Kültür&Sanat

Türkü barlar, alternatif kültür merkezleri…

Anadolu toprakları tarihinde hüzünlere, sevinçlere göçlere sürgünlere katliamlara ve kahramanlıklara tanıklık etmiştir. Bu yaşananlar sadece sözde ve yazıda kalmamış aynı zamanda halkın dilinde müzikal bir yapıt halini de alıp enstrümanlarda notaya dönüşmüştür. Birçok duygu ve düşünce bu şekilde dile getirilirken aynı şekilde yaşanan toplumsal sorunların da dile getirilmesinde önemli bir yere sahiptir müzikal seslenişler. Araç görevi görmüştür yerde duran koçaklamalar araç özelliği görmüştür. Bu açıdan tarih boyunca acılar sevinçler olmak üzere toplumun tarihsel koçaklamalarla anlatılmıştır. Yani halk kendini var etme zincirinde müziği önemli bir yerde tutarak altın bir halka haline getirmiştir.

İşte bu sebeptendir ki yüzyıllar öncesinden gelen türküleri söylediğimizde içimizi bambaşka bir titreme alır ve bu yüzden söylemeye doyamayız. Çünkü türküler bizden bir parça taşır ve bizden yabancı olmadığımız duyguları ifade eder. Fakat günümüzde halkın en samimi duygularla hiç bir çıkar beklemeden ürettiği bu ezgiler,  Türkü Bar’larda içki masalarına konulan mezelerin bir parçası haline getirilerek yozlaşan zihinlere servis ediliyor düşünebiliyor musunuz?

Çok eski zamanlarda yaşamış olan bir kişi yavrusuna ölümüne ağıt yakıyor, dizlerini dövüyor, bağrına vuruyor ve halkın dilinde yayılarak büyüyen bu çığlık günümüzde bir türkü bar köşesinde peçeteye yazılıp ve arasına 5-10 lira konarak sahnedeki müzisyene gönderiliyor. Daha sonra istek hemen yerine getiriliyor ve tarihin en ücra köşesinde var olan bu gerçek bugün, birbirine tokuşan kadehler ve kahkahalar eşliğinde tükenip gidiyor.

Sadece tükenen müzik midir?

İşte bu tükenişe tanık olan müzik emekçisi de bir yandan türküsünü söyleyip çalmakta, diğer yandan içten içe bulunduğu yere düştüğü durumu yorumsuz bakışlarla zamanın tükenmesine bırakıyor. Öyle ki bu mekânlar hem halkın asırlık kültürünü hem de müzisyen kişinin içindeki sanat duygularını bir değirmen gibi öğütüyor. Saatlerce çalınıp söylenen ve günden güne aynılaşan ezgiler bir zaman sonra duygu bütünlüğünü kaybederek mekanikleşmektedir. Anlayacağınız sadece söylemek için söylenmeye başlanılıyor.  Ne yazık ki müzikle uğraşan insanların çoğu bu tip mekânlarda çalışmak ve mekanik bir şekilde ücret karşılığında hayatını kazanmak zorundadırlar. Bu sebepten dolayı müzik emekçilerine  – ne işin var oralarda git evinde çal daha iyi! şeklinde yaklaşmanın ne kadar yersiz olduğu da ortaya çıkmaktadır. Olaya sığ bir şekilde sadece çıkıp çalmak söylemek başkalarını eğlendirmek ve yoz kültüre hizmet etmek algısıyla yaklaşarak eleştirmeye kalkmak, kişinin orada bir işçi olduğunu, maddi ve manevi yönden sömürüldüğünü görememek ciddi bir sorundur ve mutlaka tartışılması gereken bir noktada durmaktadır. Bu durumda yapılması gereken şey bar kafe ortamlarında çalışmak zorunda kalan müzisyenlerle devrimci sanat anlayışını tartışarak kavratmak ve kültürel yozlaşmaya karşı yeni çözümler arama çabasına girmesini sağlamaktır. Bunun yanı sıra devrimci sanat anlayışını yaygınlaştıracak kültür merkezleri açarak birebir kültür sanat alanında çalışmalara katmak ve kafe-bar yığınları içinde kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalan müzik emekçilerine ulaşarak bu alanda da bilinçli ve örgütlü müzik emekçileri yaratmaktır. Böyle olduğu zaman kültürel yozlaşma ve sömürüye karşı güçlü bilinçli sanatçılar bu gidişatı durduracak çözümü elbet bulacak ve bu çürümüş yoz sanat sistemini alaşağı edecektir. (Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu