DünyaGüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Ajith yoldaş: Filistin Ulusal Kurtuluş Savaşında Yeni Bir Atılım

"Dolayısıyla ilk yapılması gereken şey, bir ulusal kurtuluş savaşı olan bu savaşın siyasetini analiz etmek -bu ulusal kurtuluş savaşında yeni bir sıçramadır- ve bu savaşı desteklemek için sağlam bir duruş sergilemektir. Şimdi, örneğin HAMAS gibi bu işte önemli rol oynayan bazı örgütlerin ideolojisi meselesi ikincil bir konudur."

Açıklama: Aşağıda Esperanza ile daha yaygın olarak Ajith Yoldaş olarak bilinen K. Murali arasında geçen bir konuşmanın metni yer almaktadır. Maoist bir ideolog olan Yoldaş Ajith, onlarca yılını uluslararası bir izleyici kitlesi önünde devrimci teoriyi örgütleyerek ve geliştirerek geçirdi. Bir zamanlar Hindistan devleti tarafından “üst düzey Maoist lider” olmakla suçlanan Ajith’e Özgürlük kampanyası, devrimci gruplardan ve onun uluslararası harekete katkısını kabul eden önde gelen sol entelektüellerden uluslararası destek aldı. Konuşma metninde güncel olarak tartışılan Filistin direnişi ve Hamas ile ilgili bölümü yayımlıyoruz. Bu söyleşi 19 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

Yoldaş Ajith

Esperanza: Röportaja başlarken gerçekten de herkesin aklını kurcalayan bir soruya yanıt bulmayı umuyordum. Bildiğiniz gibi 7 Ekim’de Filistinli direnişçiler Gazze bariyerini aşarak Siyonist varlığa karşı bir saldırı başlattı. El Aksa Tufanı adı verilen operasyona HAMAS’ın yanı sıra Filistin İslami Cihad, Aslan Yuvası, Hizbullah ve iki komünist grup, FHKC ve FHKD liderlik ediyor. Mevcut krizin çerçevesini çizerken bize yardımcı olabilecek birkaç genel noktadan bahsederek başlayabilir misiniz?

Ajith: Evet, bunun iyi bir başlangıç noktası olduğunu düşünüyorum. O bölgede devam etmekte olan mevcut savaşla ilgili bir makale yayınladım. Başlığı Filistin Ulusal Kurtuluş Savaşında Yeni Bir Atılım. Yani bu bir nevi geniş bir çerçeve sağlıyor. Bu bir terörist saldırı değil. HAMAS’la sınırlı bir şey değil. Gazze ya da “israil” meselesi ya da bu türden bir şey değil. Bildiğiniz gibi on yıllardır devam eden Filistin Ulusal Kurtuluş Savaşında Yeni Bir Atılımdır. Şimdi, bu savaşın öncekilere kıyasla bazı özellikleri var. Bunlardan en önemlisi, sizin de sorunuzda belirttiğiniz gibi, Filistin’deki tüm savaşan güçler arasında var olan geniş birliktir. Hepsi bir araya geldi. Ve inanıyorum ki HAMAS’ın yanı sıra Siyonist devlete karşı bu saldırıya katılan başka İslami örgütler de var.

İkinci husus ise bu saldırının başlatılma şekli. Makalemde de belirttiğim gibi, dünya halklarına zalimlerin en sofistike, ultra modern teknoloji ve gözetleme sistemlerinin bile üstesinden gelebileceklerini ve onları alt edebileceklerini güçlü bir şekilde hatırlatıyor. Bu saldırıdan çıkarılması gereken çok önemli bir ders var çünkü Siyonistler üstün teknolojileriyle, gelişmiş gözetleme sistemleriyle, Demir Kubbe’yle falan övünüyorlardı ama her şey olduğu gibi delindi ve ağır bir darbe aldılar.

Şu an için yapabilecekleri tek şey Filistinlilerin evlerini bombalayıp yıkarak, sivilleri öldürerek ve binlerce çocuğu katlederek misilleme yapmak. Ve elbette bir kara saldırısı için hazırlanacaklar, ancak büyük bir sorun yaşayacaklar, onlara büyük zararlar verilecek. Ve çok ilginçtir ki ABD emperyalist kampı, ABD emperyalist kampının düşünce kuruluşları sürekli olarak “bu kara saldırısına girişmeyin” ya da en azından bunu çok kısıtlı bir şekilde yapın çünkü aksi takdirde orada sıkışıp kalırsınız ve ağır kayıplar verirsiniz mesajını gönderiyorlar.

Dolayısıyla bunun o küçük alana sıkışmış, her türlü imkandan mahrum bırakılmış, ablukaya alınmış, defalarca saldırıya uğramış insanlar tarafından yapılmış olması, ilk raporlara göre 7 Ekim’de “israil’e” 5,000 füze atılabilmiş olması. Siyonist devletin burnunun dibinde bu kadar büyük bir füze envanteri biriktirebilmiş olmaları, kitlelerin muhteşem yaratıcılığını ve becerisini göstermektedir.

Ve kullandıkları teknoloji, burada gördüğümüz televizyon görüntülerinden de anlaşılacağı üzere, çok ilkel bir şey. Bu, herhangi birinin nalburdan bir şeyler satın alarak ve bir kaynak makinesi kullanarak monte edebileceği bir şey. Düşmanın üstün teknolojisi, çok temel bazı düşük seviye teknolojilerle aşılmıştır. Dolayısıyla bu aslında mevcut savaşın çok önemli bir özelliğidir.

Üçüncü ve çok önemli olan şey ise “israil”in Yahudi [Siyonist işgalci] nüfusu arasında yarattığı bölünmüşlük ve paniktir. İlk aşamada insanların bu ülkeden çıkmak için havaalanlarına koştuklarına dair haberler vardı. Şimdiden çok sayıda Amerikalı tahliye edildi ve bu yerleşimcilerin çoğunun çifte vatandaşlığı var ve göç edebilmek ve oradan çıkabilmek için bu diğer ülkelerin pasaportlarını almak için büyük bir telaş olduğuna dair raporlar var.

Dolayısıyla, dünyanın her yerindeki Yahudiler için gelip Arapları kovabilecekleri ve tüm toprakları ele geçirebilecekleri güvenli bir sığınak olarak “israil” efsanesi bir anda patladı. Ve “israil” bu savaşta ne yaparsa yapsın, bu yeniden canlanmayacak. Bence bunlar mevcut savaşın bazı çok önemli özellikleri. Ve önümüzdeki günlerde bunların daha da genişleyeceğini ve güçleneceğini düşünüyorum.

Esperanza: Hem Gazze’de hem de Lübnan’da farklı grupların geniş çaplı birlikteliğinden bahsettiniz. Bize savaşa dahil olan farklı grupların daha spesifik bir değerlendirmesini yapabilir misiniz? Çünkü bazı grupların daha çok İslami ideolojiden ya da milliyetçi ideolojiden geldiği düşünüldüğünde, şu anda solda bu savaşa nasıl yaklaşılacağı konusunda biraz kafa karışıklığı olduğunu biliyorum.

Ajith: Bu benim makalemde ele aldığım bir konu çünkü bu çok önemli bir soru. Filistin’in kurtuluşunu savunan ve Siyonist devlete karşı olan pek çok ilerici insan var. Ancak aynı zamanda, bu savaşta ve daha önceki birçok ayaklanmada olduğu gibi, tam da sizin de söylediğiniz gibi, HAMAS gibi bazı güçler İslami bir ideolojiyi savunduğu için tavır almakta tereddüt ettiler.

Bence bu yaptıkları büyük bir hata, çünkü bir savaşı siyasetine göre değerlendirirsiniz. Savaş siyasetin bir devamıdır. Peki bu savaşta görülen politika nedir? Bir savaşın haklı ya da haksız olduğuna ve bu savaşta kimin haklı olduğuna nasıl karar verirsiniz? Bunu, politikasını değerlendirerek yaparsınız. Ancak bunu bir kenara bırakır ve sadece savaşa dahil olan güçlerin doğasına bakarsanız, o zaman asıl soruyu gözden kaçırmış olursunuz.

Dolayısıyla ilk yapılması gereken şey, bir ulusal kurtuluş savaşı olan bu savaşın siyasetini analiz etmek -bu ulusal kurtuluş savaşında yeni bir sıçramadır- ve bu savaşı desteklemek için sağlam bir duruş sergilemektir. Şimdi, örneğin HAMAS gibi bu işte önemli rol oynayan bazı örgütlerin ideolojisi meselesi ikincil bir konudur. Elbette bir Maoist olarak İslami ideoloji konusunda eleştirilerim var. Bunun insanların tamamen özgürleşmesine yol açacağını düşünmüyorum ama bu farklı bir konu.

Şu anda bir ulusal kurtuluş savaşı veriyorlar. Ve bizim görevimiz, sadece Maoistler olarak değil, tüm dünyadaki ilericiler olarak, onları desteklemek, onlarla tam dayanışma içinde olmak, Siyonist devletin yalanlarını ve emperyalist yöntemlerini ifşa etmek ve kitleleri onların yanında toplamak için elinizden geleni yapmaktır. İşte bizim yapmamız gereken de tam olarak budur.

Bunun dışında şunu da unutmamalısınız… Tamam, HAMAS İslami bir ideolojiyi takip etti, ediyor. Ancak [2017] yılında yayınladıkları bildiride, sanırım politika ve ilkelere ilişkin genel bir belge olarak biliniyor, çok açık bir şekilde mücadelelerinin Yahudi oldukları için Yahudilere karşı olmadığını, daha ziyade Siyonist devletin duruşuna ve halklarına yönelik Siyonist saldırılara karşı mücadele ettiklerini söylüyorlar.

Ve oldukça doğru bir şekilde tüm bu sorunun, bu Yahudi sorununun, anti-semitizmin, vs. vs. tüm bunların Batılı bir şey olduğunu belirtiyorlar. Bu, daha önce Filistin’de yoktu. Daha önce Arap dünyasında da yoktu. Yüzyıllardır orada var olan, Araplarla birlikte yaşayan küçük bir Yahudi topluluğu vardı.

Geçmişte şiddetli çatışmalar ya da anlaşmazlıklar yaşanmamıştır. Elbette, iki dini gruba sahip olduğunuzda, bazı cemaatçilikler her zaman var olacaktır, din var olduğu sürece bu her zaman var olacaktır. Bu da zaman zaman çelişkilere, kavgalara ve tüm bu şeylere yol açabilir. Ancak sizin gördüğünüz türden bir anti-semitizm ve benzeri şeyler söz konusu değildir. Bu bir Avrupa yaratımıdır. Emperyalizmin ve bu kıtanın, Avrupa’nın daha önceki feodal geçmişinin bir yaratımıdır. Bu da onların doğru bir şekilde işaret edecekleri bir şeydir.

Dolayısıyla HAMAS İslami bir ideolojiye sahip diye birebir ilişkiye girip tamam bu İslami, dolayısıyla gerici olmalı ve dolayısıyla karşı çıkılmalı demek kesinlikle yanlış olur. Bu kesinlikle yanlıştır. Ve en önemli şey de savaş politikasıdır. Bu da oldukça açıktır. Ve bence olay bu şekilde analiz edilmelidir.

Esperanza: Kesinlikle. Ve kısaca, bazı insanlar Çin’deki Kuomintang ile Filistin’deki HAMAS arasında bir benzerlik kurmaya çalışıyor. Sizce bu doğru bir benzetme mi yoksa değil mi?

Ajith: Bu konuda çok fazla bilgim yok. Bu üzerinde çalışılması gereken bir konu. Ancak Kuomintang’ın sınıfsal karakterinin komprador bürokrat burjuvaziyi ve Çin’in feodal beylerini temsil ettiğini unutmamalıyız. Bu anlamda bir egemen sınıf partisiydi. HAMAS için bunu söyleyebileceğinizi sanmıyorum.

Gazze ve Batı Şeria’da olduğu gibi Filistin toplumunun sınıfsal yapısını incelemeniz ve analiz etmeniz gerekir. Ve oradaki yerel hükümeti ve tüm bu şeyleri yönettikleri doğrudur. Ancak bunu gerçekten komprador bir sınıf olarak nitelendirebilir misiniz?

Komprador sınıf meselesi, bence üzerinde derinlemesine çalışılması gereken bir konu. Temel şey, sınıf analizi yapmak zorunda olmanızdır. Ve ancak bu şekilde Kuomintang ya da benzeri başka bir güçle karşılaştırıp karşılaştıramayacağınıza dair bir yargıya varabilirsiniz.

Esperanza: Sizin değerlendirmenize göre, Filistin’deki bu stratejik ilerlemenin Hindistan, Filipinler ve Türkiye gibi dünyanın diğer bölgelerindeki devrimci halk savaşlarına yansımaları olacağına inanıyor musunuz? Ve sizce bu anın sunduğu ve uluslararası komünist hareketin gözden kaçırmaması gereken bir fırsat var mı?

Ajith: Evet, kesinlikle. Siyonist devletin tüm savunmasını, sofistike teknolojisini ve tüm bunları aşan bu güçlü saldırı gerçeği, tüm dünyadaki ezilenleri büyük ölçüde heyecanlandırdı. Sadece devrimci güçler değil, dünyanın dört bir yanındaki tüm ezilenler, orada olanlardan kesinlikle heyecan duyacaktır. Bu, halkın gücünü göstermektedir. Ve halklar bunu böyle anlayacaktır. “Tamam, onlar yapabiliyorsa biz de yapabiliriz.”

Ve eminim ki bugün dünyadaki pek çok genç bu doğrultuda düşünecektir. Dolayısıyla bunun büyük bir etkisi oldu, çok büyük bir etki, devrim için son derece elverişli. Şimdi, bunun devrimci hareketler için doğrudan bazı kazanımlara yol açıp açmayacağı farklı bir konu. Bu farklı ülkelere, onların koşullarına vb. faktörlere bağlı.

Ancak aklımızda tutmamız gereken ve makalemde ele almaya çalıştığım bir başka husus daha var. Bu savaşın sonuçları ne olacak? Olaylar nasıl gelişecek? Siyonist devlet büyük bir kara işgaline girişir ve orada sıkışıp kalırsa?

Her türlü olasılık mevcuttur, çünkü Filistin Kurtuluş güçleri bu saldırıya karşı hazırlıklıdır. Ve geçmişte Siyonist ordunun uzun süreli saldırılarına karşı koyabileceklerini zaten kanıtlamışlardı. Peki bu durumda ne olacak? Ve eğer bu durumda Lübnan, Suriye, vs. boyunca uzanan savaş cepheleri -yani şu anda bu sınırlar boyunca gerçekleşen çatışmalar- gerçekten savaş cepheleri haline gelirse ve tüm bu bölgede büyük bir yangın çıkarsa. Bu bölgedeki komprador rejimleri nasıl etkileyecek? Çeşitli emperyalist güçlerin rolünü nasıl etkileyecek? Bununla nasıl başa çıkacaklar? Orada pek çok yeni gelişmeye yol açacak. Ve bu bağlamda, ABD’nin Ukrayna’ya olan bağlılığını azaltarak “israil”e odaklanma ihtimalini de göz önünde bulundurmalısınız, çünkü bu ABD emperyalizmi için stratejik olarak daha önemli.

Şimdiden bunun işaretleri var. Batı basınında, ABD esas olarak “israil” ile meşgul olacağından, Avrupa’nın [Ukrayna’da] nasıl daha büyük bir rol üstlenmesi gerektiği konusunda ana akım basında tartışmalar olduğunu görebilirsiniz. Peki bu emperyalist güçlerin kapasitesi nedir? Yani, bu iki vekalet savaşını ne kadar sürdürebilirler? Belli bir noktada “Ukrayna’yı bırakalım ve ‘israil’e’ odaklanalım, çünkü bu daha önemli” sonucuna varmaları oldukça olası.

Ukrayna’da hükümet değişebilir, yeni bir kişi başa gelebilir, Rusya ile ateşkes sağlanabilir. Her türlü şey mümkün. Ama bunun etkisi ne olur? Ukrayna halkı, tüm Avrupa’daki halklar, Ukrayna’nın egemenliğini korumakla ilgili tüm bu uzun konuşmalardan sonra, bunun kendi çıkarları için ne kadar çabuk feda edildiğinin, burada gerçekte ne olup bittiğinin, tüm o milliyetçilik ve egemenlik söylemlerinin, emperyalist planlarını gerçekleştirmek için kullandıkları birer araç olduğunun farkına vardıklarında ne olacak? Peki bu nasıl bir tepki yaratır? Demek istediğim, burada pek çok olasılık ortaya çıkıyor.

Şimdi, devrimci güçlerin bundan yararlanıp yararlanamayacakları, bunu kullanıp kullanamayacakları, büyük ölçüde hazırlık durumlarına ve kesinlikle her şeyden önce ideolojik netliklerine bağlıdır. Büyük bir güç olmak zorunda değilsiniz. İdeolojik netliğe sahip olmalıyız. Bugün, mesajınızı çeşitli sosyal medya aracılığıyla binlerce insana ulaştırmak için yeterince ve daha fazla fırsat var. Ve doğru pozisyon, gelişmelerin doğru analizi… bu kesinlikle yeni güçleri çekecek ve gerçekte olduğunuzdan çok daha büyük bir güç oluşturabileceksiniz.

Dolayısıyla bugünkü dünya koşullarında bu potansiyel mevcuttur. Bu olasılık mevcuttur. Bu teknoloji mevcuttur ve Filistin’de daha önce gösterildiği gibi kolayca yönetilebilir. Asıl soru, inisiyatif alıp almayacağınızdır. Ve eminim ki inisiyatif almak için öne çıkacak pek çok güç vardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu