Güncel

SÖYLEŞİ | SES Aksaray Şube başkanı Bakır: Kuru Kuruya toplumdan duyarlılık bekleyen açıklamalar yapmak yetmez

"Ciddi ekonomik krizin yaşandığı bu süreçte sağlık emekçilerinin herkes gibi geçim sıkıntısı vardır ve bu dönem yaptığı fedakarlığın ekonomik boyutuyla karşılığı eşit, adil bir şekilde istisnasız tüm çalışanlara ödenmelidir"

Sağlık Emekçisinin içinde bulunduğu koşulları, ülkenin dört bir yanında “Tükeniyoruz” vurgulu uyarı – çağrıları ve ülkedeki pandeminin genel seyrini Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Aksaray Şube Eşbakanı Yasemin Bakır ile konuştuk.

Bakır, sağlık emekçilerinin koşulları mutlaka düzeltilmesi gerektiğini aksi durumda tablonun giderek ağırlaşacağının altını çizdi.

Ülke genelinde başta sağlık emekleri için pandemi ağır bir tabloda seyrediyor. Hem rakamların gerçeği yansıtmadığı tartışmaları hem de önlemlerin alınmayışı ciddi eleştirileri beraberinde getirmektedir.

Siz bir sağlık emekçileri sendikası olarak nasıl bir değerlendirme yaparsınız? Pandemi ülkede nasıl bir seyirde devam ediyor.

Sürecin başladığı ilk günden bu yana SES olarak aslında en net ortaya koyduğumuz ve hem kurumlar düzeyinde hem de bakanlık düzeyinde ısrarcı olduğumuz nokta; sağlık emekçilerine ve topluma karşı salgınla mücadelede şeffaf olunması oldu. Bütün ısrarlarımıza rağmen Sağlık Bakanlığı bu konuda hiçbir zaman bu özveriyi göstermedi, mesela kurumlar (hastanelerde) düzeyinde Covid-19’a yakalanan sağlık emekçilerinin sayısı bütün ısrarlarımıza rağmen çalışandan doğru söz kuran bizlerle paylaşılmadı.

Yatay ilişkilerimizle çalışma arkadaşlarımız arasında hastalanan kişilerin sayısını belirleyip, defalarca kamuoyuyla paylaştık ve her defasında bizim elimizdeki sayılar ile bakanlığın verileri arasında ciddi farklılıklar vardı. Bugün gelinen noktada neredeyse her hafta en az bir sağlık emekçisi arkadaşımızın ölüm haberlerini alıyoruz. Bu aşama biz sağlık çalışanları açısından ciddi kırılma noktasıdır. İlk vakanın açıklandığı günden bu güne 7,5 aylık bir zaman dilimini geride bırakmış durumdayız.

Daha kötü olanı ise sonbahar gelmeden artan vaka sayıları ve bu konuda bilgi paylaşımı yapılırken siyasetin kendi prestijini korumak için kamuoyunu yanıltan bilgileri ortaya atmasıdır.

SES olarak Türkiye genelinde yürütmüş olduğumuz ve ortak bilgi paylaşımlarımızın olduğu ağlardan gelen bilgiler ile bakanlığın açıkladığı rakamlar arasında ciddi bir uçurum söz konusu. Mesele bu hafta Amed Tabib Odası da yaptığı açıklamayla açıklanan rakamların yarısının kendi illerinde tespit edildiğini dolayısıyla sayıların gerçeği yansıtmadığı yönündeydi. Batman, Antep, Şırnak, Ankara, Antalya da vaka sayılarının toplamı bakanlığın açıklamalarını katlar durumdadır. Yine benzer tespitler şubelerimiz tarafından da paylaşılmaya devam ediyor.

Durumu kritik hasta oranımız %5 ile dünyada ilk sıralarda olmasına rağmen açıklanan günlük hasta sayısı bu oranla uyuşmamaktadır. Bu hafta sağlık bakanı yoğun bakımların %64’ünün dolduğu bilgisini paylaştı.

Paylaşılan veriler ile hasta sayıları arasında ciddi uyumsuzluk söz konusu, bakanın açıklamalarına bakılırsa biz de Covid 19’a yakalanan kişilerin çoğunun durumu ağır seyrediyor ama bizlere ulaşan bilgilere göre çoğu kişi evinde ilaç tedavisiyle süreci atlatıyor.

İçinde bulunduğumuz haftada vaka sayısının artışının sebebini bayram, düğün, asker uğurlaması vs. gibi nedenlere bağlayan, siyasi otorite ve sağlık bakanlığının gözden kaçırdığı, aslında görmezden geldiği, bizlerinde en büyük itirazı olan nokta şeffaflık meselesidir. Salgınla mücadele edilecekse yaşanan sorunun bütün boyutları sağlık emekçileri ve toplum ile doğru bir şekilde paylaşılmalıdır. Sadece kuru kuruya toplumdan duyarlılık bekleyen açıklamalar yapmak yetmez. Bütün dünyayı etkisi altına alan salgın hakkında bu kadar bilinmezlik varken bir de toplumdan bilgi gizlenmesi doğal olarak bireyde kendini işin içinde ve çözümünde görmemesini geliştirir. Önlemler konusunda geri adımlar atılmamış olsaydı halkta işin ciddiyetini daha çok özümseyecek, dolayısıyla yukarıda belirtilen ve salgının tekrar pik yapmasına sebebiyet veren gerekçeler de yaşanmamış olacaktı

 

Vaka sayılarının giderek arttığı sağlık emekçisi onlarca kişi İstanbul, Ankara, Van ve Diyarbakır “tükeniyoruz” diyerek uyarıda bulundu, bu sesin duyulması için ne yapmak gerekiyor, sizin çağrısınız nedir?

Sağlık bakanlığı her gün tv ekranlarında bir başarı hikâyesi anlatıyor. Bilinmesi gereken önemli bir nokta var, ortada bir başarı hikâyesinden bahsedilecekse bu sağlık emekçilerinin başarısıdır.

Ancak gelinen noktada yaşamlarını ortaya koyarak toplumun tekrar sağlığına kavuşması için gecesini gündüzüne katan sağlık emekçilerinin bütün çabasını boşa çıkaran uygulamalar ile süreç başa sarılmaya başladı. Vaka sayıları hızla artıyor, her hafta neredeyse en az bir sağlık emekçisinin ölüm haberini alıyoruz, birçok ilde sağlık emekçileri arasında enfekte olmuş çalışan sayısı ciddi durumda.

Normal zamanlarda dahi sağlık emekçisi sayısında ciddi eksiği olan İstanbul’da kısa sürede Sancaktepe, havalimanı, şehir hastanesi ve yine Yedikule Göğüs Hastalıkları hastanesine bağlı Niyazi Kurtulmuş hastaneleri açıldı.

Açılan hastaneler ile yatak kapasitesi ve yoğun bakım yatağı sayısında artışa giden bakanlık neredeyse bu kurumların personel ihtiyacının yarısını görevlendirmeler yani var olan hastanelerdeki çalışanları bu hastanelere göndererek karşılamaya çalıştı.

Öte yandan mevcut çalışanlar açısından da çalışma şeklimiz ve aynı zamanda yaşamlarımızda ciddi değişiklik söz konusu. Birçok sağlık emekçisi arkadaşımız hala ailelerini koruyabilmek için evlerine gidememekte.

Hem fiziksel koşulların getirdiği zorluklar hem de sağlık emekçilerinin psikolojik anlamda yaşadığı zorluklar çalışanlar arasında ciddi bir yorgunluk ve tükenmişliği geliştirmiş durumda.

Kamuoyuna da yansıdığı üzerine Diyarbakır’da çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle intihar eden hemşire arkadaşımız oldu. Uzun süredir talebimiz olmasına rağmen bir türlü açılmayan 7/24 kreşler yüzünden çocuğunu bırakacak yeri olmadığı için nöbete giderken komşusuna bırakmak zorunda kalan Fatma hemşire 2 çocuğunu yangında kaybetti. Bütün bunlardan sorumlu olan Sağlık Bakanlığı da acıyı paylaşmak üzerinden öte söz kurmadı, oysa ki bakanlığa düşen sadece acı paylaşmak değildir, var olan sorunu biran önce çözüp sağlık emekçilerinin motivasyonunu arttıracak girişimlerde bulunmaktır.

Ancak, sağlık emekçileri acaba bugün hakarete maruz kalacak mıyım, tehdit edilmeden bir nöbet geçirecek miyim?

Bu ay performans ödemem kaç lira yatar, nöbet param da yok nasıl geçineceğim diye düşünmektedir.

Pandemi uzun zamandır sürüyor. İkinci dalga tartışmalarını düşündüğümüzde daha uzun süre Kovid-19 ile yaşayacağız gibi. Bu tablo içinde başta hastalarla daha yakın temasta olmak zorunda olan sağlık emekçisinin korunması için neler yapılmalı?

Tüm dünyada ikinci dalga tartışmaları yürütülürken bazı bilim kurulu üyelerinin de dillendirdiği üzere ülkemizde hasta sayısında yaşanan artışın hala birinci dalga olduğu tespiti yapılmakta, bu bizim açımızdan da böyledir. Türkiye normalleşme adı altında sürü bağışıklığına gitmektedir.

Daha önce de itiraz ettiğimiz ve tehlikesine vurgu yaptığımız sürü bağışıklığı politikası uygulamasından bakanlığın vazgeçmesi ve toplumun sağlığını korumak için gerekli adımların atılması noktasında harekete geçmesi görevidir.

Hafta içi virüs yükü yokmuş gibi işine giden insanları hafta sonu evlerine hapseden sokağa çıkma yasaklarının yetersiz olduğu arkada bıraktığımız dönemde kendini göstermişti.

Dünya çapında yapılan açıklamalar ve geçmiş dönem yaşanan salgıları incelediğimizde bizleri uzun ve yorucu bir sürecin beklediği, salgının etkisinin sağlık boyutunun en az 1 yıl daha süreceği, bütün otoriteler tarafından kabul görürken sürecin günü kurtarma politikalarıyla yürütülemeyeceği artık kabul edilmelidir.

Önümüzde en az 6 aylık zorlu ve normal koşullarda dahi bulaşıcı hastalıkların pik yaptığı bir dönem bulunmakta. Bu, biz sağlık emekçilerinin en büyük kaygılarından.

Sağlık emekçileri salgınla mücadele etmekten vazgeçmeyecektir fakat Sağlık Bakanlığı’nın artık sağlık emekçilerinin taleplerini görmesi ve gereğini yerine getirmekten kaçınmaması gerekmektedir.

Tüm sağlık emekçilerinin haftada bir kez test yaptırması artık uygulamaya geçirilmek zorundadır, aldığı riski ailesine taşımak istemeyen, onları korumak isteyen sağlık emekçilerinin barınma, yeme içme ve ulaşım koşulları karşılanmalı bu zorunluluktan doğan ekonomik yük emekçilerin üzerinden alınmalıdır.

7/24 kreşler açılmalı hastanede görevi başında olan çalışan bütün dikkatini işine verebilmeli ki kendini de hastasını da koruyabilmelidir. Ciddi ekonomik krizin yaşandığı bu süreçte sağlık emekçilerinin herkes gibi geçim sıkıntısı vardır ve bu dönem yaptığı fedakarlığın ekonomik boyutuyla karşılığı eşit, adil bir şekilde istisnasız tüm çalışanlara ödenmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu