Makaleler

SÜMER PANTEONU VE MİTOLOJİK ÖĞELER; SÜMERLER-3

Gazetemizin okurları, “Modern toplumların atası” olarak kabul edilen Sümerler ile ilgili bir yazı dizisi hazırladı. Yazı dizisinin üçüncüsünü okurlarımızla paylaşıyoruz.

Sümerler’in yazı, edebiyat, matematik, astronomi gibi bilimlerin dışında günümüze en büyük etkisi, inanç ve tanrısal varlıklardır. Tanrıların insan suretinde, insani zaaflara sahip varlıklar olarak betimlenmeleri sonraki birçok uygarlığa aktarılmıştır. Yardımcı tanrılar günümüze “Melek” olarak gelmiştir. Ayrıca iyi cinler ve kötü cinler de Sümerler’den günümüze gelen diğer bir dinsel figürdür. Sümerlerin din toplumu olduklarını söylesek yanlış bir yorum yapmış olmayız. Tüm Sümer ülkesinde din ve tanrılar büyük saygı görür, sosyal kurallar dini kutsiyet yolu ile pekiştirilirdi. Örneğin mahkemelerde büyük Tanrı “ENLİL” adına ve Adalet Tanrısı “NANŞE” yemin ederek başlanırdı. Yine balıkçılar Su Tanrısı “ENKİ” adına dua okuyarak avlanmaya çıkarlardı.

Din sınıflı toplumlarda ezen sınıfların en büyük baskı ve sömürü aracı olduğu Sümer tarihinden itibaren somut olarak görülmektedir. Din o kadar etkili bir baskı aracıydı ki her iş ve meslek için ilahlar vardı. En büyük ekonomik ve sosyal güç haline gelen Tapınaklar aynı zamanda finans ve üretim merkezi haline gelmişti. Sümerlerde tanrılar bir hayli boldu.

Başta şunu belirtmekte fayda var ki; temizlik ve ibadetin birlikte yapılması kavramının İslam’a özgü olduğu devamlı bizlere empoze edilmektedir. Hâlbuki tüm inançlarda ibadet temizlendikten sonra yapılmaktadır. Sümerler sabun yapımını biliyorlardı ve tapınaklarda ibadet etmeden önce el ayaklarını yıkadıkları bir nevi abdest aldıkları bilinmektedir.

Yaratılış ve Kozmik Evren: Yaradılış mitlerinin yer aldığı tabletlerin çevirisi sırasında evrenin nasıl yaratıldığı konusu “Kazmanın yaradılışı miti” ile başlar. Yeri ile göğü ayıran tanrı Enlil’den bahsedilir. Daha sonraki araştırmalar sonucunda;

1: Başlangıçta ilksel bir deniz vardı; bu denizi kimlerin var ettiği konusunda bir bilgi yoktur fakat bu deniz hep vardı Sümerler’e göre.

2: İlksel deniz yer ile göğün birleşmesinden kozmik dağı meydana getirdi.

3: İnsanlar insan biçiminde kişileştirildiğinden An (gök) erkek, ki (yer) dişildi. Onların birleşmesinden hava tanrısı Enlil doğdu.

4: Hava tanrısı An göğü ele geçirirken hava tanrısı Enlil yer tanrıçası Ki ile birleşti. Bu birleşme ile insanın yaradılışı ve uygarlığın kuruluşunu başlatmıştır.

Sümer panteonu ve mitoloji:Sümerler her birini bizim tanrı diye sözcüğü ile çevirdiğimiz Dingir sözcüğünü kullanıyorlardı. Tanrıları başlarında kral olan bir topluluk olarak düşünmüşlerdi. Tanrıları yazgıları belirleyen 7 tanrı (An-Ninhursag-Enlil-Enki-Nanna (Sin)-Utu-İnanna) ve büyük tanrılardan oluşan 50 ilahtan oluşuyordu. Fakat Sümerli teologlarca panteon içinde yapılan bir sınıflandırma da yaratıcı ilahlar ile yaratıcı olmayan ilahlar arasındaydı. Bu görüşe göre kozmosu oluşturan temel öğeler -Hava, Su, Yer, Gök- olduğundan bu güçleri ellerinde bulunduran tanrıların Yaratıcı Tanrılar olduğu, tüm kozmik varlıkların bu tanrıların eseri olduğu çıkarımını yapmak mantıklı görünüyor. Bütün yıl boyunca tapınaklarda tanrılar adına dua edilirken en çok ‘Enlil’, ‘Enki’, ‘An’ ve ‘Ana tanrıça’ Ninhursag’dı.

Enlil: NİPPUR kentinde oturur. Gök Tanrısı An’ın bir zamanlar Sümerler tarafından panteondaki en yüce tanrı olarak kabul edildiğine inanmak için pek çok sebep vardır; ama yaklaşık İ.Ö. 2500’e kadar giden mevcut kaynaklarda onun yerini hava tanrısı Enlil almıştır. En erken dönemdeki kayıtlarda Enlil tanrıların babası ve en üretken tanrı olarak tasvir edilmiştir. Gün doğmasını sağlayan, insanlara merhamet eden, bütün tohumların, bitkilerin ve ağaçların topraktan çıkmasını sağlayan tanrı Enlil’di; ülkeye bolluk, bereket, gönenç getiren yine oydu. Tabi ki fırtına ve yıkımların sebebi de Enlil idi. İlk zaman kazılardaki ağıtlar ve bulgularda zalim ve cezalandırıcı bir tanrı etiketi yapıştırılan Enlil daha sonraki zamanlarda babacan ve affedici bir tanrı olmuştur.

Enki: Sümerler’deki en saygın kentlerden birisi ERİDU kentinde otururdu. Su tanrısı Enki (Mitolojiye göre) bu kente gelerek kendi ‘Deniz Evi’ni’ kurar. Enki’nin ulağı ‘İssimud’dur. Yerin derinliklerinden Eriduda yeryüzüne yükselir ve orayı koyunlar, öküzler, bağ ve bahçeler ile donatır. Artık Enki yeni yaptığı kenti ve tapınağı Enlil’in kutsaması için gemi ile Nippur’a gitmeye hazırdır. Denizin dibinden çıkışının nedeni budur. Gemisine binen Enki Eridu’dan Nippura giderek babası Enlil için kurbanlar keserek içkili ziyafetler vererek kendisini ve kentini kutsamasını isteyecektir. Babası ve tanrılar kralı Enlil, Enki’yi kutsamıştır. Önde gelen Sümer lahlarının üçüncüsü, dipsiz derinliklerin ya da Sümerlerin deyişi ile ‘Abzu’dan’ sorumlu tanrıydı. Enki bilgelik tanrısıydı ve yalnızca genel planları hazırlayan Enlil’in kararlarına uygun biçimde yeryüzünü hazırlayan oydu. Uygulamaların gerçek ayrıntılarını ‘kurnaz-gözü pek-hünerli ve bilge Enki’ye bırakmıştır.

Ninmah-Nanna(Ninhursag): Ur kentinde otururdu. Nanna-sin ismi ile de bilinir. Yaratıcı tanrıların dördüncüsü Ninmah ‘Ulu Hanım’ olarak bilinen ana-tanrıça Ninhursag’dır. Daha eski çağlarda bu tanrıçanın yeri herhalde daha üst sıralardaydı. Adı başlangıçta belki de yer anlamına gelen ‘Ki’ idi Gök tanrısı An’ın eşi olarak görülüyordu. ‘Nintu’ doğuran hanım anlamına geliyordu ve ilk Sümer hükümdarları kendilerini Ninmah’ın sütle beslediğini söylemişlerdir. Ninmah’ın da Ur’dan Nippur’a giderek (Enki gibi) baba tanrı Enlil’in kentini kutsamasını istemiştir.

Utu: Ay tanrıçası Nanna-sin’in ile Enlil’in oğludur. Babillere ‘Şamaş’ olarak geçmiştir. Sippur kentinde otururdu. Devletin sınırlarını gözetleyen uyanık tanrıdır.

İnanna: Uruk kentinde otururdu. Enlil ile Nanna-sin’in kızlarıdır. Sümerlerde aşk, bereket ve savaş tanrıçasıdır. Yunan panteonundaki Afrodit ile benzeştir. Destanlarda, ilahilerde ve birçok Sümer edebi eserlerinde adından sıkça söz ettirmektedir. Romalılarda ‘Venüs’ gezegenidir.

Dumuzi:İ.Ö. 3. binyılda Erek kentinin seçkin ve saygın bir hükümdarıydı. Eylemleri ve icraatları o kadar etkiliydi ki, kendinden sonra gelen kuşaklar tarafından tanrılaştırılmış ve tanrılar diyarına ölümlüler arasından transfer edilmiştir.

Ereşkigal:İnanna’nın ablası ve acımasız düşmanı olan karanlık, kasvet ve ölüm tanrıçasıdır. Yer altı tanrıçası.

Geştina: Rüya tanrıçasıdır. Dumuzi’nin kardeşidir.

Diğer tanrıların bazıları ise:  * Emeş-yaz-Enten-kış-mevsimlerden sorumlu kardeş tanrılardır. *Enbulu -Fırat ve Dicle’nin doldurulmasını sağlayan ve kanalları yöneten tanrıdır. *Nanşe-deniz tapınağını yönetir. *İşkur fırtına tanrısı. *Enkimdu-Çiftçi tanrı, saban ve boyunduruk ile ilgilidir. *Aşnan-tahıl tanrıçası. *Kabta-tuğla tanrısı. *Muşdamma-inşaat ve yapı tanrısı. *Sumugan-dağlardaki hayvanların tanrısı. *Dumuzi-tanrı çobandır, çobanların tanrısıdır.*Uttu-giysi ve dokuma tanrısıdır.

Sümerlerdeki bazı mitler:

İnanna’ın Dumuzi ile evliliği: Tanrısal mitinde Habil ile Kabil Mit’inin farklı bir versiyonu gibidir. Çoban tanrı Dumuzi ve çiftçi tanrı Enkimdu ile bakire tanrı İnanna için çekişirler. İkisi birden İnanna’yı isterler. İnanna kararını Ereşkigal’den yana verir fakat kardeşi ‘Utu’ İnanna’nın Dumuzi ile evlenmesini istemektedir. Dumuzi’nin Enkimdu’yu tehdit eder ve İnanna Dumuzi’yi seçmek zorunda kalır. Sümerliler bu durumu hemen kabullenmişe benziyor.

İnanna’nın ölümlüler diyarına gidişi:Hırslı ve gözü pek kraliçe İnanna ölüler diyarına gidip orada kraliçe olmaya ve ölüleri diriltmeyi ister. Ölüler diyarı kraliçesi ve İnanna’nın ablası Ereşkigal’dir. Ablasının kendisini öldürmeyi deneyeceğini biliyordur. Her zaman koşmaya hazır olan veziri Ninşubur’a üç gün sonra gelmezse tanrıları toplantı salonuna gidip kendisi için ağıt yakmasını ister sonra Nippur’a gidip Enlil’e yalvarmasını eğer hiçbir sonuç çıkmazsa Eridu’ya gidip kurnaz Enki’ye kendisini kurtarması için yalvarmasını ister. Sonra iner ölüler diyarına lacivert taşından yapılma sarayına yaklaşır Ereşkigal’in. Kapıda kendisine neden geldiğini soran görevliye bir bahane uydurur ve ölüler diyarının yedi kapısından geçerek ölüler diyarına girerler.

Her kapıdan geçişte elbisesinin bir parçası ve takıları alınır ve en son kapıdan geçtikten sonra çırılçıplak bir şekilde Ereşkigal ile herkesi korkutan Anunna tanrılarının yedisi önüne çıkar. Anunna tanrılarının ölüm bakışlarını İnanna’ya dikmesi ile İnanna bir cesede dönüşür ve bir kazığa asılır. Veziri İnanna’nın dediklerini bir bir yapar ve Enlil ve Nanna-sin’den yardım alamayınca Enki’ye gider, Enki onu yaşama döndürmek için bir plan tasarlar. İki cinsiyetsiz yaratık yaratır. Bunlar ‘Kurgarra ve Kalaturra’dır. Bu yaratıklara İnanna’yı diriltmek üzere yaşam yiyeceği ve yaşam suyunu verir. Hasta yatağında olan Ereşkigal vay benim içim, vay benim dışım diye inlemektedir. Kurgarra ve Kalaturra benim içimden senin içine, benim dışımdan senin dışına diyerek acısını paylaşırlar. Bu sayede Ereşkigal onlara tahıl ve ırmakların suyunu bahşeder. Enki’nin dediğinden çıkmayan bu yaratıklar kendilerine verileni almak yerine çivide asılı duran İnanna’yı isterler ve yaşam yiyeceği ve suyunu İnanna’nın üzerine serperek diriltirler.

İnanna çıkmaya hazırdır fakat bir sorun daha vardır kendisinin yerine başka birisini de bulması gerekmektedir. Oradan çıkmayı başaran Ereşkigal’in peşine taktığı cinler ile İnanna kendisi yerine birisini aramaya çıkar, fakat kimseyi bulamaz. Erek kenti yakınlarında bulunan Kullab kentine ulaşır ve bir bakar ki kocası Dumuzi renkli kıyafetleri ile tahtına oturmuş ve çok mutludur. Kocasının kendisine üzülmediğine sinirlenen İnanna cinlere bunu alın ölüler diyarına götürün der. Dumuzi İnanna’nın abisi Utu’ya yalvarmaya başlar kendisini bir ceylana dönüştürerek buradan kaçmasını sağlamasını ister. Bu sese kulak veren Utu Dumuzi’yi oradan kaçırtır. Daha sonraki kardeşi Geştina’yı görür kardeşine kendisinin yerini cinlere söylememesini ister. Galla’lar (cinler) kardeşini yakarlar ve söyletemezler hatta rüşvet vermeye kalkarlar ama Geştina söylemez. Kardeşi için endişelenen Dumuzi kente döner ve cinlere yakalanır. Tekme tokat dövülür. Tekrar Utu’ya yalvaran Dumuzi kendisini Şuburillaya kaçırılmasını istemektedir. Buraya kaçan Dumuzi tekrar yakalanır. Tekrar yakalanan Dumuzi bu kez Utu’ya yaşlı bilge tanrıça Bellili’nin evine götürülmesini diler ve bu evin koyun ağılına girer. Cinler kendisini burada da yakalar ve yanağına aldığı bir çivili sopa darbesi ile ölür. Böylece İnanna’nın aşkının ve nefretinin kurbanı olan Dumuzi trajik bir akıbete uğrar.

* Diğer bir başka mitte ise cinlerin yakaladığı Dumuzi’ ye kardeşi rüya tanrıçası Geştina yılın yarısında yer altında kendisinin kalmasını ister ve abisi Dumuzi’nin yılın yarısında dünyaya dönmesini sağlar. Dumuzi’nin dünyaya döndüğü ve İnanna ile birlikte olduğu tarihte her yer çiçek açar ve kış biter, inekler doğurur…  Yeni bir tarih başlar bu tarih 21 Mart tarihidir. Newroz bu tarihte başladığı sanılmaktadır.

Baş tanrı Enlil’in ölüler diyarına sürülmesi: Enlil her ne kadar Sümer panteonunun başıysa da, Gücü hiçte sınırsız değildi. Sümer mitlerinden daha insani ve yumuşak olanlardan biri, Enlil’in aşağıdaki olaydan sonra ölüler diyarına sürgün edilmesi ile ilgilidir. İnsanlığın henüz var edilmeden önce ve Nippur kentinde sadece tanrıların oturduğu zamanda, ‘kentin delikanlısı’ Enlil, ‘kentin genç kızı’ Ninlil’di. Kentin ‘ihtiyar kadını’ da Nunbarşegunu’ydu. Günlerden bir gün yaşlı kadın Nunbarşegun’u, kızı Ninlil’i Enlil’ e vermeyi aklına koyar. Kızına şu öğüdü verir.

Duru ırmakta yıkan ey kızım duru ırmakta  

Ey Ninlil, Ninburdu ırmağı boyunca yürü

Işıltılı gözlü, efendi, ışıltılı gözlü

Yüce dağ, ‘Enlil baba’, ışıltılı gözlü görecek seni  

Çoban, ışıltılı gözlü görecek seni, derhal kucaklayıp, öpecek seni.

Ninlil neşe içinde annesinin öğüdünü uygulamaya gider ve Enlil onu ırmak kenarında görür ve aşık olur ve mit şu mısralar ile devam eder.

Efendi ona sevişmekten söz etti, kız gönülsüzdü.

Enlil ona sevişmekten söz etti, kız gönülsüzdü.

‘Benim döl yatağım küçük’ birleşmeyi kabul etmez.

‘Dudaklarım çok küçük’ öpmeyi bilmez…

Bunun üzerine Enlil veziri ‘Nusku’ yu çağırır ve ona sevimli Ninlil’e duyduğu hazdan bahseder. Veziri Nusku ona bir kayık getirerek Enlil’i ırmakta dolaşmaya çıkarmasını ve orada sahip olmasını önerir ve Enlil dediğini yapar. Ninlil’e sahip olur. Bu birleşmeden Ninlil ‘Ay tanrıçası Sin’e yani Nanna-sin’e’ gebe kalır. Bu zorbalığı duyan tanrılar dehşete düşerler ve Baş Tanrıyı ölüler diyarına sürgüne gönderirler. Zoraki de olsa Ninlil kocasının bu durumuna dayanamaz ve kocasının peşinden gider. Kaderi ay tanrısı olarak belirlenen Sin’in karanlıklar içinde kalacağından korkan Enlil bir hile düşünür. Ölüler diyarına giden yoldaki üç hizmetkârın kılığına giren Enlil, ağabeyleri Sin’in yerini almaları için üç ölüler diyarı tanrısına gebe bırakır. Böylece Sin göğe çıkmak için serbest kalır. Bu durum tanrısal değişimin ilk örneğini oluşturur.

Gılgameş ve İnanna: İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunan 250 dizeden oluşan bu şiiri Samuel Noah Kramer ustalıkla aşama aşama çözmüştür. Şiirin öyküsü şöyledir. Bir zamanlar Şuluppu ağacı vardı (bu ağaç söğüt ağacı olma ihtimali yüksektir). Fırat’ın kenarına dikilmişti. Güney rüzgârı onu kökünden sökmüştü ve ağaç ırmağın sularıyla sürüklendi. O sırada oradan geçmekte olan gök tanrıçası İnanna ağacı alıp kendi kentine Uruk’a getirdi ve kendi kutsal bahçesine dikti. Ona özenle baktı. Çünkü ağaç büyüdüğü zaman kerestesinden kendine iskemle ve sedir yapmayı planlıyordu. Ancak bunun kolay olmadığını anladı, ağacın dibine yılan yuva yapmıştı, tepesine Zu kuşu yavrusunu koymuştu, ağacın dallarına ise uğursuzluk tanrıçası Lilith (sembolü baykuş) yuva yapmıştı. İnanna gözyaşlarına boğulur. Sabah olup Güneş tanrısı uyanınca kardeşi başına gelenleri abisine anlattı. Yunanlıların Herakles’i öncesi bir kahraman olan Gılgameş şövalyece bir tavırla yardıma koşar.

Elli Minalık (25 kilo) zırhını kuşanır, yedi talent (220 kilo) çeken baltasını alır ve yılanı öldürür. Zu kuşu yavrusunu alır ve kaçar, Lilith ise harabelere doğru yollanır. Uruk’lular sevinç içinde ağaç gövdesini keserek iskemle ve sedir yapmaları için İnanna’ya sunarlar. Peki İnanna ne yaptı sizce? Mikku (davul) ve Pikku (tokmak) yaparak cesaretinin ödülü olarak Gılgameş’e verir. Genç kızların yakarışları sebebiyle bu davul ve tokmak ölüler diyarına düşer. Gılgameş elini uzatsa da bunlara uzatamaz ve ölüler diyarının kapısında yüzünden düşen bin parça vaziyette oturur. Bunu gören sadık hizmetkârı Enkidu efendisinin bu durumuna dayanamaz ve ölüler diyarına gidip davulu ve tokmağı çıkarmaya gider. Ancak Gılgameş Enkidu’ya bazı öğütlerde bulunur. Temiz giyinmemesini, koku sürünmemesini, eşini öpmemesini, çocuğunu dövmemesini, sandalet giymeyip asa taşımamasını öğütler. Ancak Enkidu dediklerinin tam tersini yapar ve hali ile ölüler diyarı haykırışı onu yakalar ve canını alır. Gılgameş bu durumu gözyaşları içinde öğrenir ve hemen Nippur’a baş tanrısının evine gider ve Enlil’e yakarır, Enlil yardıma yanaşmayınca Eridu’ya giderek bilgelik tanrısı Enki’ye yakarır. Enki ona Güneş tanrısı Utu’ya gitmesini ve ölüler diyarına bir delik açmasını ve Enkidu’nın gölgesinin yeryüzüne çıkmasını sağlamasını ister. Enkidu efendisi ile kucaklaşır ve Gılgameş ona ölüler diyarında ne gördüğünü sorar. Enkidu gördüklerini söyleyen bir şiir ile bu destan biter. Bu şiirin önemi ise tanrıların nasıl var olduğunu içeren giriş bölümü ile başlamasıdır.

Tufan ve Ziusudra:Yine Sümer mitolojisinin ve bizlerin günümüz dünyasında birçok dini kaynakta adı geçen Nuh Tufanı’nın bir benzeri Sümerlerde yaşanır. Sümer’in büyük kentlerinden Şuruppak kentinin kralı olan Ziusudra ( babillerde Utnapiştim) ya bilgelik tanrısı Enki tanrıların insanlığı cezalandıracağını ve büyük bir gemi yaparak akrabaları, sanatkârlar ve hayvanları doldurarak kurtarmasını öğütler. Gemiyi altı günde yapan Ziusudra Enki’nin dediklerini yapar. Fırtına 7 gün sürer, 7. günün sonunda sular çekilir ve gemi Nizir dağına oturur. Ziusudra kurbanlar keser ve tanrılar tarafından ölümsüzlük ile ödüllenerek tanrı katına yükseltilir.

Sümerlerin tanrısal ve ruhani durumlarını en çarpıcı örnekleri ile açıklamaya çalıştık. Aslında birbirinden güzel ve çarpıcı örneklerle anlatılabilecek birçok mit bulunmaktadır. İnsanların merak ve ilgilerini artırmak için en özellerini anlatmakta fayda vardır. Bir sonraki yazı dizimizde günümüzdeki inançlara kaynak olmuş Sümer inanışlarını değineceğiz. (Devam edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu