EmekGüncelMakaleler

EMEK | MESS Grup TİS Görüşmelerini İşçilerden Okumak

"Pandemi koşulları patronlar açısından emek sömürüsünün katmerlendiği bir süreç olurken işçiler açısından ise bu sömürü çarkı içerisinde güven duyarak yaslanabilecekleri bir çatının neden olmadığına dair sorgulamayı beraberinde getirdi."

Metal sektöründe çalışan 140 bin işçiyi doğrudan etkileyecek olan MESS Grup 2021-2023 TİS Görüşmeleri, Eylül 2021 tarihi ile başladı. Sektörde yetkili olan sendikalardan DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) ve Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikasının (TM) katıldığı görüşmeler öncesi -Ağustos 2021-iki sendika da sözleşme taslaklarını açıkladı. TİS görüşmeleri, 23 Kasım günü itibariyle yapılan dördüncü oturumda yine uzlaşma sağlanamadığı için 7 Aralık tarihine ertelendi. Şu ana kadar taslaklarda yer alan idari maddeler dışında bir “uzlaşma sağlanamamış” görünüyor.

Mart 2022’ye kadar anlaşma sağlanmaz ve imzalar atılmazsa grev kararının alınmasına evrilecek gibi duran görüşmelerde, patronlar zam oranlarına ilişkin pazarlığı yürütürken bir yandan da kazanılmış hakların gaspının önünü açmaya çalışıyor. Zira son toplantıda ertelenen maddelere ve tartışmanın yönüne bakılırsa pandemi döneminde kârları kat be kat artan patronlar, dönemin istikrarsızlığını kullanarak kölelik düzenini en ilkel haliyle sürdürme eğilimindeler.

Yıllardır ücret eksenli sendikacılık yapan iki sendika açısından da taslaklardaki saat ücreti, sosyal haklar, fazla mesai ödemeleri, resmi ve bayram tatillerindeki çalışmanın karşılığı vb. gibi ücret eksenli taleplere boğulmuş durumu kısaca özetlemek gerekir. TM saat ücretleri için % 29.57 artış isterken, BMİS ilk altı aylık dönem için % 30.89, ikinci altı aylık dönem için enflasyon artı 3 puan, üçüncü altı aylık dönemde artı 4 puan, dördüncü altı aylık dönemde artı 3 puan, sosyal haklarda ise % 45 artış teklif etti. İşe yeni başlayan metal işçilerinin maaşının asgari ücret artı % 10 fazlası olması, saat ücreti 20 TL’nin altında kalan işçilerin saat ücretlerine 20 TL’yi geçmemek üzere 0.70 kuruş zam yapılması; Kurban Bayramı ödemesinin 1.000 TL ve üzeri olması, resmi bayram ve genel tatillerde fazla mesai ücretinin % 200’e çıkarılması; gece çalışması piriminin % 10’dan 20’ye yükseltilmesi; gelir vergisinin % 15’ten fazlasını patronların ödemesi; yılbaşı ve Ramazan Bayramı’ndan önce net 500 TL’lik erzak verilmesi; işçi ücretlerinin bankada işlem görmesi nedeniyle alınan promosyonların işçilere ödenmesi; devam pirimi olarak 15 saatlik ücret karşılığının ödenmesi; öğrenim yardımının anasınıfında olanlara ve öğrenim gören sendika üyelerine de yapılması; Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’ndan işçinin eşinin ve çocuğunun da yararlanması; SGK’nın karşılamadığı 2 günlük rapor ücretlerinin patronlar tarafından işçiye ödenmesi; 8 Mart’ın kadın işçiler için ücretli tatil olması; 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün engelli çalışanlar için ücretli izin günü olması vd. ücrete endeksli maddeler olarak taslaklarda yerini aldı. (8 Mart ve 3 Aralık tarihlerini maddi talepler olarak değerlendirmiyoruz elbette ancak sendikaların bu günlere dair genel çağrılar dışında alternatifini oluşturmayışı nedeniyle ücret talepli maddeler içerisinde yer verdik.)

Çalışma koşullarına ilişkin taslakta yer alan taleplere de kısaca değinelim. Taşeron ve sözleşmeli işçiliğe son verilmesi; günlük 2 defa 15’er dakikalık dinlenme süresi; yıllık izin günlerinin 2 gün artırılması; işçi sağlığı ve güvenliğinin sendikanın yetkili uzmanları tarafından da kontrol edilmesi; toplu sözleşmeden sendika üyesi olabilen tüm işçilerin yararlanması olarak özetleyelim.

 

MESS ilkel kölelik koşullarını dayatıyor

MESS ile yapılan her oturum sonrası yapılan açıklamalardan elde ettiğimiz bu maddelerin yanısıra, görüşmeler esnasında patronların dayatmalarıyla yürütülen tartışmalara da bakmak gerekiyor.

Çalışma süreleri ve işin düzenlenmesi konusunda denkleştirme süresinin 2 aydan 4 aya çıkarılması; zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayramlar ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile izin kullanılması durumlarında çalışılmayan bu süreler için telafi çalışması yapılması; ikramiyelerin, fiili çalışılan sürelere yani işe devamlılık esasına göre ödenmesini çalışılmayan günlere ilişkin ikramiyelerin ödenmemesi; hafif işlerde çalışabilir raporu olanlar konusunda, önerilen işi kabul etmeyen işçinin iş akdini İş Kanunu’nun 24-1(a)’ya göre feshetmiş sayılması; işe yeni başlayanların deneme sürelerinin 2 aydan 4 aya çıkarılması vb. talepleri sendikalar tarafından kabul edilmediği için 7 Aralık gününe ertelenen başlıklar.

 

İşçiler, taslakların revize edilmesini istiyor

Sendikaların hazırladıkları taslaklar, Ağustos ayında açıklandığından, sonrasında halkın alım gücünün oldukça düşmesine neden olan gelişmelerden muaf kalmış oldu. Geçmiş dönemlerde imzalanan TİS’lerde alınan zamlar iki yıl içerisinde erirken, bu yıl sözleşme imzalanmadan dahi istenilen zam enflasyona yenik düşmüş oldu. Döviz ve altındaki hızlı yükselişler, temel ihtiyaç maddelerine yapılan fahiş zam, konut sorunu, fatura zamları derken, günü evine tek parça geldiği için kurtaran metal işçileri TÜİK’in açıklamış olduğu enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığını biliyor ve sendikalara taslakların revize edilmesi çağrısını yapıyor. Asgari ücrete zam yaparken çay ve simit hesabı yapıldığını dile getiren işçiler simitin dahi % 75 oranında zamanlanarak 3.5 TL olduğuna dikkat çekiyorlar.

Fabrikalarda, işyeri temsilcileriyle işçilerin yaptıkları konuşmalar ve tartışmalarda TM’nin sözleşmeyi % 15-20 bandında imzalayacağına dair öngörüler oldukça fazla. İşçilerin nabzını yoklamak anlamına geldiğini bildiğimiz bu ifadeleri aynı zamanda bir gözdağı olarak okumak gerekiyor. Çünkü istikrarsız ekonomik gelişmeler karşısında patronların bu oranları vermesinin dahi “lütuf” olarak kabul ettirilmesine karşı itirazlar yükseldiğinde toplu ve tazminatsız çıkarmaların, işyeri kapatmaların gündeme geleceği dillendiriliyor. İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü bir süreçte işçilerin işsiz kalma korkusundan beslenmek dışında bir seçenekleri olmadığının farkındalar belli ki.

Sözleşme süreci, BMİS’e üye işçiler tarafından da yoğun bir şekilde tartışılıyor. TM’nin çoğu fabrikasında olmayan tam maaş ikramiye ödemeleri, BMİS’in örgütlü olduğu birçok fabrikada 3 ayda bir ödendiğinden, işçiler kazanılmış hakları tartıştırmayacaklarını söylüyorlar. Aynı şekilde zam oranlarının revize edilmesini isterken “Gelirde Adalet Vergide Adalet” kampanyasının aktif yürütücüsü konumunda BMİS ve üyeleri. Asgari ücretle çalışanların Ağustos-Eylül ayı itibariyle yüksek vergi ödemeye başlaması, sendika üyesi olan işyerlerinde çalışanlar için Nisan ayında başlaması demek. İkinci üç aylık dilimde ödenen ikramiyeler, fazla mesailer ve pirimlerden yüksek kesintiler olması nedeniyle yılın kalan 7-8 ayında aldıkları net maaşlar ilk 4 ayın da altına düşmüş olduğundan sözleşme sürecini vergide adalet talebiyle birleştiren işçiler çalışma koşullarına dair tartışmaların daha yoğun yürütülmesini bekliyor.

 

Pandemi puslu havayı dağıttı

İçerisinden geçtiğimiz süreç itibariyle ücret tartışması elbette ki çok önemli bir yerde duruyor. Ancak ağırlıklı ücret talepli bir sözleşme ve sendikal çizginin yeterli olmadığı, işçilerin çalışma yaşamındaki hayati sorunlarının tali kaldığına dair söylemlerin işçiler arasında daha fazla karşılık bulduğunu söyleyebiliriz.

Pandemi koşulları patronlar açısından emek sömürüsünün katmerlendiği bir süreç olurken işçiler açısından ise bu sömürü çarkı içerisinde güven duyarak yaslanabilecekleri bir çatının neden olmadığına dair sorgulamayı beraberinde getirdi. Kod 29 fişlemesiyle işten çıkarılmalara karşı işçilere adli mercilerde hakkını arayabileceğini söyleyen sendikaların, bu saldırıya karşı koymak için yazılı açıklamanın ötesinde bir girişimde bulunmaması ilk akla gelen örnek.

Tam kapanma döneminde işçilerin KÇÖ’lerle yaşamaya mahkum edilmesine, işyerlerinde kalabalık çalışma koşullarına, Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’nda 8 muayene ve 1 tahlilden fazlasına normal tarife uygulanmasına, ikinci kez Covid-19’a yakalananların karantinaya alınmayarak çalıştırılmasına, kronik rahatsızlıkları olan işçilerin virüsün yayılım hızının yükselişte olduğu dönemlerde çalıştırılmaya zorlanmasına, KÇÖ sonlandıktan sonra ücretsiz izne çıkarılanların yıllık izinlerinin gasp edilmesine ve içeriye borçlanmasına, işyerlerinde artan taciz ve mobbing gibi bir dizi saldırıya karşı sendikaların cılız seslerle itiraz etmesi, sendikaların bünyesinde profesyonel olarak çalışan kişilerin işçilik vasfını çoktan yitirmiş, işçilerin yaşamlarından kopmuş olduğunu biraz daha açığa çıkarmış oldu.

Sendikalardaki mevcut tabloyu daha açıktan gören ve eleştiren işçilerin durumu değiştirmek için yol yöntem arayışında olduğunu da eklemek gerek. Bulundukları alanlarda ellerinde varolan imkanlar dahilinde müdahale etmeye başladığını son birkaç aylık dönemde, seçim zamanı gelmiş olan fabrikalarda yapılan temsilcilik seçimlerindeki sonuçlara bakarak doğrulayabiliriz.

Otomotiv sektöründe üretim yapan bir fabrikada 3-4 dönemdir temsilcilik yapan, BMİS Genel Merkez atamasıyla temsilci olarak dayatılan ve türlü oyunlarla seçtirilmiş olan temsilciler, Kasım ayında yapılan seçimlerde 200 oy bile alamadılar. 1.100 kişinin çalıştığı fabrikada, muhalif kimliğiyle bilinen 3 yeni temsilci 608-597-573 oy alarak seçilmiş oldu.

Rakamların kendisi değişime olan ihtiyacı ve müdahaleyi gösteriyor başlı başına. Gelişmeleri doğru okuyan sendika yöneticileri, temsilcilik seçimi için 4 yıllık süreyi geçirmiş olan fabrikalarda seçimleri “yeni aday çıkmadığı” gerekçesiyle ertelemeyi görev edindi hızlıca.

“Devrimci” sendika, söz konusu koltuk olunca demokratik yolları rafa kaldırdı kısacası. Ancak görünen o ki, işçilerin taleplerini görmezden gelerek, patronlarla uzlaşı arayışında olan, sendikal mobbing uygulayan sendikaların ve yöneticilerinin uykularını kaçıracak gelişmeler yaşanıyor. İmzalanacak olan TİS tam da bu nedenlerle başta metal sektörü olmak üzere işçi sınıfının mücadelesi içerisinde kritik bir öneme sahip duruyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu