GüncelMakaleler

ANALİZ | İşçi Direnişlerinin İçinde Olmak…

"27 Kasım’dan itibaren Urfa’da Özak Tekstil’de çalışan baskı tehdit işten çıkarmalara karşı iş bırakma eylemi başlatan işçiler soğuğa açlığa ve jandarmanın biberli coplu saldırılarına karşı direniyor."

Tarihin yapıcıları ve özneleri olan kitleleri örgütleme meselesi her dönem olduğu gibi bugün de can alıcı bir yerde durmaktadır. Barınamayan, geçinemeyen, açlık ve işsizlik çeken, sağlık ve eğitim imkanlarından yararlanamayan, adalet ve özgürlük arayan, insanca yaşayamayan milyonlarca emekçi kendi öncüsünü ve yol göstericisini arıyor.

Bu devasa sorun, devrim ve örgüt bilmine dayanmadan somut şartların somut tahlili yapılamadan bilinçli ve örgütlü müdahale edilmeden çözülemez. Kitleleri anlamak kadar örgütlemek de bir sanattır. Her iki görevi gerçek anlamda başarabilen ise gerçek devrimcidir. Gerçek bu ise yaşanan, var olan sorun nerededir? Sorun, devrimin kitleleri eseri olacağına, devrimin zorunluluğuna yeterince inanmamaktır. Parçalı yüzeysel sınırlı zaman dilimine sıkışmış, dıştan esen rüzgarın etkisi altında arada bir inanmakla sorun çözülemez. İkinci sorun halkın içinde olmamaktır. Üçüncü sorun ise yapmamaktır.

Halkın dışında uzağında kenarında olunarak, durarak ne işçiler, ne işsizler, ne kadın ve gençler örgütlenemez. Onların dertleri talepleri ihtiyaç ve eğilimleri anlaşılamaz. Yakıcı ve can alıcı talepleri kavranamaz. Bugün dışımızda parçalı, dağınık, birbirinden kopuk gelişen kitle hareketleri içinde olmama sorunu tayin edici yerde durmaktadır.

İkinci sorun ise kitlelerin bilincini dönüştürecek etkili sistemli hedefli yoğun bir ajitasyon-propaganda çalışmasını yapmamaktır. Kitlelerin sisteme sömürüye patron ve devlet zulmüne karşı tohum halinde olan öfke ve tepkilerini sınıf bilincine dönüştürülmemesidir. Yani sadece öfke ve tepki duyarak ya da sınırlı haklar talep ederek kurtulamayacağını kavrayacak, tarihin yapıcısı yaşamı ve geleceği örgütleyecek inşa edip şekillendirecek olanın kendisi olduğunun farkına varamamasıdır. Özne rolü oynayan öncü bunun bilince dönüşmesi için ciddi yoğun disiplin örgütlü bir tarzda çalışmalıdır. Birkaç konuşma, birkaç söz, birkaç eğitim toplantısı, birkaç pratikle bu zahmetli iş başarılamaz, zorlu görev yerine getirlemez. İnsanların kitlelerin düşüncelerini değiştirmek, dönüştürmek, devrimcileştirmek faşizme karşı savaşımdan daha zordur. Daha fazla emek, bilinç, yoğunluk, çaba ve çalışma gerekir.

Halkı anlamak

Başa dönersek kitlelerin yaşadığı temel sorunlar etrafında, en fazla duyarlı oldukları konuda talepleri için onları biraraya getirmek, baskı ve tehditlere, işten çıkarmalara, sendikasızlaşma ve kölelik ücretine mahkum olmaya karşı Urfa Özak işçilerin örneğinde olduğu gibi taleplerin gerçekleşmesi, kazanılması ve kavranması için onlarla birlikte mücadele etmek, onların içinde, yanında olmaktır.

Sistemin çok yönlü, anlaşılır, siyasal teşhiri yapılarak sınıf bilinci kazandırılır. Bunun için burjuva feodal sistem, AKP-MHP iktidarı bizlere her gün, her saat oldukça iyi malzeme vermekte ve konu sunmaktadır. Dikkatli bir gözlem, izleme sonucunda diktatörlerin gözü doymaz sömürüleri, acımasız zulüm politikaları ve uygulamaları teşhir edilebilir.

İşçi ücretlerinin artırılması, sendikalarının kapatılmaması, baskı-tehdit görmemesi yönündeki taleplerini, mücadelerini adım adım sömürüden ve zulüm sisteminden kurtuluş fikrine, demokratik halk devrimi bilincine sahip olmasını sağlamaya çalışmaktır, izlenmesi gereken yol.

Uzaktan yakına, yabancı olandan dost ve yoldaş olana doğru adım adım kitleyle bütünleşmek kitle tarafından kabul gören, saygı duyulan, güvenilen öncü etrafında kitleler örgütlenir. Öncü militan gerektiğinde işini kaybedecek, gerektiğinde gözaltına alınacak, gerektiğinde jandarma ve polis copunu yiyecek işkence görecektir. Kitlelerin öncüye güvenmesi önemli bir yerde durmaktadır. Güvenin kazanılması da sözle değil pratikle yaratılır. Öncü, öğretmen olmadan önce öğrenci olmayı, sabırla dinlemesini öğrenecektir.

İşçiler, gençler, kadınlar ve tüm ezilenler içinde onlarla birlikte nasıl çalışılacağını önce kitlelerden onlarla birlikte öğrenmek esas alınmalıdır.

Özak direnişi ve öğrettikleri

İşçi sınıfı açlık, baskı ve ölüm pahasına parçalı da olsa direnişine devam ediyor. Kasım ayı içinde 137 son on bir ay içinde ise iş cinayetleri olarak tanımlanan nedenlerden ötürü 772 işçi katledildi.

27 Kasım’dan itibaren Urfa’da Özak Tekstil’de çalışan baskı tehdit işten çıkarmalara karşı iş bırakma eylemi başlatan işçiler soğuğa açlığa ve jandarmanın biberli coplu saldırılarına karşı direniyor. Direnişin önemli birkaç ayırt edici özelliğinden biri sendika yöneticilerinin direnişin başından itibaren işçilerle birlikte direnişte yer almasıdır. Hemen her gün jandarmanın saldırılarına, işkencelerine maruz kalan işçilerle birlikte Bir-Tek-Sen Genel Başkanı, sendika yöneticilerinin de direnen işçilerle birlikte yer alması ve onlarla birlikte baskı ve zulmü yaşayarak gözaltına alınmalarıdır.

İkinci ayırt edici özelliği işçilerin büyük çoğunluğunun direnişte yer almasıdır. Üçüncü ayırt edici özelliği ise fabrika içersinde üretime devam eden işçilerin büyük bölümünün direnişe katılmasıyla birlikte direnişte olmayıp fabrikada çalışan işçilerin de direniş eylemine katılmalarıdır. Disiplinli, direngen duruşları ve birlik ruhlarıyla patronun değil direnişteki işçilerin kazandığını gösterdi.

İlk kıvılcım

Sarı sendika olan Hak-iş’e bağlı Öz-İplik-İş sendikasından haklarını aramadığı, korumadığı gerekçesiyle istifa eden işçilerin Birleşik Tekstil ve Deri işçileri Sendikası’na üye olmasıyla patron ve yetkili sendika durumdan rahatsızlık duyarak bir kadın işçiyi işten çıkarmasıyla direnişin çakılan kıvılcımı oldu.

Direniş zafere götürür

Üzerinde önemle ve dikkatle durulması gereken nokta şudur. En ağır koşullarda direniş ve grev geleneği olmayan, tecrübe ve pratiği yaşamayan işçilerin bağlı oldukları sendikanın öncülüğünde direnişe geçmesidir. Birlik ve mücadele ruhuyla, disiplin içinde birlikte hareket etmeleridir. Burada direnişi ateşleyecek nesnel koşulların var olmasına karşın nasıl güven ve cesaret veren bir kıvılcım çakıldı ve çakılan kıvılcım etrafında tüm işçilerin destek ve katılımı sağlandı soruları önemlidir. Yasak, baskı, dayak ve gözaltılara karşın işçilerin direnişi on günden fazla bir süredir devam etmesinde belirleyici ve tayin edici rol öncünün güven ve cesaret veren kararlı duruşudur. İşçilerin içinde bulunduğu durumu talep ve isteklerini doğru okumasıdır.

Köle kampları, fabrikalar

AKP-MHP diktatörlüğü altında ülkenin her tarafında olduğu gibi Urfa’da da işçiler asgari ücret ya da asgari ücretin de altında kölelik ücretiyle sefalet koşullarında çalışmaya ve yaşamaya mahkum edildiler. Binlerce işçinin iş cinayetleri adı altında katledilmesi yetmezmiş gibi insanca yaşayabilir ne bir ücrete ne de bir yaşam koşuluna sahip olmadan yer üstünün baldırı çıplak lanetlileri olarak varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Özellikle kadın işçiler çalıştıkları fabrikalarda her türlü baskıya mobinge uğruyor, sendikal örgütlenme hakkından yoksun adeta köle kamplarında kölece çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadırlar. Ucuz iş gücüyle sömürülen işçilerin sırtından her yıl sermayelerini büyüten patronlar AKP-MHP iktidarının sayesinde jandarma ve polis desteğiyle ülkenin efendileri olmaya devam ediyorlar. Bu yetmezmiş gibi jandarma saldırısı sonucu camiye sığınmak isteyen işçilere müftü, imamın yasakı çıktı. İşçileri “Allah’ın evine” almayan müftü, ne caminin ne Allah’ın işçiden yana olmadığını gösterdi.

Patron, jandarma, burjuva basın, müftü, imam işçiye-emeğe düşman. Sermaye, basın, devletin dini kurumları işçi düşmanlığında birlikte hareket ediyor. Bilinir ki, işçilerin birliği ve örgütlü gücü önce sermayeyi sonra sermayeyi koruyan tanrıları gök yüzünden aşağı indirecektir.

Gerekliliğine inanmak, içinde olmak ve yapmak

Dün olduğu gibi bugün de temel mesele budur. İşçilerin, emekçilerin, ezilenlerin mücadelesinin içinde, onlarla birlikte onların önünde olmaktır. İşçi direnişleri meselesinde yoğunlaşmamız ve mutlaka çözmemiz gereken sorunların başında gelen budur. Kitlelerin devrimdeki rolüne, tarih yapıcısı gücüne inanmaktır. İnanmadan içinde olunmaz. İçinde olunmadan da inanç gelişip büyümez.

Mücadele ve çalışma alanlarında işçi sınıfının emekçilerin somut taleplerini devletle, işverenle, patronların direk ve dolaylı uşaklarıyla sendika ağaları ilişki ve çelişkileri somut durumu iyi tahlil etmeliyiz.

Kitlelerin yaşam ve ruh hallerini bilmeli ve bunları somutlaştırmalıyız. Öncelikle hangi sorun üzerinden hangi somut taleple kitleye gidilecektir? Kitlelerin sömürüden katliam ve çürümeden nasıl etkilendiğini, hangi biçimde- nasıl tepki verdiğini belirlemeliyiz. Ve tepki ve öfkeleri bilince dönüştürmek için sistemli açık anlaşılır siyasal sitemi teşhir eden yoğun propaganda ve ajitasyon faaliyetine girişmeliyiz.

Ne yapacağımızı, niçin nasıl yapacağımızı, kimlerle birlikte kimlere karşı kimi hedef alacağımızı netleştireceğiz. Başarı bizleri bekliyor. Yeter ki devrimin zorunluluğuna inanalım.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu