GüncelManşet

YDG’li kadınlar, festival izlenimleri…

 

Munzur festivali öncesinde Dersim köylerindeki kadın çalışmalarımız devam ederken YDG’li Genç Kadın Komisyonunun çalışmalara katkısı ise önemli bir yerde durmaktadır.

Kadını erkeğin ‘malı’ olarak gören ve evden çıkmayan kadın modelini yaratan bu sistemden kaynaklı kadınlar kendi hayatlarını istedikleri gibi yaşayamamaktadır. Dersim’li kadınların da yaşadığı en büyük sorun budur. Bunun kadına yönelik bir şiddet olmasından kaynaklı kadınlarla sohbetler ederek Dersim’ de özellikle genç kadınların yaşadığı şiddeti tartışmak çalışmalarımızın önemli bir amacı olmuştur.

Hemen hemen Dersim’in her bölgesinde yaratılan genel bir algının kendisi mevcut. Devrimcilerin, demokrat insanların hâkim olduğu bir yer olduğundan kaynaklı şiddetin olmadığı, kadınların özgür olduğu düşüncesi hâkim burada. Ama bu düşüncenin aksini gördük hep. Çalışmalarımız başladığında, hangi evin kapısını çaldıysak kadınların sürekli bir iş haliyle karşılaştık. Hatta çoğu zaman işlerinin yoğunluğundan oturup sohbet etmeye vakit bulamadığımız da oldu.

Genel olarak durum böyleyken sohbetlerimizde bu yaşadıklarının baskı ve şiddet olduğunu konuştuğumuzda kabul etmeyen kadınlar, sohbeti ilerlettikçe bizimle hem fikir olmaya doğru gidiyorlardı. Sohbet açıldıkça kadınların yaşadıkları fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddetler ortaya çıkıyordu. Sonrasında erkeklerin çoğu zaman köyde olurlarsa oturduğu, olmazlarsa gezdiklerini, kadınların ise gün içinde sürekli çalıştığı sosyalleşme sıkıntısı yaşadıklarını dile getiriyorlardı.

 

Dersim’in genç kadını

Evlerdeki genç kadınlarla karşılaştığımızda genelde kadın sorunlarının mücadele boyutu konuşuluyordu. Dersim’de yaşanan kadına yönelik şiddeti dile getiren genç kadınlarla daha çok sohbet ettik ve ne yapılması gerektiği üzerine konuştuk. Genelde kadınların mücadele etme noktasında bir potansiyelinin olduğunu ancak adım atmada sıkıntıların olduğunu söylediler. Dedikodu kültürünün çok fazla yayılmasından kaynaklı, bir eyleme gitmeyi bile dedikoduya çevirmelerinin kadınların bilinçlenmesinin önünde bir engel olduğunu söylediler. Bu durumu değiştirmek için bir çaba sarf etmek gerekliliği konusunda genç kadınlarla hem fikirdik.

Elbette ki kadınların bir olup haklarını savunması, uğradıkları en ufak bir şiddeti bile birlikte tartışıp çözüm bulması kadınların özgüvenini artırmasında önemli bir yerde duruyor. Yapılan anketlerde nasıl çözüm bulacağız sorularına yanıtlarda sohbetin geldiği

yerin, ‘kadınların her an birlik olması ve en ufak haksızlığa karşı birlikte ses çıkarması’ olması esas amacımızdı. Zaten kadınlar da bunu istiyorlardı. Bir kadın faaliyetinin gerekliliğinin onlarda farkındaydı. Bu durumu ancak kadınların birlikteliği yürütülecek olan ortak mücadelenin değiştirebileceğini konuştuk. Bu noktada bazı kadınlar çözümü devrimci kadınlarda görüp, kendilerini bir şey yapamayacağını söylediler. Biz de devrimci kadınların kurtarılmış kadınlar olmadığını, hepimizin benzer sorunlar yaşadığını söyledik.

Ve beşler’den örnek verdik. Onlar devrimci, mücadele eden kadınlar olarak doğmadılar. Beşler de erkek ve devlet şiddetini, tacizi, aile baskısı, emeklerinin görünmemesi gibi bir çok sorun yaşayan kadınlardı. Durumu kavrayıp mücadele etmeye başladıklarında bile hala sorunlar yaşamaya devam ediyorlardı. Yani sadece devrimci kadınlarla olacak bir iş olmadığını ve tüm kadınların özne olması gerektiğini vurguladık tüm konuşmalarımızda.

Duyarlı kadınların dışında bir o kadar da meseleye uzak genç kadınla karşılaştık. ‘İstediğim zaman her yere gidebilirim, ama ben istemiyorum’ deyip konuşmayı kesip bırakan birçok genç kadın. Kendini rahatça ifade edebilme özgürlüğünün kısıtlandığının farkında bile değildi. Öylesi kadınlarla daha çok vakit geçirilmesi konusunu tartıştık genç kadın komisyonu olarak.

Ve bunu, kadına yapılan şiddetin farkında olan ve bir şeyler yapmak isteyen kadınlarla konuşarak onlarla birlikte ilişkilenilmesi gerektiği sonucuna vardık. Birçok genç kadınla ülke gündemine dair tartışmalar da yürüttük. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair konuştuk. Genelde oy kullanmayacağını söyleyen kadınlarla sohbeti daha da derinleştirdik. Cumhurbaşkanlığı makamının kadını hiçbir şekilde temsil etmediğini, vurguladık. Yasalarıyla kadını aile içine hapseden, hiçbir sosyalleşme koşulu sunmayan, yargısıyla taciz ve tecavüzcülere, kadın katillerine güç veren erkek devleti teşhir edip, üzerine tartışmalar yürüttük. Tartışmalar sonucu cumhurbaşkanlığı seçimindeki boykotun kadın yüzünde hemfikir olduk.

 

Ovacık’ da bir kadın eylemi…

Bu çalışmaları yürütürken son on yılda % 1400 artışın olduğu kadın ve trans cinayetlerine karşı Ovacıklı kadınlarla birlikte yapacağımız bir yürüyüş örgütledik. Çalışmalarını kapısını çaldığımız tüm kadınlara duyurarak yaptık. Hepsi de bu durumdan rahatsızlıklarını ve öfkelerini ifade ettiler. Bunun Ovacıkta yapılması, sahiplenilmesi kadınların çok ilgisini çekti. Ulaşım sıkıntısından kaynaklı gelemedikleri yürüyüşü bilinçlerindeki erk zihniyetine

olan öfkeyle ve tüm içtenlikleriyle desteklediklerini biliyorduk. Gerçekleştirdiğimiz eylemde çalışmalarımızın geri dönüşünü aldık. Eylemin ardından gelen

kadınlarla izlediğimiz sinevizyonun ardından, sohbetler ettik. Kadınların daha sık bir araya gelerek sorunlar üzerine kafa yormasının, birlikte çözüm üretmesinin kadın mücadelesi ruhunu güçlendireceği sonucuna vardık.

(Dersim’den Bir YDG’li Genç Kadın) 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu