GüncelMakaleler

GÜNCEL | “Dijital Türkiye”nin Büyük Hedefi: Sosyal Medya’ya Sansür

"Sorgulamayan bir nesil yaratma amacında olan AKP’nin sosyal medya mecralarına yönelik saldırıları, tüm bilgi ve haber kaynaklarını kendi siyasi ideolojisi çerçevesinde şekillendirme hedefine giden bir yoldur"

Son süreçte gündeme gelen konulardan bir tanesi sosyal medya ve bu mecralarda uygulanmak istenen sansüre yeşil ışık yakan yasa tasarısı oldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın Temmuz ayı başında yaptığı açıklamada sosyal medya üzerinde uygulanan sansürü genişleteceklerinin sinyali verilmişti.

Geçtiğimiz günlerde ise bu yasa tasarısı Meclis Adalet Komisyonu’nda onaylandı ve öngörüler bu yasa tasarısının meclis tatil edilmeden yasalaştırılmak istendiği yönünde.

Pandemi sürecinde çıkarılan torba yasaya konularak meclisten geçirilmesi planlanan sosyal medya tasarısı, evlere kapanan toplumdan gelebilecek tepkiler göz önüne alınarak ertelenmişti. Ancak aradan kısa sayılabilecek bir süre geçtikten sonra, bu konu Temmuz ayının başında çeşitli bahanelerle tekrardan gündemleştirildi. Türkiye mevzu bahis olduğunda sosyal medya, basılı yayın gibi medya ve iletişim kanallarına yönelik sansür almış başını gitmişken daha fazla nasıl sınırlandırılabileceği elbette ki merak konusu.

Hali hazırda, ücretli dizi-film sitelerinden tutalım da Twitter gibi sosyal medya ağlarına kadar her mecrada sansür uygulamaları sürüyor ve “toplumun ahlakını bozacağı” gerekçesiyle birçok yapıma izin verilmiyor, paylaşımlar engelleniyor, AKP’ye muhalif görüşüyle iki çift laf edenler tutuklanıyor. Ancak sosyal medya üzerinden yaşanan etkileşimin, birkaç saniyede milyonlara yayılabilen fikirlerin önünün kesilmesi için daha çok genişletilmiş sansüre ihtiyaç duyulduğu ortada.

Sosyal medyaya dönük saldırıların kökenine inip bakmak gerekirse, Gezi Direnişi ile birlikte bu saldırılar çok daha fazla yoğunlaşmış ve akabinde gelişen olayların yarattığı etkiyle artarak devam etmişti/ediyor. Gezi Direnişi sürecinde sokağa çıkan gençlik kitlesi ve onların sosyal medya ile haşır neşir oluşu isyanın çok daha fazla kişiye ulaşmasını sağlamış ve birçok eylemlilik sosyal medya üzerinden örgütlenmişti.

Devamında da tablo pek değişmemiş ve dijital mecralara ilgi artmıştı. Artan ilgi, insanların düşüncelerini “rahatça” ifade edebilecekleri alan bulma arayışları beraberinde sansürü, yasaklamaları ve tutuklamaları getirdi. Günümüzde de fikir özgürlüğüne yönelik bu tehditler sürerken, Z kuşağı olarak isimlendirilen genç kuşak başta olmak üzere toplumun her kesimi sosyal medyayla olan ilişkisini kuvvetlendiriyor.

Özellikle dijital dünya tartışmaları, birçok işin birkaç tuşla halledilebilmesi, teknolojiye merak duyan gençliği bu mecralara daha fazla itiyor. Yaşamlarını teknolojideki bu gelişmelerle paralel şekillendirmek isteyen, iş bulma ve gelecek hayallerini bu alan üzerinden kuran gençlik sosyal medya sınırlandırmasının en büyük muhatabı.

En çok Z kuşağı gençlerin bu durumdan etkilenmesi ve doğalında bu duruma tepki göstermesi olağan durumlardan. 2020 YKS sınavının tarihinin sürekli değiştirilmesi olayında da gördüğümüz üzere, sınava girecek olan öğrenciler saatler içerisinde sosyal medya üzerinden bir eylem başlatıp seslerini oldukça geniş bir kesime duyurabilmiş ve tepkilerini kendiliğinden örgütlemişlerdi.

Bu ve bunun gibi yankı bulan birçok tepki iktidarın sokakları yasakladığı, dar etmek istediği bir dönemde gençlik ve toplamda muhalif kesim açısından önemli bir alternatif yol iken, iktidar için ise önüne set çekilen yolların başka bir kanaldan açılarak yasakların fiili olarak delinmesi anlamına geliyor. İktidarın rahatsızlığı da tam anlamıyla burada açığa çıkıyor.

Sosyal medya tasarısı ile ağ sağlayıcılarından, kuruluşlardan ülke içerisinde temsilcilik kurmaları, vergi ödemeleri vs. bekleniyor, bunu yerine getirmemeleri halinde, bazı durumlarda 100 milyon liraya varan cezalar öngörülüyor. Ancak bizim esas olarak odaklanmamız gereken nokta; halihazırda ülkede mevcut olmayan düşünce özgürlüğü(!)’nün en üst seviyede kısıtlanması, muhalif olmasına gerek yok, muhalifmiş gibi görünen fikirlere dahi tahammülsüzlüğün had safhaya çıkması söz konusu.

İktidar şimdiye kadar çıkardığı yasalar, verdiği yetkiler ile RTÜK, Basın İlan Kurumu ve BTK eliyle, tiyatrodan sinemaya, TV kanallarına, gazete ve dergilere kadar birçok medya, sanat organının muhalif sesini sansürle kısmaya çalıştı. Bu yasa tasarısı ile birlikte merkezi bir yapıya sahip olmayan internet ortamına da yeterli seviyede(!) müdahaleye kapı aralanıyor. Aynı zamanda sosyal medyada yer alan anonim hesaplara yönelikte bir düzenleme yapılmak isteniyor.

“Z kuşağı için sosyal medya çok önemli. Oy verme davranışı dijital mecralar tarafından manipüle edilebiliyorsa, yeni Z kuşağı genç seçmen kitlesi başta olmak üzere tüm kullanıcılar yeni bir farkındalıkla donatılmalı.”

AKP’nin Z kuşağı gençlere uyum sağlamak adına oluşturduğu Dijital Dönüşüm Stratejisi’nin tanıtımında Mahir Ünal tarafından söylenen bu sözler hedeflerden birinin esasta ne olduğunu ortaya koyuyor; 2023 seçimlerinde hezimete uğramamak.

Yeni bir farkındalıktan kasıt ise, gençliğin farklı fikirlere, yönelimlere, yaşam tarzına, politik farklılıklara kapalı olmasını sağlamak. Yani toplamda baktığımızda “Batı özentisi(!)” olma yolundan çıkarılarak “ahlaki değerlere uygun”, sorgulamayan bir nesil yaratma amacında olan AKP’nin sosyal medya mecralarına yönelik saldırıları, tüm bilgi ve haber kaynaklarını kendi siyasi ideolojisi çerçevesinde şekillendirme hedefine giden bir yoldur.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu