GüncelMakaleler

MAKALE | “Fırat’ın Doğusu”nda Kürt halkının iradesini teslim almak!

ABD’nin YPG’yi desteklemesi konusunda sıkıntı yaşayan ve bunun sonucu olarak iç politikada bir kriz ile karşı karşıya kalan Erdoğan, ABD’ye her fırsatta ‘YPG ile işbirliği yapmak zorunda değilsiniz, biz varız’ demektedir. Tüm bu serzenişleri de zaman zaman yaptığı saldırılarda Kürt halkının örgütlü güçlerine karşı istediği birlikteliği yakalamasına yetmese de diplomatik anlamda kendini gündemleştirmesine yaramaktadır

Erdoğan uzun süredir seçim odaklı hareket ediyor. Kaybettiği dengesini, kazanmak için her yola başvurduğu seçimlerle, tekrar sağlamaya çalışıyor. İktidarının zayıflayan yönlerini, seçimler aracılığıyla güçlendirmek istiyor. Bu yüzden soluk almadan seçimden seçime koşuyor. Referandum ve 24 haziran seçimleri bunu göstermeye yetiyor.  Bu seçimler Erdoğan’ın hedeflerini görmek açısından yeterli. Ancak zayıflayan iktidarını tekrar tesis etmek için yeterli olmadığı açık. Ne 24 Haziran seçimleri ne de iktidarı tek elde toplamasını sağlayan referandum bu hedefi için yetmemiştir.

2015’ten bu yana estirdiği terör, yaptığı katliamlar, gözaltı/tutuklamalar, yoğun baskı ve şiddet ortamı içerisinde başarı diye pazarladığı seçim sonuçlarını yerel seçimle taçlandırmak istemektedir.

OHAL fırsatçılığıyla; başkanlarını tutuklayıp, yerlerine kayyum atayarak 100’ü aşkın HDP belediyesini gasp etti. T. Kürdistanı’nın dört bir yanında belediyelere kayyum atayarak halkın iradesini yok saydı. Şimdi iki yılı aşkın bir süredir yaptığı işgali sona erdirme potansiyeli taşıyan yerel seçimlerin arifesinde bildik hamlelerini tekrarlamaya başladı.

İç politikada Erdoğan’ı, her fırsatta pompaladığı şovenizm zehri ayakta tutuyor. Bu nedenle ülkede ya da uluslararası düzeyde Kürt meselesi eksenli yaşanan her gelişmeyi yakından takip ediyor ve bir vesile ile ilişkilenmeye çalışıyor. Bunun birçok örneğini Suriye özgülünde yaşanan gelişmelerde gördük.

Suriye’de savaşın başladığı andan itibaren, yaşanan her gelişmeyi iç politika malzemesi haline getirmiş ve emperyalistlerle kurduğu ilişkinin kolonlarını burada yaşanan gelişmelere paralel inşa etmiştir.

“Zeytin dalı” “Fırat kalkanı” ile uluslararası alanda DAİŞ’i bahane ederek, milli mücadele naraları ile kendi iktidarının bekası için Kürt Ulusu’nun bölgede elde ettiği kazanımlara saldırdığı bilinmektedir.  Bu saldırgan tutumun bir parçası olarak, Afrin’den sonra Fırat’ın doğusuna yönelik işgal arayışlarını sürdüren Türk devleti, Kasım ayı içinde Kobanê ve Tel Ebyad’a top atışları yaptı. DAİŞ’i bahane ederek yapılan saldırılarda sivil halk katledildi. Erdoğan “Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekatımıza birkaç gün içinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz. Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır” açıklamasıyla bölgeye yönelik işgal tehditlerine devam etti.

Bölgedeki mevcut gücünü Cerablus ve İdlib’teki nüfuzu, çetelerle kurduğu ilişkiden alan AKP iktidarı bu bölgelerde elde ettiği etki ile kendini uluslararası arenada muhatap kılmaktadır. Şimdi ise gözünü Fırat’ın Doğusu’na dikmiş bölgede işgal edeceği yerler ile elini güçlendirme derdindedir.

ABD’nin YPG’yi desteklemesi konusunda sıkıntı yaşayan ve bunun sonucu olarak iç politikada bir kriz ile karşı karşıya kalan Erdoğan, ABD’ye her fırsatta ‘YPG ile işbirliği yapmak zorunda değilsiniz, biz varız’ demektedir. Tüm bu serzenişleri de zaman zaman yaptığı saldırılarda Kürt halkının örgütlü güçlerine karşı istediği birlikteliği yakalamasına yetmese de diplomatik anlamda kendini gündemleştirmesine yaramaktadır.

Bu saldırgan tutum iç politikadaki karşılığını, Erdoğan’ın yaklaşan yerel seçimlerle ilgili hesabında bulmaktadır. Ancak tek derdin bu olmadığını da belirtmek gerekiyor. Belirleyici olan Rojava Devrimi’yle Kürt Ulusu’nun elde ettiği kazanımlardır. Bu yönüyle yapılan saldırılar TC’nin stratejik yaklaşımlarının birer yansımasıdır.

AKP iktidarı, gelinen aşamada Kürt halkına yönelik, gözaltı, tutuklama ve katliamlara rağmen seçimle açığa çıkan tabloyu değiştirememiştir. Referandumda 24 Haziran seçimleri de bunu göstermiştir. Bu yüzden ırkçı,  milliyetçi ve şoven politikalar temelinde en geniş birlikteliği yakalama ve kendi tabanını diri tutma derdindedir. MHP ile kurdukları ortaklık ve CHP’den gelen operasyonları destek açıklamaları bu zemini güçlendirmeye yetmiştir. “Bir gece ansızın gireriz” diyerek “harekata birkaç gün içinde başlayacağız” noktasına bu zeminden yürüyerek gelinmiştir.

Erdoğan iktidarının bu son saldırı ve artan tehditleri bir yandan ekonomik krizin getirdiği yıkım, işçi ve emekçilerin her geçen gün daha kötüye giden durumlarının yarattığı tepki ve öfkesinin kendi iktidarına yönelmesinin önüne geçmek için, kitlelerin dikkatini “dış sorunlara”, saldırı ve savaşa çekip işçi ve emekçilerin tepkilerini başka yerlere yöneltme amaçlıdır. Yerel seçim öncesinde milliyetçi, ırkçı-şoven duyguları körükleyerek en geniş kesimleri arkasına toplama hesabıyla iç’te ve dış’ta saldırıların dozunu arttırmaya ihtiyaç duymaktadır.

Bunun bir yansıması olarak dört bir yanda HDP’ye yapılan operasyonlara her gün bir yenisi eklenmektedir. Gasp edilen belediyelerin başkanları hala tutuklu. Ve ülkenin dört bir yanında hapishanelerde tutsaklar Kürt halkının yok sayılan iradesi için açlık grevi yapmaktadır. Tutuklu milletvekili Leyla Güven’in başlattığı eylem birçok hapishaneye yayıldı ve 600’ü aşkın tutsak açlık grevinde. Hapishanelerde tutsakların başlattığı açlık grevi dışarıda da karşılığını bulmuştur.

Birçok yerde HDP il binalarında tutsakların eylemini desteklemek için açlık grevi yapılmaktadır. AKP iktidarına bu eylemlere de en tahammülsüz yüzüyle saldırmıştır. Diyarbakır, Urfa ve Van başta olmak üzere birçok yerde yapılan operasyonlarda yüzlerce HDP’li gözaltına alınmıştır.

Bütün bu saldırılar HDP’nin yerel seçim çalışmasını engelleme amacının bir ürünüdür. Sınır içinde ya da dışında Kürt halkına yapılan operasyonlar siyasi iradelerine sahip çıkmalarına engel olmamıştır. Aksine her seçim sonucu AKP iktidarına bir tokat gibi çarpmıştır. Bunu bildikleri için kayyumlarla işgal edilen belediyeleri seçimle kaybettiklerinde tekrar gasp etmeyi yasallaştırma telaşına düşmüşlerdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu