DünyaMakaleler

Kerbela’da Hüseyin neyse Medine’de Zakaria o! Ortadoğu’da DAİŞ neyse Suud’da Selman o!

Katil ve tecavüzcü sürüsü DAİŞ’i palazlandırarak Ortadoğu’ya bir karabasan gibi çöken Suudi Arabistan yönetimi İstanbul’da bulunan konsolosluğunda gazeteci Jamal Khashoggi'yi üst düzey yöneticileri ile birlikte DAİŞvari katletmişti. İçlerine işleyen DAİŞ, Arabistan sokaklarında kol geziyor. Son kurban ise henüz altı yaşında Şii bir çocuk olan Zakaria Jabar!

Suudi Arabistan devleti Ortadoğu ve Arap coğrafyası içerisinde en gerici devletlerden biri olarak öne çıkar. Bu devlet, emperyalist-kapitalist devletlerin arayıp da bulamadığı niteliklere sahiptir. Ülkesini yağma ve talana açar, dini bir para makinesine döndürür, bölge devletler üzerine karabasan gibi çöker ve her türlü gerici, barbar, faşist nüveyi içinde barındırarak adeta emperyalist-kapitalist düzenin bağırsağı rolüne bürünür.

Türlü entrikalarla bu sömürü ve kan düzeninin başına geçmek için prenslerinin, krallarının, ordu komutanlarının yapmayacağı hainlik yoktur. Türlü entrikalarla yakın denilebilecek bir zamanda başa gelen yöneticisi Prens Muhammed Bin Selman olmuştur.

Selman, Trump’ın “yakın dostu” olmakla övünen biri olmakla birlikte ülkede kendisini “yenilikçi prens” olarak cilalamaya çalışmış, bu nedenle kadınlara araba kullanma, sinemaya gitme hakkı tanımıştır! (Yazımızın konusu olmamakla birlikte “Arap Baharı” döneminin sarsıntılarından kendince korunma adına kadınların tepkisini bu şekilde kullandığı ve kadınların belli mücadelelerinin bunda etkili olduğunu belirtelim kısaca.)

DAİŞ toplumun hücrelerine sızıyor

Ama gerçek Selman kısa süre içinde dünya halkları tarafından pratikleri ile tanınmıştır. Yemen’de binlerce insanı katledip onbinlerce insanı kıtlığa ve susuzluğa mahkum eden de Selman’ın yöneticisi olduğu Suudi Arabistan karabasandır. Yine Ortadoğu halkları başta olmak üzere dünya halklarının başına bela olan katil ve tecavüzcü sürüsü DAİŞ’in kurucu ve palazlandırıcı devletlerinden biri olması bundan kaynaklı pek de şaşırtıcı değildir.

Ancak çeşitli toplumsal baskı ve gerekçelerle “şimdilik” yapamadıkları tüm kötülükleri, vahşi ve barbarca yaşama geçiren DAİŞ, sadece bir örgüt değildir. DAİŞ, Suudi Arabistan topraklarında aynı zamanda bir “yaşam tarzı” ve “dünya görüşü” haline getirilmeye çalışılıyor. En tepedekinden sokaktaki vatandaşına dek devleti eleştiren tüm muhalif kesimlere, Arabistan vatandaşı olmayıp buraya çalışmaya gelen tüm işçi-emekçilere, “erkek” olmayan tüm cinsiyet kimlikleri ve yönelimlerine, devletin “resmi inancı” Vahhabilik dışında tüm inanç kesimlerine dönük her saldırı mubah görülüyor, DAİŞvari barbar ve vahşi yöntemler sokak aralarına dek sızıyor!

Khashoggi cinayetinde maskesiz DAİŞ: Suud devleti!

Nasıl sızmasın ki!?

Son olarak 2 Ekim 2018’de (ne tedasüf ki!) İstanbul’da bulunan Suudi Arabistan Konsolosluğu’na giden ve Selman’a dönük muhalif tartışma-yazılarıyla tanınan gazeteci Jamal Khashoggi (Cemal Kaşıkçı), Selman’ın baş koruması, Arabistan’ın en iyi adli tıpçısı ve birtakım gözü dönmüş çetesi tarafından DAİŞvari yöntemlerle katledildi, cinayetin ayrıntıları konusunda onlarca bilgi ortalığa kusuldu. Ancak Selman, bu cinayetin üstünü emperyalist-kapitalist devletlerle daha yüklü miktarda silah anlaşması yapıp birtakım büyük rüşvetlerle örttü.

Ancak Selman bu cinayeti hiçbir zaman “kınamadı”! Aba altından sopa gösterir gibi bu örnek aylarca Arabistan halkının gözleri önünde salındı. Keza Vahhabiliğin “kurtarıcısı” ve “yayıcısı” gözüyle bakılan DAİŞ, toplumun gözünde bir dereceye dek “bizim çocuklar” olarak görüldü, benimsendi ve halk DAİŞ’leştirilmeye çalışıldı.

Konsolosluktan Medine sokaklarına… DAİŞ her yerde!

Tüm bunların elbette sokaklara, evlere, dükkanlara yansıyacak bir sonucu vardı. Halkın canına kast eden kanlı bir sonuçtu bu… Keza Selman’ından toplumun en alt tabakasına DAİŞ’leşmek geçtiğimiz günlerde bir çocuğun yaşamına mal oldu: Zakaria Badr Ali Al Jabar (Zekeriya Cabir)!

Zakaria, henüz altı yaşındaydı. Cidde şehrinde çalışan genç bir annenin evladı… Geçtiğimiz Perşembe günü (7 Şubat) Medine’de bulunan dini mekanları ziyaret etmek için yola çıktılar. Sultan bin Abdülaziz caddesinde bir adam onlara kulak kesildi. Çünkü Zakaria, Şiilerin kullandığı bir isimdi ve devlet dini olan Vahabilik’ten başka bir inançtı. Nasıl ki ülkemiz topraklarında Şafi inancı adı altında “Yedi Aleviyi öldüren cehennemden beraat kağıdını alacaktır” söylemleri ve nefreti ekilerek Kızılbaşlar katledildiyse… Vahabiler açısından da “Şiilerin öldürülmesi, cennet için garanti” anlamına geliyordu.

DAİŞ ruhlu katil, annesinin elinden aldığı küçük çocuğu, kırdığı dükkan camının parçasını kullanarak onlarca kişinin gözü önünde katletti! Anne sinir krizleri geçirerek hastaneye kaldırıldı ama minik çocuk oracıkta yaşamını yitirdi.

And olsun ki Zakaria!

Zakaria, şimdilerde Suudi Arabistan’daki Şiilerin Hüseyin’i, Suudi Arabistan bir bütün Şiilerin Kerbelası oldu… Şii bir din alimi, yaptığı açıklamada Suud’da ders kitaplarından merkez medyaya Şiileri ikinci sınıf ilan eden ve Müslüman görmeyen fanatik Vahabi ideolojisinin bu cinayete yol açtığını söyledi.

Ancak henüz Suud makamlarından bir açıklama bile gelmedi! Oranın AHaberi, katilin “sıradan bir Vahabi” ya da “devletin DAİŞ’leştirdiği sıradan bir Vahabi” olduğunu değil “akıl hastası” olduğunu ileri sürdü…

Oysa DAİŞ ortada…

Oysa Yemen ortada…

Oysa Khashoggi cinayeti ortada…

Katiller ortada! Ezilen halklar, ezilen cinsiyetler ve ezilen inançlar o katil sürüsünün düzenini elbet yerle bir edecek!

And olsun ki Zakaria!

Bir Özgür Gelecek okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu