Emek

“Yılan, beni de sokunca anladım!”

İstanbul: 30 Ağustos’ta işe gitmedikleri için işten çıkarılan ve tazminatları verilmeyen Darkmen tekstil işçilerinin direnişi ilk günkü heyecanı ve coşkusuyla sürüyor. Her cumartesi Darkmen önünde ve Taksim’de eylem yapan işçilerle direniş üzerine sohbet ettik.

Darkmen fabrikası İstanbul Güngören’de 170 kişinin çalıştığı bir tekstil fabrikası. İşçilerle görüştüğümüzde her cumartesi fabrika önünde eylem yaptıklarını, bizi de beklediklerini söylediler.

Biz de Özgür Gelecek Gazetesi olarak eylemi takip etmeye gittik. Ancak eylem beklediğimizden daha geç başladı ve işçilerle buluşmamız biraz gecikti.

Buluşma saatine kadar da Güngören’de çalışan bir tekstil işçisiyle, tekstil işçilerinin çalışma koşullarına dair sohbet ettik. Sohbetimizde açığa çıkan şey, aslında Darkmen işçilerinin sorunu tüm tekstil işçilerinin sorunu olduğu idi.

Darkmen direniyor, direnecek!

Sloganlarla kısa bir yürüyüşün ardından, fabrika önünde yoğun “güvenlik önlemi” altında eylem gerçekleştirildi. Sonra Laleli’ye, Darkmen mağazası önüne geçildi. Halkın, işçilerin yoğun ilgisiyle gerçekleştirilen eylemin ardından ise gazete büromuza geçtik ve direniş üzerine sohbet ettik.

Direnişin, Darkmen işçileri üzerinde yarattığı etkiden-değişimden, direnişin gidişatı ve geleceği, direnişlerin kadın üzerindeki etkisinden, güncel sürece ve fabrikada yaşadıkları sorunlara kadar birçok konu hakkında konuştuk.

Darkmen işçileri “63 gündür her cumartesi en az 3 eyleme katılıyoruz, hayatımızda çok değişiklik oldu, direnişimizde ise artık parayı pulu geçtik, bu dava onur davası oldu” diyorlar. Haksız da değiller, yıllarca kriz var vs. diyerek zam yapmayan, yaptığında ise 5 TL gibi komik bir miktar zam yapan, “lavaboda 2 dakika geçirdin” diye kızan, hatta haddini aşıp işçilere saldıran, tokat atan Darkmen patronuna karşı verilen mücadele onur meselesidir elbette.

Direniş şöyle ya da böyle, patronun yaptığı binbir hukuksuzluk, fütursuzluk sonucu başladı ama bu direniş salt bir ekonomik talep için yapılan bir direniş değil, aynı zamanda devrimcilere, halka ve direnişçilere de birçok şey öğreten bir direniş.

Ben önceden eylemcileri görünce kızardım ama yılan beni de sokunca anladım”, “direniş bizi kardeş yaptı, ailelerimiz de dahil tanışmamızı, birbirimizi sevmemizi sağladı”, “devrimci marşları öğrendik”, “Birbirinden değerli insanları tanıdık”, devrimci kurumları ve yayınları tanıdık”, “ben sola uzak değilim, yıllardır devrimcileri bilirim ama bu direnişle beraber daha çok şey öğrendim”, “bende de çok ciddi değişikler oldu, insanlara bakış açım değişti, önceden hiç sorgulamazdım, bugüne geleceğimi hiç düşünmemiştim, direnişe çıkacağımı, eylemlere katılıp slogan atacağımı, şu an inanamıyorum”, “12 senedir İstanbul’dayım hiç bu kadar gezmemiştim, son iki ayda mağdur bir çok insan gördüm”, “büyüdük, bir aile olduk” gibi açıklamalar, Cumartesi akşam 18.00’de başlayacak eylemin heyecanını da işçilerdeki değişikliği de gösteriyor. Arkadaşlar aranıyor erkenden Taksim’e çağırılıyor.

Direnişte olan 9 Darkmen işçisinin çoğunluğu kadın. Şüphesiz direnişte kadın olmak kolay değil, toplumda eylem yapan kadınlara, greve çıkan kadınlara pek de sıcak bakılmaz. Haliyle direnişte olan kadınlar daha fazla özgüvenli olmak, daha fazla sorunla uğraşmak zorundadır. Darkmen direnişçisi kadınların yaptığı da tam da bu.

Kadın işçiler anlatıyor; “Ne yazık ki eylemci kadınlara toplumda pek de iyi bakılmaz, kaldı ki ben bile eylemcilere çok iyi bakmıyordum. Haliyle alışmam biraz zaman aldı. İlk zamanlarda çekiniyordum, pankartın arkasına ‘saklanıyordum’, sloganlara çok katılmıyordum, ama şimdi değişti tabii, en önlere çıkıyoruz, slogan attırıp basın açıklaması okuyoruz”, “önceden evden işe, işten eve gidip gelirdim.

Şimdi direnişle birlikte çıkıp geziyorum birçok yeri gezdim öğrendim”, “aslında bizim abimiz yanımızda, ailemizden doğru çok problem yaşamıyoruz”, “benim babam mitinglere falan gider, bize götürmez ama şimdi babam olmadan çıkıp gidiyorum”, “ilk zamanlarda ailemiz karşı çıkıyordu, mahkemeye verdiniz işte eylemlere ne gerek var diyorlardı ama biz eylemlere gidip gelince onlar da alıştı”.

Darkmen işçileri direnişlerinin onur mücadelesi olduğunu, Dark ailesinin bilinenin aksine işçilerin emeğini çaldığını, vergi kaçırdığını, aslında Dark ailesinin çevresinin bildiğinden farklı olduğunu söylüyorlar. “Neden daha merkezi yerler değil de fabrikanın mağazanın önünde hatta çocuklarının okullarının önünü, evlerinin önünü eylem alanı olarak kullanıyorsunuz” diye sorduğumuzda aldığımız cevap ise tam da Darkmen patronunun hak ettiğini gösteriyor. Darkmen patronu teşhir edilmeyi gereğinden fazla hak ediyor, işçilerin yaptığı da aslında tam da bu.

Darkmen işçilerinin hemen hepsi Kürt ulusuna mensup, ülkemizde pompalanmak istenen şovenizmi düşündüğümüzde Darkmen işçileri de bundan nasibine düşeni almışlar. Patronun “bir şey bilmiyorsunuz, hayvansınız, hayvan gibi çalışıyorsunuz” demesi ya da ırkçı ithamlarda bulunan ustabaşlarına işçilerin şikayetlerine rağmen ses çıkarmaması Darkmen işçilerinin nasibine düşenler.

Peki ya direniş?

Direniş sürerken bir yandan da hayatlarını idame ettirebilmek için çalışmak zorundalar, bu yüzden de her gün fabrika ya da mağaza önünde duramıyorlar, Cumartesileri eylem yapıyorlar. Bir yandan sokak eylemleri sürerken bir yandan da 17 Aralık’ta görülecek olan davayı bekliyorlar.

Keyifleri, moralleri yerinde, önümüzdeki günlerde eylemlerini büyüterek devam edeceklerini, hatta Dark ailesinin çocuklarının okullarının önünde dahi eylem yapacaklarını söylüyorlar. Tabii patron da boş durmuyor, mahkemeye yalancı şahitler hazırlayıp, “yalakalarını” 31 Ağustos’ta olduğu gibi işçilere saldırtıyor. Aymazca saldıran kendisi olduğu halde direnişte olan iki kadın işçiye dava açıyor.

63 günlük süreçte Darkmen işçilerindeki değişiklik “1 Mayıs’ta hep beraber alanlarda, sokaklardayız” cümlesiyle kendini gösteriyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu