Güncel

Tekirdağ’daki Tutsak Partizanlardan 41. Yıldönümü açıklaması

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishane’de TKP/ML tutsakları bir dizi etkinlikle Proletarya Partisi’nin kuruluşunun 41. Yıldönümünü selamladıklarını ifade eden bir mektup gönderdiler.

Mektupta şunlar ifade ediliyor:

“PP’nin 41. Kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde hapishanedeki tutsak Partizanlar olarak bir dizi etkinliklerde bulunarak 24 Nisan tarihinde Parti kuruluş programı gerçekleştirdik. İlk olarak başta şehit ailelerimiz olmak üzere birçok demokratik kitle örgütüne kartlar yollayarak mesajlarımızı ilettik.

24 Nisan günü ise halay programı yaparak marşlarımız eşliğinde halaya durduk. Akşam saatlerinde ise 41. Kuruluş kutlama programını gerçekleştirdik. Program sloganlarımızla başladı. Sloganlarımızın ardından hapishane kitlesini saygı duruşuna çağıran metnin okunmasının ardından marşlarımızı söylemeye başladık.

Bu yılki tüm programlarımızda içe dönük Partizan geleneğine ait unutulmaya yüz tutan değerlerimizin yeniden canlandırılmasını hedefledik.

Yabancılaşmanın yaygın yaşandığı günümüzde kendi kültürümüze ait olan, bize ait olan değerlerinde silikleşmeye yüz tutmasını engellemek için içe dönük adımlar programlarımıza rengini vermekte.

Partimiz BPKD’nin ürünüdür

41 yıl önce komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın tartışmasız ideolojik ve politik önderliği altında 24 Nisan 1972 tarihinde kuruluşunu ilan den Proletarya Partisi, enternasyonal proletaryanın coğrafyamızdaki temsilcisi olarak hayat bulmuştur. Proletarya Partisi, kuruluşundan itibaren komünist usta Mao Zedung’un fikirlerini kendine rehber edinmiştir. Mao Zedung’un Marksizm-Leninizm’e yaptığı katkılar Büyük Proleter Kültür Devrimi ile dünyaya hızla yayılmıştır. Her ülkede somut şartlara etki ederek devrimleri güçlendirmiştir.

BPKD, üretici güçleri yetersiz olduğu gerekçesiyle Çin Halk Cumhuriyeti’nin sosyalizmi inşa etmesine karşı çıkan Parti (ÇKP) içerisinde çöreklenmiş revizyonist, reformist, özde burjuva demokratlığından öteye geçmemiş kapitalist yolcuların iktidardan indirilmesi çağrısıyla 1966 yılında başlatılmıştır.

Başkan Mao, devrim sonrasında da burjuvaziyi sadece parti dışında aramanın hatalı olduğunu belirtmiştir. Sosyalizmde sınıfların (dolayısıyla mücadelenin) ortadan kalkmadığına ve siyasi iktidarı ele geçirme kavgasının kesintisiz sürdüğüne dikkatleri çekmiştir. Değişen koşullarda burjuvazinin açık değil gizli yöntemlerle hareket ettiği ve sınıf mücadelesini Komünist Parti içinde yürüttüğü tespitini yapmıştır. Sosyalizmi geliştirmek, proletarya diktatörlüğünü sağlamlaştırmak için işçi sınıfı ve diğer halk kitlelerinin inisiyatifinin harekete geçirilmesinin önemini pratikte hatırlatmıştır. Ve devrimi korumak, sosyalizmi güçlendirmek için “Burjuva Karargahları Bombalayın” sloganıyla burjuvalaşan Parti örgütünü hedefe koymuş ve kitleleri ayağa kalkmaya çağırmıştır.

BPKD sosyalizmde sınıf mücadelesinin nasıl yürütülmesi gerektiği sorusuna cevap olmuştur. Sosyalizm hala sınıflı bir toplum olduğu gerçeğini ve burjuvazinin mi yoksa proletaryanın mı kazanacağı sorusunun kesin olarak sonuca bağlanmamış olduğunu göstermiştir.

Sosyalizmin üç büyük çelişkisinin proletarya önderliğinde çözülmesi hareketi olarak “kafa ile kol” emeği, yöneten ile yönetilen ve kır ile kent arasındaki çelişkilerin hangi yoldan ilerlenirse çözümünün gerçekleşebileceğini göstermiştir.

Proletarya Partisi, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinden çıkartılan derslerin ürünüdür

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya, uluslararası ideolojik mücadelede yaşanan saflaşmada yerini tereddütsüzce komünist saflar olarak belirlemiştir. Mao yoldaşın ML’ye yaptığı katkıları özümsemiş ve yaratıcı bir biçimde ülke gerçekliğine uygulamayı başarmıştır.

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi, Proletarya Partisi’nin kuruluşundan kısa bir süre önce gerçekleşmiştir. Bizzat direnişin içinde yer alan İbrahim yoldaş, direnişin yenilgiye uğramasından önemli dersler çıkarmıştır. Mao yoldaşın katkıları ışığında büyük işçi direnişini analiz etmiştir. Emperyalizm ve uşağı kompradorların şehirlerde güçlü, kırlarda zayıf olduğunu tespit etmiştir. Toplu ayaklanma denmelerinin şehirlerde sınırlı kaldığı koşullarda başarı şansı olmadığı sonucuna varmıştır. Büyük işçi direnişinden bizimki gibi yarı-sömürge, yarı-feodal ülke koşullarında devrimin kırdan şehre gelişmesinin uygun düştüğünü somutta kavramıştır.

Proletarya Partisi’nin programatik görüşleri ve temel mücadele ilkeleri revizyonizmle mücadele içerisinde geliştirilmiştir.

Parti’nin programatik görüşleri ve ilkeleri İbrahim Kaypakkaya’nın önderliğinde uluslararası ideolojik mücadele içerisinde revizyonizme karşı tavır olarak ve revizyonizmin ülke içerisindeki uzantıları ile yürütülen tavizsiz mücadele içerisinde oluşmuştur. Yanı sora komünist saflarda görünmelerine rağmen devrimci mücadele yürütmemek için bin bir dereden su getiren oportünist ve revizyonistlere karşı yürütülen ideolojik mücadelenin ürünleri olarak beş temel belge on bir ilke ortaya çıkmıştır.

Bu ideolojik mücadelenin devamı olarak gerçekleşen siyasi, örgütsel mücadelenin kaçınılmaz sonucu olarak komünist önder İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları içerisinde yer aldıkları TİİKP’in revizyonist çizgisi ile aralarına kalın bir çizgi çekmişlerdir. Uluslararası komünist hareketin ve coğrafyamızdaki mücadelenin bir sentezi olarak TKP/ML kurulmuştur.

Programatik Beş Temel Belgemizde;

Kemalizm komprador burjuvazi ve büyük toprak ağalarının ideolojisi olduğu ortaya konmuştur. Bu vesileyle Kemalizm’in faşizm demek olduğu bir kez daha dile getirilmiştir. Kemalistlerin ülkeyi emperyalistlerden kurtarmadıkları açıklanmıştır. Komprador burjuvazi ve büyük toprak ağalarının temsilcileri olan Kemalistler gerçek bir halk devriminin önüne geçmek için “Kurtuluş Savaşı”nın önderliğini ele geçirmişlerdir. Böylelikle gelişmekte olan devrimi boğdukları vurgulanmıştır. Kemalizm halklar için kan, ölüm, gözyaşı anlamına geldiği, zengin örneklerle tereddüde yer bırakmayacak biçimde temellendirilmiştir.

Milli mesele konusunda ise ezilen Kürt ulusunun ulus olmaktan doğan kolektif hakları coğrafyamızdaki bir KP tarafından ilk kez ilan edilmiştir. Proletarya Partisi, kendi kaderini tayin hakkının ayrılma hakkından başka bir anlamda yorumlanamayacağı Leninist tezini açıktan savunmuştur ve savunmaya devam etmektedir. Tam hak eşitliğinin ancak ulusların kendi kaderini tayin hakkının hiçbir ön şart getirilmeden tanındığı koşullarda gerçekleşebileceği dile getirilmiştir. Bu gerçeği her türlü baskıya karşı cüretli bir biçimde savunmaya devam etmektedir.

Belgelerimizde ülkemizin sosyo-ekonomik yapısı, yarı-sömürge, yarı-feodal olarak tanımlanmıştır. Bu gerçeklikten hareketle devrimimizin emperyalizmi ve feodalizmi hedefleyen ikili karakterine dikkat çekmiştir. Devrimimizin bu aşamada Yeni Demokratik Devrim olduğu vurgusu yapılmıştır. Ya da coğrafyamızdaki yaygın kullanıma uyacak olursak, Demokratik Halk Devrimi…

Yeni Demokratik Devrimi gerçekleştirmenin yolu ise Halk Savaşı ve illegal örgütlenme esas alınarak yapılabileceği, burjuva-liberal ham hayallere kapılmanın bizi ancak yenilgiye götüreceği gerçeği ise on bir ilke ile formüle edilmiştir.

Bu ilkeler, günümüz koşullarında da faaliyetlerimizin esasını oluşturmaktadır. Günümüzde emperyalizm her türden gericiliğin estirdiği ve kendi tatlı gelecek düşleri için teminat olarak gördükleri her türden tasfiyeciliğe karşı en büyük güvencemiz Maoizm’in yol göstericiliğinde komünist önder İbrahim Kaypakkaya tarafından kaleme alınan 5 temel ilke ve 11 ilke olmaya devam etmektedir.

Kuruluşumuzun 41. Yılını kutladığımız şu günlerde bize düşen ise, tarihi deneyimlerimizin kazanımları üzerinden günümüz koşullarını kavramak, ve Halk Savaşını büyütmek olmaktadır.

Şan Olsun 41. Kuruluş Yıldönümünde Partimize!

Yaşasın Halk Savaşı!”

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu