Güncel

TKP/ML – EB’den (Enternasyonal Büro) Acıklama !

www.atik-online.net sitesinde yayınlanan TKP/ML-EB’nin (Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist-Enternasyonal Büro) açıklamasını haber değeri taşıdığı için sitemizi takip eden okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Suriye ve Orta-Doğuya Yönelik Emperyalist Saldırılara Karşı Çıkalım!

Bir avuç emperyalist devletin dünyayı güce göre aralarında yeniden paylaşım mücadelesi bölgesel savaşlarla bir biçimde devam etmektedir. Ancak bununla kalmayarak dünya savaşına tutuşmanın yollarını hızla döşemektedirler…

Birkaç on yıl öncesine kadar emperyalistler, yarı-sömürge uşaklarının iç işlerine “karışmıyor” havası veriyorlardı. “Bağımsız” devletimajına dikkat etmeye çalışırlardı. Bugün artık o maskeye gerek duymuyorlar. Bir avuç emperyalist hayduttan oluşan “G-7”- “G-8”lerin toplantılarında,  hangi ülkenin nasıl ve kimler tarafından yönetilmesi gerektiğine açık açık karar veriyor ve belirliyorlar. “Devlet bağımsızlığı”, “toprak bütünlüğü”, “iç işlerine karışmama” vb gibi geçmişte kabul ettikleri ilkelere saygı göstermiyorlar. Hangi ülkenin nasıl yönetileceğine, o ülkelerin halkının kendilerinin karar vermesine izin vermiyorlar. Geri bıraktırdıkları ülkeleri “doğal hakkı olan” sömürge alanları, halkları da köle ve güdülecek sürü görüyorlar.

En bariz hali bugün Afrika ve orta-doğu ülkelerinde yaşanmaya devam ediyor…. Ve en son örneklerden biri Suriye’dir. Suriye’nin kimler tarafından ve hangi çıkar dengelerine göre yönetilmesi gerektiği üzerine yaklaşık bir yıldır emperyalistler arası pazarlıklar sürüyor.  Bir taraftan ABD, bir taraftan AB büyükleri ve  diğer taraftan Rusya ve onu destekleyen Çin arasındaki pazarlıklar sürerken, diğer taraftan da iç kargaşalıklar körüklenerek Suriye yönetimini zayıflatılmaya, yıkılmaya veya doğrudan ABD önderliğinde bir emperyalist askeri işgalle aralarındaki bölüşümü sağlanmaya çalışılmaktadır.

Neden Suriye?

Bölgenin ve Suriye’nin hedefte olmasının nedeni emperyalistlerin daha fazla sömürü, talan, enerji yatakları ve yollarının ve yine stratejik alanları denetim  altına almak ve rakiplerinin can damarlarını kesmek vb amaçlı olduğunu biliyoruz. Kendileri de bunugizlemiyorlar.

Emperyalistlerin kamuoyuna yansıyan daha açık belirlemeleri vardır, ancak  elimizde bulunan bir açıklamalarıyla yanıtlarsak; emperyalistlerin Libya’ya saldırısından önce Amerika Maliye Bakanlığı‘nın eski Müsteşarı Dr. Paul Craig Roberts, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelen isyan hareketlerini değerlendirirken şöyle diyordu: “Uluslararası Para Fonu’nun, “Çin’in, 5 yıl içinde Amerika’yı geçerek en büyük ekonomik güç olacağı yönündeki raporu Amerika’yı harekete geçirdi.” … “Amerika, Libya’da büyük enerji yatırımları olan Çin’i ülkeden çıkarmak istiyor. Silahlı isyancıların, başkentte değil de, Çin’in önemli petrol yatırımlarının olduğu ülkenin doğu kısmında faaliyet göstermeleri de bu yüzdendir. Amerika Çin’i Akdeniz’den atmak istiyor“. Ve  devamla  “Rusya’nın Suriye’deki çok büyük bir deniz üssü bulunuyor. Washington yönetimi ise Akdeniz’de ne Ruslar’ı ne onların deniz kuvvetlerini istiyor. Suriye’de olan budur” diyordu.

ABD eski dışişleri bakanı Condoleezza Rice, 2003’te “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” konulu konuşmasında Fas’tan Basra’ya kadar “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” diyordu. Afganistan işgaliyle beraberKafkaslar, Ortadoğu ve Afrika Projesi olarak dillendirilmişti. Afganlıların direnişi ve Rusya’nın burnunun dibinde işlerin kolay olmayacağı anlaşılınca, Irak işgalinden sonra bu sürecin adı “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi”  olarak adlandırıldı. Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumu, NATO beslemeli Ordu’su, İslam ülkesi ve tarihi bağları vb göz önünde bulundurularak bu “proje”ye uygun bir misyon biçildi ve bu politikaya uygun bir iktidar getirildi. Türkiye ve R.T.Erdoğan’a bu “proje”nin eş başkanı ve kahyalık görevi boşa verilmedi. Libya’dan sonra Suriye konusunda  TC devleti ve onun başındaki R.T.Erdoğan’ın efendilerinden daha çok saldırgan davranmasının nedeni budur. Ve savaş mezbahandan geçirildikten sonra  ganimette yağlı bir kemiğin kendilerine verileceğinin umuduyla kendinden geçercesine saldırganlaşıyorlar.

Suriye’nin uçaksavarlarla düşürdüğü Türk askeri uçağının  bilinçli olarak provakatif amaçlarla gönderdiği ortaya çıkıyor.  G-8’ler toplantısında  Obama ve Erdoğan görüşmesinin aynı günü  olayın meydana gelmesi tesadüfü değildir. Eski model ama modernize edilmiş ve 100 km’den fotoğraf çeken, istihbarat toplayan bir savaş  uçağının Suriye hava savunmasını bir değil, iki sefer peş peşe ihlal edilmesinin masum ve maruz bir yönü olmadığı ortadadır. Hem kendi radar sistemini, hem Suriye radar sistemini ve müdahale gücünü ölçmek ve hem de o alanda bulunan Rus deniz üs’ünün son durum ve savunma  durumunu test etmeye yönelik bir keşifte bulundukları açıktır.  Bu, doğrudan bir savaş kışkırtıcılığıdır.

Suriye’yle sınırlı kalmayacakları da açıktır. Suriye’yle birlikte Lübnan ve Filistin’de de kendi isteklerine göre yönetimler getirmek istiyorlar. Böylece İsrail’i de rahatlatmak istiyorlar. Suriye’den sonra İran’ı sıraya koyduklarını gizlemiyorlar. Örneğin; NATO eski Komutanı, emekli General Wesley Clark, kendisinin görevde bulunduğu sıralarda, Taliban’ın kontrolünde bulunan Afganistan’dan sonra, Libya işgal edilecek ülkeler listesinde yer almaktaydı. İşgal edilecek ülkeler listesinde Irak, Somali, Sudan, Lübnan, Suriye ve İran vardır.” diye itiraf ediyor. (http://www.mesop.net/osd/?app=izctrl&archiv=220&izseq=izartikel&artid=1857) Bunu artık herkes görüyor ve tahmin edebiliyor. Suriye’ye yönelik ABD ve batılı emperyalistler eksenli saldırıya karşı çıkan Rusya ve Çin kendi çıkarları zarar uğrayacağı için karşı çıkıyor. Yoksa Suriye halkının göreceği yıkıma acıdıkları veya insani erdemlerinden gelmiyor.  Suriye’ye yönelik saldırıya ısrarla karşıyız derken, İran’a  yönelik saldırıya izin vermeyiz ve bizde Azeri bölgesine gireriz diye açık açık restleşmektedirler. Olan, emperyalistler arasındaki çelişki ve kapışmaların pazarlar, enerji yatakları ve yolları üzerine bir kapışmadır bölge ülkelerinde. Ve bununla kalmayarak dünya’yı daha tehlikeli bir sürece sürüklemektedirler….

Kuşkusuz Suriye, geçmişten beri  bir önceki toplumsal yapıyı tasfiye etmemiş, emperyalistlerin yarı-sömürgesi durumunda bırakılan ve yarı askeri faşist bir diktatörlükçe yönetilen bir ülkedir. Bu durumun sorumluları da  emperyalist efendilerdir. Emperyalist devletlerin gerici diktatörlüklerinin yıkılması gerektiği gibi, Suriye gerici faşist diktatörlüğünün de yıkılması gerekir. Bu görev, bu ülkelerin işçi ve emekçilerinin sorunu ve görevidir.  Buralarda desteklenecek tek şey, işçi sınıfı ve emekçi halkının bağımsız gelişen ve gelişecek mücadelesidir. Onun dışındaki hiçbir hareketin desteklenecek yönü yoktur. … Suriye özgülünde egemen sınıfların devletinin halka yönelik baskı ve katliamlarına da, emperyalist istihbarat örgütleri ve onların maşalarının halka yönelik saldırı ve katliamlarına da karşı çıkıp teşhir etmeliyiz…

Her şeyden önce bugün başını ABD’nin çektiği batılı emperyalistlerin ve bunların tetikçi rolündeki Türk devletinin (S.Arabistan, Katar vb kukla yönetimlerin de parasal ve şeriatçı guruplara danışmanlık) baskı, provokasyon eylemleri ve askeri işgal tehdidine karşı gelinmeli, teşhir edilmeli, kitleler uyandırılmalı ve buna karşı kitlesel tepki gösterilmelidir. Bu yapılırken Suriye egemen sınıflarının halk düşmanlığının teşhiri de unutulmamalıdır.

Sınıf bilinçli proleter yaklaşım ve enternasyonal görev bunu gerektirir. Türkiye’nin çeşitli milliyetlerindeki işçi sınıfı ve emekçileri; emperyalistlere, emperyalist savaşlara, özgülde bugün Suriye’ye yönelik savaşa karşı çıkın! Türk devleti ve T.Erdoğan, efendilerinin tetikçiliğini yapıyor. Emperyalistler ve kendilerine düşecek ihalelerle palazlanacak uşakların çıkarları için sizleri savaşa sürüklemek istiyor. Bugün bir yandan emperyalistlerin ve Türkiye’nin istihbarat elamanları, S.Arabistan, Katar, Ürdün vb istihbaratçıları ve beslemeleri Suriye halkının kanını dökmektedirler, diğer taraftan da Suriye egemen sınıflarının Esat rejimi halkın kanını dökmeye devam etmektedir. Her iki tarafı da teşhir etmeliyiz.

Ancak özellikle Suriye halkına yönelik emperyalistlerin ve onların uşaklarının saldırılarını odağa koyup, Suriye’nin iç işlerine karışmalarına karşı gelmeliyiz. Unutmayalım ki, Suriye’ye karşı savaş açmaya can atanlar, halkın kanını dökme heyecanını taşıyanlar,  o ülkeyi mahvedip, yıkıma uğratarak tatlı karlarının hesabını yapıyorlar. Savaşın hesabını ve bedelini de sizler üzerine yapmaktadırlar. Kendileri savaşa girmeyecekler, çocukları gitmeyecek ve göndermeyecekler, halkı ve halkın çocuklarını savaş mezbahana süreceklerdir.

Diğer taraftan başka ülkelere saldırınca doğal olarak onlarda karşı saldırılarda bulunacaktır ve böylece Türkiye’nin çeşitli milliyetlerdeki halkı savaşın hedefi haline gelecektir; diğer taraftan haksız savaşın maliyeti yeni zam ve vergilerle halkın sırtına binecektir vb.

Bu nedenlerle haksız ve saldırı savaşına karşı çıkın! Suriye, İran vb bölge ülkelerine yönelik savaşa karşı çıkın! Kahrolsun emperyalistler ve uşakları! Kahrolsun haksız savaşlar! Suriye, orta-doğu ve Afrika’da elinizi çekin! Yaşasın işçi sınıfı ve emekçi halkların emperyalizme ve onların uşaklarına karşı haklı, meşru ve onurlu mücadelesi!

5 Temmuz 2012

TKP/ML-EB (Enternasyonal Büro)

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu