Güncel

Devleti sersem eder Kürdün sopası

Devletin sinir uçlarıyla oynayan o meşhur kucaklaşma görüntüleri, Afyonkarahisar faciasından daha fazla dokunuyor ruhlarına. Vatan, millet derdinden değil elbet, ekran, gerçeği bu kadar yakından çarpmamıştı suratlarına, daha önce. Dört yüz kilo-metrekare hikayeyse, “bu da neyin nesiydi” afallaması henüz geçmemiş anlaşılan.

Mesele kucaklaşma değildi, “tek metre karesi bile hâkimiyetimiz dışında değil” derken tam da, yalanları ifşa olmuştu.

Bu açığın kapanması için tepeden tepeye bayrak bombalama oyunu sergilendi ki, bir hayli gülünçtür. Denetimleri altında olduğunu söyledikleri mekanda cereyan eden görüntü için kendilerini suçlamaları gerekirken bildik tutumlarına yönelmeyi tercih ettiler. O kadar aceleye de getirmedikleri hâlde yalansız konuştular. “Yargıya gerekeni söyledik” diye. Kendilerini, kendileri liberal diye etiketleyip sunanlar şaşırıp kaldılar bir kez daha.

Oysa bir şaşırırsın, anlarız. İki şaşırırsın, anlarız. Ama üç şaşırırsın, derdini anlarız: Artık efendinin pisliğini saklayacak kılıftan mahrum kalmışsın diye. Aman efendim, nasıl olur da bağımsız yargının bağımsız olmadığı manasına gelecek böyle bir laf edilirmiş! Hakkaten de, yargı, gereğini yapmıyormuş gibi yapmanın ne manası var şimdi! Ya da pratikleri her zaman ele verdiği hâlde, malumun ilanı, ne zamandan beridir itiraf addediliyor.

Sekiz bine varan KCK tutuklaması, devletin ve milletin zaten bölünmez denilen bütünlüğünü, ne olur ne olmaz, böldürmemeye ant içmiş hangi yiğit yargıcın işidir!

Her yerde her düşman mahkemesi hâkiminin biricik görevi bir Kürdü hapsetmek değil midir de, gereğini söyler durursunuz! Ne yani düşman mahkemeleri olarak kurup, arada ismini değiştirdiğiniz ol mahkemeleri, yan gelip yatma yeri mi sandınız! Balık, baştan kokar derler; gerçi ambiyansa imam ve cemaat ikilisi daha çok uyar ama metaforu sunmak-la yetinelim.

Tayyip’in talimatları kadar, hezeyanları da hızla sirayet etme-si bakımından meşhurdur. Tayyip saçmalarsa, Burhan Kuzu çılgınlar gibi zırvanın dibine vurur:“Ama şimdi dağa gidip teröristlerin sırtını sıvazlayıp hasretle kucaklaşmak, ‘hadi aslanlarım çarpışın arkanızdayız’ demektir.

Bundan başka mesaj olmaz… Ben ne bileyim kucaklaşmak suç mu, suç değil mi? Toplumun beklentisi varsa buna cevap verecek olan siyaset kurumudur. Yoksa hukuk nasıl çalışacak? Benim kanaatim kesinlikle bir adım atılması yönündedir.”(7 Eylül, Radikal)

Kuzu’nun bu açıklamasını okuyacak yargıç, tereddütte kalır “acaba bizim işimiz mi, siyasetin işi mi” diye, sonunda talimat beklemenin en aklı-selim yol olacağı sonucuna ulaşıp derin bir nefes alır. Üstelik telaşa gerek yoktur, elinin altında mesajı ondan daha çabuk aldığını düşünen garantici acar savcıların şıpınişi hazırladığı soruşturma dosyaları olacaktır. Dokunulmazlıkları BDP’ye özel kaldıracaklarmış!

İbrahim Ayhan, Gülseren Yıldırım, Kemal Aktaş, Faysal Sarıyıldız, Selma Irmak duyunca, hışımla söylendiler hâliyle: Biri dokunulmazlık mı, dedi. Neyse ki, “ben de bir ara duydum ama doğrusu daha görmüş değilim” diye açıklık getirdi Hatip Dicle. Şayet bir kapatma davası yerine dokunulmazlıkların kaldırılması yoluna gidilirse BDP, kaşla göz arasında rekor kırmış olacak.

Devlet Bahçeli olsa, ayrıntılı bir hesap çıkarırdı ama bizim vardığımız sonuca göre ortalama üç yılda bir yurtsever bir parti kapatılıyor. Bu durumda BDP’nin kapatılma vakti geldi ama niyetlerinin bu olmadığını ama isteseler de yapabileceklerini söylemişti aynı açıklamasın-da Burhan Kuzu. Zaten vekillik de yapmıyorlarmış diye de ekleyivermiş.

Hakan Şükür duysa çok alınır ama büyükleri söylemiş, n’olucak! Kendi mahvını hazırlamanın elbette çeşitli boyutları vardır ve bu hazırlık niyete hiç bakmaz, objektiftir. Bahsettiğimiz AKP’dir. Bunca kadrolaşmaya, temsil ettikleri sınıfları daha zengin kılmaya, yüzde ellilik oya rağmen gerilla vuruşuyla 2023 hedefine falan ulaşamaz hale gelmeye başlamıştır.

Tökezlemenin içselliğini anla-madan neo-osman edalarına soyunmanın getireceği kaçınılmaz son yaklaşmaktadır. Tayyip’te Çiller’i henüz yeni keşfedip yadırgayanlar, AKP kadrolarını tanımıyormuş gibi yapıp aslında Çil-ler’e hürmet ettiklerini fark etmiyorlar herhalde.

Aynı zevat, gözünü açma niyetine ve yeteneğine sahip olsa bu iki yüzün ardında bir Mustafa Kemal’de görebilir maziyi aratmayan.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu