Makaleler

Türkiye-Katar ilişkilerinde sermayenin palazlanması -2-

İnşaat ya şefaat!

Ortadoğu’daki inşaat şirketleri üzerinden varlık gösteren Türkiye, Katar’ın yatırımından biraz daha pay almak için 2022’de Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak Katar’la yarışa girdi. Peki bu organizasyon kapsamında metro, otel, havaalanı, stadyum gibi yatırımlardan biraz daha pay almak isteyen TC, bu yarışta hangi kulvarı dönebildi? Konuya ilişkin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “Katar’da faaliyet gösteren müteahhitlik firmaları bugüne kadar 125 projeden toplam 13.7 milyar dolarlık proje üstlenmişler. Katar, Türkiye’ye sadece sözle değil eylemle de pozitif ayrımcılık yapıyor. Türk firmalarının orada iş yapmasına güçlü destek veriyor. Katar, Türk müteahhitlerinin en çok proje üstlendiği 7. ülkedir. Aramızdaki güçlü bağlar ve ilişkiler güçlü iş birliklerine dönüşmüş durumda. Katar’da gerçekleştirilen projelerde karayolu projeleri başı çekmektedir. Karayolu projeleri dışında metro, havalimanı, liman projelerinde Türk müteahhit firmaları yer almaktadır. Firmalarımızın özellikle Doha metrosu ve havalimanı projelerindeki başarısı dikkat çekmektedir. 2022 Dünya Kupası organizasyonunda Katarlı dostlarımıza her türlü katkıyı sağlamak istediğimizi ayrıca söylemek istiyorum” dedi.

2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak için 170 milyar dolarlık yatırım bütçesi ayıran Katar’ın ticaretinden daha fazla pay almak isteyen Türk şirketleri, geçtiğimiz Nisan ayında Doha’da düzenlenen Expo Turkey By Qatar Fuarı’na katılarak öneriler sundular. Fuarın organizatörü Medyacity Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Kurt, Türk şirketlerinin bugüne kadar Katar’da tamamladığı 12.5-13 milyar dolarlık taahhüt işleri olduğunu, 7.5 milyar dolarlık taahhüt işinin de devam ettiğini belirtiyordu. Kurt, “2022’ye kadar Türk şirketlerinin Katar’da alacağı taahhüt işinin 15-20 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz. Expo Turkey By Qatar Fuarı, bu hedefe ulaşmak için önemli rol oynayacak” belirtti. Burada belirtmek gerekir ki Katar sadece Türkiyeli şirketlerin değil birçok ülkeye bağlı şirketler tarafından göz bebeği konumunda. Katar’ın bu cazibesi mevcut zenginliğinden ve sahip olduğu büyük enerji kaynaklarından kaynaklanıyor elbette. Yüzde 83’ünü Katarlı olmayanların oluşturduğu 2.5 milyon nüfuslu Katar, kişi başı geliri yıllık 75 bin dolar dolayında bir ülke olarak en varlıklı nüfusa sahip bir ülke ve haliyle iştah kabartıyor. Ancak, yine de büyük dünya fotoğrafı içinde son tahlilde 156 milyar dolarlık bir ekonomi. Türkiye’nin ulusal gelirinin ortalama 800 milyar dolar olduğunu hatırlarsak, Türkiye’nin beşte biri bir ülke.

Yine de herkes Katar’a mal satmak, Katar’ın yaptığı ithalattan, harcamalardan pay almak istiyor. Katar’ın birikmiş sermayesini kendisine çekmek istiyor. Üstünde oturduğu enerji varlığı, Katar’a yakın olmayı daha cazip kılıyor. 25 milyar varillik bir ham petrol rezerv varlığının yanında 25 trilyon metreküplük doğal gaz kaynağı ile dünyanın üçüncü doğal gaz varlığı sahibi Katar, geleceğin dünyasının da gözdeleri arasında. Bu kapsamda TC şirketleri palazlandırmak ve teşvik etmek için ciddi bir şekilde ekonomik değişim sürecine girmiştir. Kıdem tazminatının gaspından kimi ekonomik yaptırımlarla patronlara açılan teşvik paketleri aslında sermaye kesimini palazlandırmayı hedeflemektedir. Bu noktada AKP kendi periferisinde toplanan sermaye gruplarına ekonomik teşvikler hazırlamaktadır. Bu kapsamda patronlara sunulan imkanlar işçi sınıfından gasp edilen imkanlarla yaratılmaktadır. Sermaye kesiminin Ortadoğu politikası kapsamında yıkılan kentlerde inşaat şirketleri ile var olma ve bu pazardan kâr etmek gibi hedefi bulunuyor. Bu durum esasta ülkemizdeki sermaye kesiminin dış ticarete daha fazla atılması için işçi sınıfına dönük kapsamlı bir hak gaspına ve devlet yasasına ihtiyaç duymaktadır. Bu durum dış politikadan ekonomik imtiyazın bir ayağı olarak öne çıkmaktadır. (Bitti)

 

Türkiye-Katar ilişkilerinde sermayenin palazlanması -1-

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu