Makaleler

Ukrayna tahtasında satranç

AB ile olan ticaret anlaşmasını reddi ile boyutlanan eylemler yerini emperyalistler arasında karşılıklı restleşmelere bırakmış durumdadır. Rusya açısından stratejik bir öneme sahip olan Ukrayna’da ateşlenen bu eylemler bölgesel olarak bir çaplı bir krizi de işaret etmektedir. Tüm bunları emperyalist kapitalist sistemin 2008 yılında başlayan krizinin bir sonucu olarak okumakta fayda var. Veya tüm yaşananlarda bu noktanın kaçırılmaması önem arz etmektedir. 
Bugün açısından Ukrayna’da yaşananlar emperyalist stratejilerin nasıl uygulandığını gösteren iyi bir örnektir. Kelkime anlamı Sınır ülkesi olan Ukrayna’nın jeopolitik yapısı çeşitli ülkelerin manipülasyonuna hayli açık bir yapıya sahiptir. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte NATO’nun stratejilerinin ilgi odağı haline geldi. ABD “Full Spectrum Dominance” planı çerçevesinde Rusya’nın asker” etkinliğini zayıflatmayı, hatta mümkünse tamamen bertaraf etmeyi hedeflerken tüm bunları Ukrayna üzerinden yapmayı hedeflemiştir. Öyle ki plan çerçevesinde Polonya’dan Ukrayna ve Gürcistan’a kadar NATO üyelerinden oluşan bir yay kurulacaktı. Nitekim 1999’da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan, 2004’de Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, 2009’da ise Arnavutluk ve Hırvatistan NATO üyeliğine alındılar. Ancak 2008’deki beş günlük “Kafkasya Savaşı” ile Gürcistan’ın, 2010’da da Viktor Yanukoviç’in devlet başkanı seçilmesiyle Ukrayna’nın NATO üyelikleri olanaksızlaşınca, bu plan suya düştü. Ukrayna’nın batılı emperyalistler açısından ne denli önem arz ettiğini açıklamak değindiğimiz bu kesit esas olarak Emperyalistler arası dalaşta Ukrayna vb ülkelerin diken üstünde olduğunu ifade etmektedir. 
Emperyalist devletlerin mevcut hoşnutsuzlukları örgütleyerek fitilini ateşlediği isyanlar kendi içinde birçok verili koşulu sunmaktadır. Kitlelerin hoşnutsuzluğunu ve umutlarını emperyalist imtiyazlar çerçevesinde örgütlenmesi kitlelerin rehabilitasyonunu sağlayarak öfkeyi ötelemeye hem de bu öfkenin – kitlelerin yıkıcı ve yapıcı gücü- bir yaptırımda kullanılmasını sağlamayı hedeflemektedir. Söz konusu isyanlar toplumsal büyük bir yıkımı işaret etmektedir. Bu yıkımı gerçekleştirecek gücün durdurulması onu baskılamakla mümkün değildir. Bu güç ancak kendi içinde yaşadığı öfkeyi boşaltarak rahatlayacaktır. Bu yüzden ortaya çıkacak öfkenin yönlendirilmesi şarttır( Florida Senatörü Marco Rubio/ Ocak 2014)
Ortadoğu halklarının öfkesinde somut veri olarak gördüğümüz bu durum ancak ve ancak kitlelerin öfkesini ötelemekten başka bir işe yaramamaktadır. Mısırda Müslüman kardeşler eliyle öfkesi çalınan Mısır halkının daha sonra tekrar ayağa dikilerek sokaklara akması gibi… Bugün Ukrayna’da da yaşananlar bu çerçevededir. Emperyalist Kapitalist sistemin krizi ve kronik bir rahatsızlığının sonucu olan yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik bugün Ukrayna halkının öfkesinin ana nedenini oluşturmaktadır. Ancak ne var ki Ukrayna’da hakim sınıfların klik dalaşının bir dolgu malzemesi olarak kullanılmak istenmektedir. Öyle ki bu nokta da başarılı olmuşlardır. Çözüm AB olarak gösterilirken kitlelerin komünist ve anti-emperyalist gücünün oldukça zayıf olduğunu göstermektedir. Wall Street’i işgal eylemlerinden ilham alınarak başlayan eylemler bugün bu anti- emperyalist niteliğini yitirmiş durumdadır. Zira bugün kitlelere propaganda edilen AB’nin “çözüm-kurtuluş” olacağı safsataları kitleleri sarıp sarmalamıştır. 
Dinamo Kiev’in altın golü
Kuşkusuz kitlelere propaganda edilenin yanı sıra bu gün kitlelerin çatışma deneyimini yönlendirmekte bir o kadar önem arz etmektedir. Çatışmaların başladığı ilk günde başlayan gerici propagandaların kitlelerin üzerinde oldukça etki yaratmıştır. Özellikle AB tarafından maddi kaynak sağlanan bu gerici örgütlerin teknolojik olarak propaganda ağı genişletilmiştir. Serbest piyasa liberalizmini savunan siyasi partilerden, parlamento dışı ultra-milliyetçi “Sağ Sektör”e kadar ulaşan propaganda ağı mevcut hareketin gericileştirmesinde önemli bir yerde durmaktadır. Özellikle Ultra Milliyetçi olarak adlandırılan Dinamo Kiev’in çatışma tecrübesi kitlelerin öfkesini maddi bir güç olarak kuşatmıştır “Kitlelerin çoğu onların ideolojisini desteklediği için değil, nesnel olarak hareketin en cesur ve kelimenin tek anlamıyla kavgacı kısmını oluşturdukları için. Kimse polise karşı ultra-sağcılar kadar atak davranmıyor. Bazıları da onları harekete gölge düşüren aşırılar olarak görüyor.” (Ilya Budraitskis/24 Şubat 2014)
Dinamo Kiev’in kitlelerin yıkıcı öfkesini kuşatan altın golü bu olsa gerek. Dinamo Kiev taraftarlarının büyük bir bölümü de gerici partiler Svoboda ve Udar’ın taraftarıdır. 

Hareket Faşist ve Karşı Devrimci Karakterli mi?
Bugün Ukrayna’daki hareketin faşist karakterli bir hareket olduğunu ilan etmek açık biçimde idealizme düşmek anlamına gelmek demektir. Kitlelerin mevcut çelişkilerinin kavranamamasının bir ürünü olarak ortaya çıkan bu durum bu gün mevcut tespitlerdeki sapmanın esas kaynağını oluşturmaktadır. Ukrayna’daki eylemlerde faşist partilerin olduğu bir gerçektir ancak bu mevcut eylemlerin faşist karakterli olduğu anlamına gelmemektedir. Faşizm Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın geniş kesiminde, güçlü komünist-devrimci işçi hareketlerine karşı bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Faşistler açıkça bu işçi hareketlerini ezmek ve sermaye iktidarını güvence altına almak hedefini gütmektedir. Ancak 2014 Ukrayna’sında ne büyük bir işçi hareketi, ne de onu parçalaması gereken bir faşist hareket, ne de sermayenin güvenmediği bir devlet var. Yani ne işçi sınıfını iktidara getirmek, ne de işçi hareketini fiziksel olarak yok etmek söz konusu. Ukrayna’daki eylemlerde çatışan kitle içinde işçiler, işsizler, yoksul serbest meslek sahipleri, gelecekte iş bulamayacak olan öğrenciler vd bulunmaktadır. Karşıtları ise devlet ve siyasi elitler. Çatışan tarafların sınıf birleşimi tümüyle başka türlü olduğu için “faşist” kavramı yanlış.” (Ilya Budraitskis/24 Şubat 2014)

Bir krizin semptomu olarak Ukrayna
Tüm bu söylediklerimiz hareketin niteliği içinken gelinen aşamada emperyalizmin bölgeye olan müdahalesi bölgesel bir istikrarsızlığı körüklemiş durumdadır. Bölgesel istikrarsızlık Ukrayna’nın kırılgan ekonomik yapısını daha da ileri boyutlara taşımış durumdadır. Özellikle Rusya’nın Kırıma konuşlanması ile birlikte bölgesel istikrarsızlık daha da şiddetlendi. Elbette bu istikrarsızlıkların ürünü Pazar kavgasında bir ray tutturma çabası olarak okunmalı. Şimdilerin istikrarsızlığı emperyalistleri açısından sömürünün istikrarını sağlama hedeflidir. “burada bir istikrarsızlık yaratacak varsa o da benim” diye restleşen batılı ve doğulu emperyalistler karşılıklı olarak restleşiyorlar. Çeşitli yaptırım tehditleri ile ilerleyen sürecin ilk adımları 06 Mart Günü atıldı. ABD Rusya’nın Kırımdaki konuşlanışı ve meseleye müdahil oluşu karşısında ABD içinde bulunan Rusya vatandaşlarının mal varlıklarının dondurulması ve vizelerinin iptal edilmesi kararını aldı. 
Aynı zamanda AB Konseyi Rusya’yla vize anlaşması görüşmelerini askıya aldığını, yeni bir anlaşma da yapılmayacağını ve G8 ülkeleri arasında bulunan Avrupa ülkelerinin de G8 toplantılarına katılmama kararını da desteklediklerini açıkladı. Bu yaptırımlar karşısında ise Rusya’nın Rusya sınırları içinde bulunan ABD ve AB finansmanlı şirketlerin mal varlıklarına el koyması bekleniyor. Öte yandan Kırım Özerk Cumhuriyeti Rusya’ya bağlanmak için 6Mart günü referandum kararı aldı. 16 Mart’ta referanduma sunulacak kararın geçmesi beklenmektedir. Bu durum kuşkusuz Rusya’nın gücünü pekiştirecek ve Rusya’nın şimdiki hamleleri resmiyete kavuşacak. 
Tüm bu dalaş neticesinde Ukrayna’nın geleceği de diken üstünde. Kırım’ın ayrılması ile birlikte Rusya’nın Ukrayna üzerindeki hakimiyeti de güçlenmiş olacaktır. Öte yandan Kırım’ın Rusya’ya bağlanması Rusya’nın Karadeniz üzerindeki hakimiyetini de güçlendirecektir. Bu tablo karşısında ise AB mevcut yapısal krizi nedeniyle Ukrayna’yı bünyesine almayabilir. Zira son 10 yılda ekonomik açıdan istikrarsız birçok ülkeyi bünyesine aldı ve bu durum krizin daha da şiddetlenmesini sağlamaktadır. Rusya ise Ukrayna’yı yönetme yükümlülüğünü istemiyor. Tek isteği Ukrayna’nın bir başka ülkenin etkisi altına girip Rusya’yı tehdit eder hale gelmesini engellemek. Kırım’a girilmesinin temel hedeflerinden birini bu oluşturmaktadır ve referandum bu açıdan önemlidir. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu