GüncelKadınMakaleler

Kadınların Birliği | Aile, Kadının Köleliğinin Mekansal-Kurumsal Kökenidir!

"Anayasa’yı cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimleri yasadışı hale getirmenin bir aracı olarak kullanmaktır. Eşcinsel birliktelikleri yasadışı hale getirerek kriminalize etmektir. Uzunca bir süredir bu konuda söylemlerinin şiddet düzeyini yükselterek artırdıklarını biliyoruz, yaşıyoruz"

C.başkanı R.T.Erdoğan, partisine katılan Mehmet Ali Çelebi ve eşi Kezban Çelebi’nin bir çocuğu olduğunu öğrenmesi üzerine “Olmaz, bu işin kariyeri çocuk doğurmaktır… Allahtan isteyelim devam. Çocuk çok önemli.

Bak PKK’nın 5 tane 10 tane 15 tane var” dedi. Bu cümleler, Erdoğan’ın iktidara geldiği ilk günden bu yana hem kadınlara hem Kürtlere bakış açısını ve politikasını özetleyen ve mütemadiyen tekrarladığı ifadelerdi.

Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun eksiktir, yarımdır.”

Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkar ediyor demektir.”

Bu tür cümlelerin benzerlerini sadece Erdoğan’dan duymadık bugüne kadar elbette. Örneğin Sağlık Bakanı olduğu süreçte Müezzinoğlu “Anneler dünyada, bir başkasının sahip olamayacağı annelik kariyerine sahip oluyorlar. Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” diyordu.

Erdoğan’ın kadın meselesini Kürt meselesiyle birleştirme pratikleri de yeni değil. Ne diyordu, kürtajın yasaklanması gerektiğini söylerken: “Her kürtaj bir Uludere’dir!” Nasıl bir utanmazlık ve pişkinliktir ki, bir yandan kadınların kendi bedenleri ve yaşamları üzerinde karar sahibi olmasını engellemeye çalışırken, diğer yandan kürtaj hakkını Roboski katliamına benzetiyordu. Ki o katliam için aynı şahıs, “TSK görevini samimi şekilde yapmıştır” diyordu. Halbuki -faşizmdeki- samimiyetlerinden kuşkumuz olmamıştı hiç!

İktidarın ajandasında hep var olan ve fakat bugün Anayasa değişikliği gündemiyle de tartışılan ikinci husus da Anayasa’nın 41. maddesindeki aile tanımına dair yapılmaya çalışılan değişiklik. 41. Maddedeki “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” tanımının “eşler arasında” ifadesi “muğlak bulunduğu” için tanıma “Aile, kadın ve erkekten oluşur” açıklaması eklenmek isteniyor. Biz bugüne kadar Anayasa’nın eşler deyince eşcinsel ilişkileri de kapsayacağını hiç düşünmemiştik oysa!!!

Bu çabanın bir ve önemli yanı elbette, Anayasa’yı cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimleri yasadışı hale getirmenin bir aracı olarak kullanmaktır. Eşcinsel birliktelikleri yasadışı hale getirerek kriminalize etmektir. Uzunca bir süredir bu konuda söylemlerinin şiddet düzeyini yükselterek artırdıklarını biliyoruz, yaşıyoruz.

Diğer yandan, Anayasa’da toplumun nerede-nasıl-kimlerle yaşayacağına karar vermesinin saçmalığına değinmek gerekir. Yani eşcinsel evlilikler yasallaşsa bile Anayasa’nın, yani devletin bunu onaylama hakkının-durumunun olması halkın özgürlüğünün kısıtlandığının işaretidir. Burjuva demokrasisinde dahi bu onayın devlete ait olması kabul edilemez.

Ama biz gerçek bir kurtuluştan bahsediyoruz yani kadınların ve dolayısıyla erkeklerin, işçi sınıfının, emekçi ezilen halkların gerçek özgürlüğünden-kurtuluşundan… O zaman “aile” kurumuna sadecesalt demokratik özgürlükler üzerinden bakamayız. Demokratik özgürlükler için mücadele elbette önemli ve vazgeçilmezdir ancak örneğin aile konusunda konuşursak, kadın ve LGBTİ+’lerin özgürlüğünü kaybettiği yer olan ailenin Engels’in sözleriyle “Modern karı-koca ailesi”nin “açık ya da gizli, kadının evcil köleliği üzerine kurulmuştur” olduğunu hatırlamak gerekir. Anayasa’da yer alan “Aile, Türk toplumunun temelidir” cümlesinin anlamını Engels’e sorarsak net olarak şu yanıtı alırız: “Modern tek eşli aile, kadının açık ya da perdelenmiş ev köleliğine dayanır ve modern toplum, molekülleri olan yığınla tek eşli aileden oluşan bir kitledir.

Dolayısıyla ister bir erkek ve bir kadından oluşsun ister üç ister beş çocuklu olsun, aile “famulus” kökeninden gelmektedir ve famulus ev kölesi (hizmetkar) demektir; ve familya bir adama ait kölelerin tümüdür!

(Alıntılar, F. Engels’in “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” isimli çalışmasından alınmıştır.)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu