Güncel

Geri Gönderme Merkezi’nde işkenceye takipsizlik

Geri gönderme merkezinde pandemi döneminde darp edildikleri doktor raporu ve güvenlik kamerasıyla tespit edilen göçmenler için savcılık, 'Kesinlikle söz konusu değil' diyerek takipsizlik verdi.

İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde (GGM), 11 Mayıs 2021 yılında iki mülteci işkenceye maruz kaldı. Korona salgının olduğu dönemde uzun süredir havalandırmaya çıkartılmayan, talepleri geri çevrilen mülteciler, bu duruma tepki göstermeye başladı. Son olarak bayram öncesi okumak için Kuran’ı Kerim talep ettiklerinde ise bir görevlinin mültecilere ağır küfürle karşılık vermesi üzerine olaylar yaşandığı iddia edildi.

Yaşananları kapılara vurarak protesto eden mültecilerin işkenceye maruz kaldığı belirtilirken, olay yerine giden avukatlar Duygu İnegöllü, Gizem Metindağ ve Ayşegül Karpuz, özellikle iki kişinin ağır biçimde ‘darp edildiklerini’ görerek, suç duyurunda bulundu.

Takipsizlik ile sonuçlandı

T24’ten Gökçer Tahincioğlu köşesinde yaşanan bu olaya yer vererek, savcılığın, kanıtları açık olan soruşturmayı iki yıl sonra sonuçlandırdığını ve davanın takipsizlik ile sonuçlandığı bilgisini verdi.

Kararda, onlarca görevlinin olaylara müdahale etmesine rağmen sadece bir ‘güvenlik’ görevlisinin ifadesi olduğuna dikkat çeken Tahincioğlu, kararın gerekçesini de şu şekilde paylaştı: “Olayla ilgili temin edilen ve çözümü bilirkişiye yaptırılan yapılan güvenlik kamera görüntüleri ile de yabancı uyruklu kişilere işkence ve eziyet edilmesi gibi bir durumun olmadığı sabittir. Her kurumun kendi iç işleyiş ve düzeni, çalışma esasları ve disiplin ve güvenlik kuralları vardır. Bu kurallara, iç işleyişe, huzur ve güven amaçlı düzene uymak, güvenlik, dirlik ve esenlik ve sağlık içinde kurumdan hizmet alan ve kurumda bulunan, kalan herkes için geçerlidir … Kurum kurallarına uymayan, yapılan uyarı ve ikazları dikkate almayan, barışçıl yaklaşımları hiçe sayan, temel hak ve özgürlük adı altında istediğini yapıp, başına buyruk hareket etmek isteyen, kurumda kendilerine sağlanan imkanları beğenmeyerek olay çıkaran yabancılara karşı yasadan kaynaklanan zor kullanma yetkisini kullanan kamu görevlilerinin yabancılara yönelik sözlü ve fiili direnmelerini kıracak ölçüde zor kullandıkları tespit edilmiştir.”

‘Meşruiyet sağlamak’

Karara tepki gösteren Tahincioğlu, “Peki, darp edilenlerin bu eylemleri yaptığına yönelik bir kanıt var mı, olayların bu şekilde gerçekleştiği açık mı? Hayır. Buna karşılık, karar, tam da milyonlarca insanın, “E, tabii doğru söylüyor” diyeceği ifadelerle süslenmiş… “Meşruiyet sağlamak” böyle bir durumda elbette çok kolay…Ama yine de yanıtlanması gereken sorular var: Kamera kayıtlarını bilirkişi dışında, mülteci alanında çalışan uluslararası bir dernek de inceledi. Bu derneğin tespitleri ve elde ettiği kamera kayıtlarına göre, hiç de bahsedilen büyüklükte bir “kalkışma” yok. Ve yine kayıtlar gösteriyor ki, güvenlik görevlileri, bazı sığınmacılarla konuyu tartışıyor, bazılarının yanında duruyor, kapıları rahatça kapatıp açıyor. İçlerinden birkaçı dışarı çıkmak istiyor. Ve bunların kolayca bastırılabilecek hareketler olduğu açık biçimde görülüyor” ifadelerini kullandı.

Peki işkence nedir?

Tahincioğlu yazının devamında şu sözlere yer verdi:

“Ama farklı saatlerde şöyle kayıtlar da var: “Aksayarak yürüyen bir göçmenin kayda girmesi, kafası kanlar içinde bir göçmenin güvenlik görevlilerinin kollarında yürürken görülmesi, kafası ve dirseği sarılı bir kişinin ambulansa bindirilmesi, jopla odaya girilmesi, yerde acıyla yatan bir göçmenin dakikalarca öyle kalması, bacağı kan içinde bir göçmenin koridorda koşması…

En önemlisi, güvenlik kamerasının açısının değiştirilmesi… Ve yaklaşık 50 dakika sonra tekrar aynı açıya getirilmesi… Bu süreçte ne olup bittiği belirsiz.

Fakat en azından bu kuşkulara yer verilmesi önemli.

Ve tabii işkencenin tanımlanması…

Peki nedir işkence?

Coplamak, kaba dayak işkence midir?

Havalandırmaya çıkarmamak…

Hakaret ve yerde sürüklemek…

Ve bir başka ülkeye geldiğinizde ya da gelmek zorunda kaldığınızda bütün bunların yapılması işkence sayılmaz mı?

İlkeyi nereden koyuyoruz, hangi eylemi “görev tanımı” içinde görüyoruz?

Buradan, bunlardan başlayalım.

Zira Türkiye’de artık hemen her eylem bu tanım içine sokuluyor. Beş kelepçe, yüze gaz sıkılması ve darp bile bu kapsamda sayılmıyor…”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu