bu çalışma nasıl bir noktaya ulaştı veya birlikte hareket etmenin sonucu olarak nasıl bir etkiye ulaştı sizce?

– İşçi Emekçi Birliği mart ayında üçüncü yılını dolduracak. Bu üç sene içinde yüzlerce direniş ziyareti, onlarca eylem, yürüttüğü büyük çaplı kampanyalar, dağıtılan yüzbinlerce bildiriyle deneyim biriktirmeye devam ediyor. İşçi Emekçi Mitingi’nin ise bu yıl üçüncüsü düzenleniyor. Yola çıkarken “devrimci, birleşik bir sınıf hareketi” iddiasını fiili-meşru militan bir hat ile öreceğimizi açıklamıştık.

Bu konuda elbette ki yolun başında olmakla beraber çok fazla birikimin de olduğunu düşünüyorum. Hangi örgütün ortaya çıkarttığı direniş olduğuna bakılmaksızın “Bir direniş nasıl kazanır?” sorusu etrafından her örgütün kendi olanaklarını açtığı bir biçime dayanıyor bu çalışma. Bu hem “Rekabet böler, eylem birleştirir” sloganını ete kemiğe büründürüyor hem de beraber çalışmak güveni de artırıyor. Bir diğer nokta da İEB’in kurumsal kimliği oturdu ve tüm bileşenler tarafından ortakça kullanılıyor. Yine de gündemlere, kampanyalara, eylemlere ilişkin “ajitasyon-propaganda serbestisi” her kurumun kendi rengiyle varolabilmesini de sağlıyor. Yine mesela bir yerelde tek bir bileşen kurumumuz faaliyet yürütüyor, oraya İEB’in materyalleri ulaşmış oluyor ve ortak çalışmanın haznesine doluyor, bu aynı zamanda çok yaygın ve kapsamlı çalışmayı kolaylaştırıyor. Bu da bir gündemi onlarca farklı yerde, atölyede, fabrikada, pazarda, kahvede aynı anda duyurmanın gücünü bize sağlıyor. Mesela bu sene mitingimiz için bastığımız bildiriler daha iki hafta kalmasına rağmen bitmek üzere.

– Kartal mitinginiz için çalışmalar nasıl gidiyor, buradan nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?

– Bu sene miting çağrımızı yaparken sadece İşçi Emekçi Birliği olarak değil tüm emek güçlerinin bir mitingi için toplantı çağrısıyla sürece başladık. Katılan olsun olmasın, biz bu çağrıyı yapmayı sınıf mücadelesi açısından bir görev bildik. Miting çalışmalarımız başladıktan sonra mitingin de başlıkları olan çokça konuda daha gelişmeler oldu. Savaş başlığımız Filistin ve Rojava üzerinden daha fazla gündeme oturdu, “insani barınma hakkı” bizim de miting başlıklarımızdan biriydi, öğrencilerin KYK eylemlilikleri süreci de yine oldukça hareketliydi. Bunlarla beraber, İstanbul ve Gebze’de şu ana kadar toplam 72 kurumu mitinge katılım için yüz yüze görüşüp davet ettik. Bu kurumların arasında bir siyasi partinin ilçe örgütlülüğü de var, yöre derneği de, cemevi de, sendika da. Biz toplumsal mücadelenin tüm odaklarını kendi gündemiyle miting alanında ifade etmesini istiyoruz.

Bununla birlikte şu ana kadar kentin 30 noktasında miting duyuru çalışmaları yapıldı. Bu bazen bir Pazar yerinde ajitasyonlarla bildiri dağıtımı bazen bir parkta yapılan forum, atölyede işbaşındayken işçi ziyaretleri, fabrika ve metrobüs çıkışlarında bildiri dağıtımı ve ana güzergahlarda afişlemeler şeklinde oluyor. Tabii ki böyle bir çalışma onlarca yeni teması sağlıyor, işçi emekçilere bu ağır ekonomik tablodan çıkmak için mücadelenin, örgütlenmenin tek yol olduğunu anlatmanın aracı oluyor.

Biz sendikal bürokrasinin başkanlar seremonisine dönüşen, örgütlenme sürecinde hiçbir ortaklaşma yaşanmayan mitinglerin aksine kürsüyü direnenlerin kullandığı, herkesin kendini rengiyle ifade ettiği bir mitingi örgütlüyoruz. Bu sene de mitingimizde direnen işçiler söz alacak, yurtlarda ölüme terkedilen öğrenciler konuşulacak, yaşamdan silinmeye çalışılan kadınlar olacak, açlık sınırının altında maaşlarla kaderlerine terkedilen emekliler konuşacak. Dolayısıyla bu miting, bu sisteme itirazı olan her bir toplumsal kesimin, toplumsal mücadele dinamiklerinin tamamının mitingidir. Tüm işçi-emekçilerin mitingidir. Herkesi sizlerin vasıtasıyla 19 Kasım’da mitinge güç vermeye, “Artık Yeter” demeye çağırıyoruz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu